Heigt iç çekti. ‘’Var. Ama işbirliği için gücünü göstermene gerek yok.’’

Eliyle geçiştirdi. ‘’Hahaha. Yapma ama ben gösterişçi biri değilim.’’

Yan gözle endişeyle baktı bu sırada. ‘’Tabi. Öyledir.’’

Uzun bir yolculuk olmuş ve uzun bir bulut parçasına yaklaşmışlardı. Yavaşlayıverdi. Ardından daha da yanaşıp kıyısına kondu.

Sarsıntılı bir inişti çünkü uzay gemileri pek iyi değildi. Sarsıntıdan dolayı ikisi de uyanmıştı.

Ebvabil kapıyı eliyle açtı ve yere doğru açılan merdivenden inmeye başladı. ‘’Geldik.’’

Yuukka gözlerini ovuşturdu. ‘’Ne ara. Uyuyalı 5 dakika olmadı?’’

Cevahirde indikten sonra kapıyı kapattılar.

Bir sürü hangar vardı. Sanki burası bir tür alışveriş yeriydi. Sıra sıra dizilmiş alanlar ve herkesin kendine ait dükkan gibi şeyleri vardı.

Heigt en önde yürürken kaşları biraz çatıktı. ‘’Biraz yürüyeceğiz.’’

Etrafına bakarken gülümsedi. ‘’Önemli değil.’’

Yuukka uykusunu hala açmamıştı. ‘’Böyle özel uçurma büyülerin yok mu? Ben cidden uyumak istiyorum.’’

Sert tavrını takındı. ‘’Uykusuz kal bir şey olmaz.’’

Yİne biraz yürüdüler ve ardından kara para aklanıldığı biraz belli olan bir uzay gemi tamircisinin önünde durdular.

Heigt eliyle işaret etti. ‘’Orası. Gidip konuşayım.’’

Gülümsedi Ebvabil. ‘’Bekliyoruz.’’

Yanına gitti. Önce ona seslendi ve sonra Heigt’in yanına geldi. Onun iki katı uzunluğunda biriydi. İnsana benzeyen yapısı olduğundan, ya insan ya da bir gölge olma ihtimalini düşündü Ebvabil.

Konuşmalar geçti ama onlar bunu duyamamıştı.

Ardından Heigt düz bakışlarıyla yanlarına geldi. ‘’Gelin.’’

Beraber yürüdüler ve elemanın yanına kadar geldiler. Eleman tamir ettiği lüks bir uzay gemisine eliyle yaslandı ve bu sırada biraz su içti. ‘’İnsanlar ha? Heigt olayınızdan bahsetti. Ama bu çok zor bir görev. Bütün diyarlar peşinde diyebilirim.’’

Ebvabil gülümsedi. ‘’Ne kadar istersen vermeye hazırız.’’

Öksürdü. Ardından ciddi baktı. ‘’Onu demedim. Bu işi yapmayacağım. Zaten yaptığım bir kaç iş var. Bunu da yaparsam aşırı göze batarım. Temsilciler tarafından bilinmek istemem.’’

Heigt içinden sinirle söylendi. ‘’Seni aptal neden bu konuyu açtın?’’

Gülümsedi yine Ebvabil. ‘’Öyle mi? Ben diyarlararası insan temsilcisi Ebvabil.’’

Donuk bakışının ardından ne yapacağını bilememişti. Aklına bir fikir gelmişti. Bu fikri yürütmek için ve onları uzaklaştırmak için iyi bir plan olacağını düşündü.

‘’35 Nex’e anlaşırım. Üstüne uzay gemilerimden birini satın alacaksınız.’’

Elini uzattı Ebvabil. ‘’Anlaştık. Ödemeyi iş tamamlandıktan sonra yapabilirim.’’

Eleman elini çekti. ‘’Tamam. Fazla kalmayın.’’

Ebvabil yan gözle Heigt’e baktı. ‘’İşi anlatmış olmalısın. Sormadı da.’’

Yere eğdi kafasını. ‘’Eh. Anlattım. Umarım yapar.’’

Bu sırada onlar uzaklaşırken eleman cebinden kendi diyarlarının iletişim cihazını çıkardı.

Birkaç saniye sonra raporunu iletmek istedi.

‘’İnsanların temsilcisi diyarımızda. Bir işin peşini kovalıyor... Alo? Birlik komutanı ile mi görüşüyorum?’’

Çok kalın bir ses duydu. ‘’İş nedir?’’

‘’Kayıp tanrısal rahipleri arıyorlar. İşi kabul etmek istemedim. Temsilci olduğunu öğrendiğim için kabul etmek zorunda kaldım. Yardımınız gerek. Temsilcilerle iş yapmam.’’

‘’İnsanların temsilcisi ha? Bu Ebvabil olmalı. Onunla barış anlaşmamız var. Çekinmene gerek yok.’’

Şaşırdı buna. ‘’Ha? İnsanlarla anlaşmalar mı yapıyoruz?’’

‘’Bizimde çıkarlarımız var. Konuyu uzatma. Sorun yok.’’

Yuukka arkasını dönüp uzaktan ona dik dik baktı. Eylemsizlik yeteneği ile anında dibinde belirdi.

Buna fazla şaşırmıştı ve arka belindeki silahını çıkarıp ateşledi.

Eliyle mermiyi savuşturdu. Ardından çok soğuk bir yüz ifadesi takındı. ‘’Kim olduğumuzu bilmeden mi işler çeviriyorsun. Temsilci konusunda açık verdiğin an senden şüphelenmiştim.’’

Hayret etmişti bu sırada eