‘’Işık büyüsü.’’ Dedi. Elini kaçan arıya yönlendirip silah şeklini verdi. Ardından elinden bir ışık mermisi deli hızla ilerleyi arıyı delip geçti.

Arı bu etki ile yere düşmeye başlarken Ebvabil elini indirdi. ‘’Gidelim mi?’’

Heigt somurtarak bakıyordu. Böyle bir hasar verme şeklimi var diye düşünmüştü. Luard buna şaşırmıştı aslında.

‘’Başkaları anlamamış olabilir ama ben bir büyücüyüm. Söyle bana temsilci. İçindeki bu denli baskı gücünü insan bedenine nasıl sığdırdın?’’

Gülümsedi. Önündeki çalılıkları iterek yoluna devam ederken bir iç çekip göğe baktı. ‘’Çünkü herkesin umudu olmak... Ancak bunu gerektirir. Ve ben bunu layıkıyla yerine getiren tek kişiyim.’’

‘’Şu an buradasın. Kendi diyarından çok uzaktasın...’’

Yine gülümsedi. ‘’Dünya görünmez perdemle çevrilmiş durumda. Bir sıkıntı çıkamaz. Eğer çıkarsa bile, perde sayesinde herkesten önce benim haberim olur.’’

Şaşırdı buna Luard. Kendisi 1.45 boyundaydı. Ve herkesten kısaydı. ‘’Görünmez perde kullanabiliyor musun?’’

Yan gözle baktı. ‘’Kendimi övmeme izin ver. Kullanabiliyorum. Çünkü ben ulu büyücüyüm. Tarihteki en çok büyüye sahip kişiyim.’’

‘’Ve bu yaşında...’’

Hayrete düşmüştü. Kendi kendine söylemeden edemedi. ‘’Bir insanın... Böyle bir başarıya imza atacağını düşünmezdim.’’

Anlık bir şey hissetti ve direk Ebvabil’e baktı. Onun bunu çoktan fark ettiğini görebiliyordu. Sormaya gerek duymadı.

‘’Söylesene, burada ne kadar canlı var?’’

Luard elini çenesine götürdü. ‘’Her 10 metrede biriyle karşılaşacak kadar desem?’’

İç çekti. O kadar usta bir büyücüydü ki... Kendi yeteneklerinin incitmek istemediklerine etki etmemesini bile sağlayabiliyordu. Bunu herhangi bir cisme ve ya herhangi bir canlı içinde yapabiliyordu.

Elini öne doğru uzatıp avucunu yavaşça açtı. ‘’Oluşum.’’

Kılıcı saf, ölçülemeyecek derecede radyasyon kaynağından oluştuğu için, varlığı bile bir tehlike saçıyordu.

Sapsarı, parıldayan büyük kılıcını sapından tutup yere sürterek yürümeye başladı. Luard hayretle kılıca bakıyordu.

‘’İnanılmaz. Kılıca bak. Yaydığı güç etraftaki herkesi korkutmaya yeterde artar.’’

‘’Sana bir soru soracağım. Kurucu Ebvabil.’’

Gülümsedi. ‘’Sor bakalım.’’

‘’Omai Schnitza, neredeyse çoğu kişinin tanıdığı tek insan. Muhteşem gücü, insanlar arasındaki inanılmaz farkından dolayı namını biliyoruz. Ve şu an görüyorumki, dünyada tek değilmiş. Sende varmışsın. Omai çok güçlü birisi. Onunla savaşsan... Kazanır mıydın?’’

Ebvabil gülümsedi. 5 metre kadar yakınında bir canlının olduğunu anladı ama ses etmedi.

‘’Omai neden bu kadar çok tanınıyor?’’

Bunu bilmemesine fazlasıyla şaşırmıştı. ‘’Dalga mı geçiyorsunuz Kurucu bey. Deneylerinde ki başarısızlığı gidermek için insan genetiğinden farklı bir genetik üzerinde deneyler yaptığını bilmiyor musunuz?’’

Kafasını salladı. ‘’Bunu bilmiyordum. Devam et.’’

‘’8 tane farklı ırkta deneyler yaptığını, ve kendi kombinasyonunun hangi genetiklerde daha çok işe yaradığını keşfetti. Şunu söyleyebilirim. Yarattığı safkanlar, en az 9 farklı ırkın geninin birleştirilmiş hali olabilir.’’

Bunu hiç bilmiyordu. O kadar şaşırdı ki buna duraksamak zorunda kaldı. ‘’Ciddi olamazsın. Ve bunu ben bile bilemediysem... Gerçekten iyi gizlemiş.’’

‘’Omai’nin güçlerini bilsemde gizemli biri. İlla ki bilmediğim teknikleri vardır. Dikkatsiz davranırsam kaybedeceğim bir rakip diyebilirim. Bunun dışında, savaşı ben kazanırdım.’’

Kılıcının ucunu hafif kaldırdı. Bunun ardından yanlarına kadar yaklaşan iki farklı canlı anında radyoaktif erimeyle canlarını yitirdiler.

Hızlıca tepki gelen yere baktı Luard. Şaşkındı. ‘’Ne? Ne oluyor?’’

Gülümsedi. ‘’Kılıcım’ın gücü, saf radyasyondan oluşuyor. Ölçülemeyecek miktarda fazla olmasını sağladım ama, sınırsız olmasını sağlayamadım.’’

Luard hayret içinde bir kez daha onu gözünde büyüttü. ‘’Bu insan mı? Bu denli gücü nasıl olurda insan bedeniyle dayanmasını sağlayabilir?’’

Luard onun gücünü tam test etmek için başka bir şey denemek istedi. Bastonunu dik tuttu ve yere sapladı.

‘’Bir şey denemek istiyorum.’’

Gülümsedi Ebvabil. İkisi de durduğu için Yuukka Cevahir ve Heigt onlara yetişmişlerdi. Cevahir sormak istedi. ‘’Neden durdunuz.’’

Luard hepsine söyledi. ‘’Bir şey denemek istiyorum. Üzerinde çalıştığım nihai bir bitiriş saldırısı var. Büyüyle kendim oluşturdum. Senin üzerinde ne kadar etki yaratacak onu merak ediyordum.’’

Gülümsedi. Onu kırmak istememişti. ‘’İyi bari. Merakını gidermene yardım edeyim.’’

Bastonunu ona doğrultarak biraz geri geri gitti. Uzaklaştıkran sonra bastonunu havaya kadar kaldırdı.

‘’Yüce yıldırım!’’ Dedi ve bastonunu yere hızla indirdi. Gökten devasa bir yıldırım Ebvabil’in tam kendisine isabet etti. Büyük bir patlama gerçekleştiği için uzaklaştılar hafiften.

‘’Hey! Ne yapıyorsun Luard?’’ Endişelenmişti Cevahir. Tozların arasından hızla kışarak Ebvabil’i bulmak istemişti.

Heigt bile donarak bakıyordu. ‘’Ne yaptın Luard?’’

Luard sert sesle söyledi. ‘’Aptal mısınız? Buna kolayca dayanabilir. Sadece aramızdaki farkı görmek istiyorum. Bir büyücü olarak bunu merak ettim.’’

Patlamanın yarattığı tozlar bir bir kaybolurken Ebvabil’i görüyorlardı artık. Cevahir ona yakından baktı. ‘’Hiçbir şey olmamış gibi.’’

Ebvabil yürümeye başladı. ‘’Devam edelim.’’

Kılıcını ters oluşum ile ortadan kaldırdıktan sonra daha hızlı yürümeye başladı. ‘’Hedeften ne kadar uzaktayız? Luard bey.’’

Luard bel çantasından cihazı çıkartıp açtı. Ardından bir rota gözüktü. ‘’1 gün doğuya yürüyeceğiz. Sonra orada olmuş oluruz.’’

Cevahir fazlasıyla somurttu buna. ‘’Ne? Şaka mı yapıyorsun. 1 gün yürümek istemiyorum.’’

Luard onun nazını hiç çekilmemesi gerektiğini anlamıştı. ‘’O zaman burada kal.’’

Bu lafa da Cevahir bozulmuştu. ‘’Nerede dayanışma?’’

Yuukka iç çekti ve onu sürüklemeye başladı. ‘’Ağlayıp durmasana. Gitmemiz gerekiyorsa gitmeliyiz. O kadar. Hem fazla neximiz olursa, kuracağımız keşif birliğine adamda satın alabiliriz.’’

Ebvabil gülümsedi. ‘’Tavsiye etmem açıkçası. Güç açığımız yok. Sana inanan yoldaşlar bulman yeterli olacaktır.’’

‘’Sorunda bu. Tanıdığım kimse yok.’’

Ve büyücü olanlar bir canlının varlığını tekrar hissettiler. Cevahir yerden kalktı. ‘’Hadi ama gerçekten bitmiyorlar.’’

Yuukka Ebvabil’in show yapmasını istemediği için ince siyah kılıcını çekti ve onun önüne geçerek en önde yürümeye başladı. Durdu ardından ve etrafına baktı.

Gözlerini kapattı ve baskı gücünü kullanarak etrafı taramaya başladı. Pek tarama gerçekleştiremedi çünkü böyle bir şeyi sürekli yapmıyordu. Çalıların arasından bir örümceğin kendisine sıçradığını bile göremiyordu. Ebvabil bunun farkında olduğu için avucunu açıp örümceğe doğrulttu.

Baskı gücünü avucundan dışarıya fışkırttı ve örümcek anında ayrışarak öldü.

Yuukka sinirle arkasını döndü. ‘’Ne yapıyorsun. Ben halledecektim.’’

‘’Hareket edecek hıza sahip değildin. Yara alırdın.’’

Bağırdı bu sefer. ‘’Olsun be! Olsun.’’

‘’Yara almanı istemem. Sonuçta bildiklerimi anlatacağım sayılı kişisin.’’

‘’Tsch.’’

Cevahir Yuukka’nın yanına geldi. Ardından yan yana yürümeye devam ettiler. ‘’Öyle olsun. Bir dahaki benim o zaman.’’

Gülümsedi. ‘’Temkinli davranırsan neden olmasın?’’

Heigt kafasını yukarı kaldırdı. Ardından bir uzay gemisini fark etti. Aşırı uzakta ve neredeyse nokta kadar gözüküyordu.

‘’Misafirlerimiz olabilir. Uzay gemisiyle gidiyorlar.’’

Luard söylemeden edemedi. ‘’Uzay gemisiyle gidecek kadar aptallarmış demek ki. Kendilerini daha iyi belirtemezlerdi.’’

Yerin hafiften yükseldiğini fark ettiler. Kafalarını iyice kaldırıp baktıklarında, karşılarında bir dağ vardı.

‘’Mecbur. Çıkacağız.’’ Dedi Heigt. Dağı çıkmaya başladılar. Nice çalılar, engeller ve yaratıkları yendikten sonra, sonunda 1 günlük süreyi geçmişlerdi.

Hedeflerine baya yaklaştıkları için, Luard cihazı çıkarıp hedeften emin olmak istedi. Evet. Baya yakınlaşmışlardı.

‘’Çok yakınız.’’

Ebvabil çalının arkasından çıktı. ‘’Etrafı bir kolaçan edeceğim.’’

Yürümeye başladı. Bir adımını atar atmaz tuzağa yakalanmıştı. Yere bastığı anda yerden 6 tane Baskı gücü mombası çıkmış ve hepsi de yüzüne yakınlaşmıştı bile.

Bu sırada somurtarak söylemeden edemedi kendi kendine. ‘’Pusuyu kuran büyücüymüş.’’

Baskı gücü bombaları patladı ve bütün o küçük alanı komple ayrıştırdılar. Hiçbir şey kalmamıştı geriye.

Cevahir en çok dayanamayan kişi olmuştu. ‘’Ebvabil kurucum!’’ Dedi ve çalıdan dışarıya adım attı.

Ama fark etmediği bir şey daha vardı. Hemen yanında, bedeninde kara enerji barındıran birinin varlığını fark etti. Ve onu silüet şeklinde görmüş, tam halini görmeye fırsatı olamamıştı.

Onun şu sözleri söylediğini duydu en sonunda.

‘’Yasaklı kara büyü: Kara zindan.’’

Basit bir cisme evren yasalarını bozan bir yetenek enjekte edilerek oluşturulurlar. En basiti kara zindan tekniğidir.

İçeriye alınan kimse ne olursa olsun dışarıya çıkamaz.

Kara zindanla çevrelenmiş ve kara zindanın içine de bir bomba yerleştirilmişti.

Cevahir telaşla bombaya bakındı. ‘’Siktir. Öleceğim.’’

Kılıcını hızla eline aldı ve bombayı kesmeye çalıştı. Ama zindan aşırı küçük olduğundan kılıcını savuracak alan yoktu.

Bomba patladı. Bomba zindanı ayrıştırmıştı.

‘’1’i gitti.’’

Ebvabil ise tedirgin bir şekilde izliyordu. Ayağından ters sarkıtılmış ve havada öylece sallanıyordu.

Yuukka ayğa kalktı ve gizlenmekten vazgeçti. Sırıtarak kılıcını büyüyü yapan kapüşonlu kişiye yönlendirdi.

‘’Hey sen. Buna yaptığını öyle pişman edeceğim ki.’’

Duraksadı. Arkasına aşağılayıcı bir bakış attı. ‘’Öyle mi? Elinden ne gele...’’

Ve fark etti. Onun bir gölge olduğunu. Bunun yanında Yuukka da onun içindeki kara enerjiyi hissedebiliyordu.

‘’Saçmalığın daniskası. Bütün kara enerji kullanıcılarının katledildiğini düşünüyordum.’’

‘’Hıh. Bende Gölgelerden melez olmaz sanıyordum.’’

Avucunu açtı ve yoğun kara enerjisini Yuukka’ya saf haliyle fırlattı. Simsiyah enerjiler Yuukka’yı delicesine fırlattı.

Yuukka bunu beklemiyordu çünkü çok hızlı gerçekleşmişti. Öyle sert bir salınımdı ki Yuukka neredeyse 100 metre kadar savrulmuştu.

Yere çarptığında ise yara almış ve hemen yanında bir canlı olduğunu anlamıştı. Başından kanlar akarken sinirle bağırdı.

‘’Hepinizi öldüreceğim!’’

Kılıcını canlıya hızla savurdu ve onu tam anlamıyla ikiye ayırdı.

‘’Eylemsizlik.’’

Direkt sonuca ulaşılan bir yetenek. Öngörme işe yaramaz. Hız farkı işe yaramazdı.

Eylemsizlik ile kılıcını Kara enerji kullanıcısına savurmuş ama baskı gücünü kendini tanklasın diye harcadığından kılıcı onu kesememişti.

‘’Öyle olsun. Bende seni defalarca kez...’’

Dedi ama karnına bir kılıç giriverdi. ‘’

Halbu ki onla konuştuğunda elinde kılıç bile yoktu. ‘’Şaka mı bu la?’’

‘’Şaka derken? Buraya gelme amacınız rahipler değil mi? Derinliklerde yaşayan kara enerji kullanıcıları insan sınıfından ayrılırlar. Kara enerj kullananların güçleri aşırı absürt olduğundan toplu infaz yine insanlar tarafından yapılmıştı. Şanssızlık değil mi?’’

‘’İnsanlara yüklenen başarısızlık, onları rahatsız etmiyor mu?’’

Sinirle baksa da yere yalpalayıp diz üstü çöktü. Karnında ki kılıcı çıkarmaya çalıştı. Ama bunu yapamadı.

‘’Niye çıkmıyor bu?’’

Kapüşonlu yanına yaklaşıp kılıcı içinden çekti. Kılıç fena bir kara enerji barındırıyordu. ‘’Şimdi?’’

‘’Bekle.’’ Bir ses geldi kulağına. Kimin dediğini anlamak için etrafına baktı. Ebvabil’i gördü bu sırada. Sırıttı.

‘’Ne vardı?’’

‘’Rica etsem beni çözer misin? Gün boyu tepe taklak kalamayacağım. Anlaşılan bu halatta yasaklı kara büyü var. Etki edemiyorum.’’

Kızdı buna. Neden onu çözmesini istediğini düşünsün ki. ‘’Hayır. Olmaz.’’

Kendi mor kılıcını yürürken, Ebvabil’in yanından geçerken savurdu. Ebvabil baskı gücünü, bedenini fazlasıyla güçlendirmesi için kullandı. Böylece kılıç onu kesemedi.

‘’Bekliyordum açıkçası. Ölemiyorsun. Neyse, başaşağı dururken seni öldürecek bir şey yaratacağım.’’

Bunu dediğinde Ebvabil biraz şaşırmıştı. Önce enerji manipülasyonunun diğer bir segmenti olan varyant tekniğini kullanabildiğini düşündü ama iş böyle değildi. Yine yasaklı kara büyü ile çağrılan, 13 kutsal yaratığın tamamından daha belalı olan başka bir yaratık vardı. Bunu kast etmişti aslında.

‘’Yasaklı kara büyü: Terrarosa.’’
Zeminde mor renkte bir geçit belirdi. Fazla büyük değildi. İçinden bir yaratık çıkmaya başlamış, önce eli gözükmüş. Ardından sanki sıçrar pozisyonda dışarıya çıkarmış gibiydi.

Ve Ebvabil’i direk ağzının hizasına denk getirmiş, zıplarken onu yemişti.

Luard daha fazla tepkisiz kalamadı. Hemen önlerine geçti ve asasını ona doğrulttu. ‘’Bu seni öldürecek.’’

Kılıcını serbest bıraktı. Anında onun yanına ışınlanarak kalbine bir sıyrık attı. Bu etki ile kanlar sıçrarken onun pelerininden tutup sürüklemeye başladı. ‘’Bizle geliyorsun büyücü.’’

‘’Siktir. Bu ne hız?’’

Onu sürüklerken kayboldu. Sonrasında Ebvabil’in çirkin kız şifacısı oluşup yuukka’yı avucunun içine aldı. Ve onu iyileştirmeye başladı.

Bu yaratığın iyileştirme gücü o kadar iyi ki, ölüm dışı herhangi bir yarayı iyileştirebilecek potansiyeldeydi.

Yaratıkların gücü de buydu. Büyüye sahip olmayanlar, bunları yaratıp kullanmak istediği içindi. Ama şimdi yine büyüye sahip olanlar kullanıyordu.

Yuukka iyileştikten sonra şifacı çirkin kız ortadan kayboldu. Cevahir bu tekniği görünce düşündü.

‘’Kurucu Ebvabil yaşıyor. Sadece kara yaratığın içinde kaldı o kadar.’’

Kara yaratığı deleceğini düşündü ama kara zindanın içindeki baskı gücü bombasını aynı baskı gücünü dışarı salarak nötrleştirdiği için fazlasıyla baskı gücü kaybetmişti. Anlık kayıp bedenine yan etki yapıyordu.

Kara yaratığın yanına geldi. Ardından kılıcını yaratığa saplamak isterken kocaman kara yaratığın hızla ayrıştığını fark etti.

Geriye doğru bir kaç adım attı. Anlamıştı ki Ebvabil içeriden baskı gücünü dışarıya salmıştı.

Etraf toza bulanırken Ebvabil yere indi ve üstünü başını sildi. ‘’Cidden uğraştıracaklar mı?’’

Yürümeye başladılar. Heigt haberini vermek istedi bu sırada. ‘’Luard’ı aldılar. Neden bilmiyorum. Ama alırken büyücü kelimesinin altını çizmişti.’’

Ebvabil gülümsedi. ‘’Anladım. Demek ki savaştığı bir sürü rakibi vardı. Bir büyücü değillerdi ama. Büyücü gördüğünde, ya sınamak, ya da büyücü arasında bir savaşı kazanmak istedi.’’

Heigt kafasını salladı. ‘’Bence alakası yok. Basbaya rahibe gitmemizi engelliyordu bence.’’

Elini şıklattı. ‘’Bu da olur tabi.’’

‘’Eh. Kurucum. Kendimi halsiz hissediyorum. Biraz dinlensek mi?’’

Cevahir’e döndü. Yara bere içinde olduğunu görebiliyordu. Ama o kendini baskı gücünü bedenine yayarak güçlendirmiş ve korumuştu. Ama aynı şey kıyafetlerine olmamıştı.

‘’Hm. Anladım. Şifa yaratığım sadece iyileştirmeyi fiziksel olarak yapmaz... İçinde büyü gücünü ve baskı gücünü de tam haline getirebilir.’’

‘’Uyan!’’

Şifa yaratığı meydana geldi ve Cevahir’i avuçlarının içine alıp taşımaya başladı. Bu sırada yollarına devam ettiler.

Bu sırada Luard’ı aldıkları için biraz hızla hareket ediyorlardı. ‘’Ne tarafa gittiler.’’

‘’Bilmiyorum Kurucum. Biraz ilerledik ve yön algım bir yerlere kaçmış gibi. Hiçbir şey bilmiyorum.’’

Ebvabil biraz endişelenmeye başladı. ‘’Cihaz Luarddaydı değil mi?’’

Heigt bunu duyduğunda söyledi koşarken. ‘’Aynısı bende de var.’’

Bilekliğine dokundu ve cihaz kendiliğinden oluşmaya başladı. Ebvabil buna çok şaşırdı. ‘’Bedene bağlama büyüsü mü?’’

Duraksadı hızlıca. ‘’Durun.’’

Herkes anlamadan durdu. ‘’Bir şey mi oldu Kurucum.’’

Yaratık onu yere bıraktı. Ardından ortadan kayboldu. Ebvabil yeri analiz etmeye başladı. ‘’Tuzaklar var. Bunun iki seçeneği olabilir.’’

‘’Ha?’’ Bir şey anlamamıştı Yuukka.

‘’Ya doğru yoldayız. Ya da manipüle edilmemiz için buradalar.’’

Cevahir güldü. ‘’Vay be. Gözünüzden hiçbir şey kaçmıyor kurucum.’’

‘’Tuzaklar... Aslında bir nevi şartlı tekniğin alt versiyonu gibi. Büyüyle donatılmışlar. Basit şeylerle yapıldıkları için şartlı teknik konumundan ayrılırlar.’’




novebo yorum yok

İlk yorum yazan sen ol!


Henüz yorum yapılmadı

Novebo discord sunucusu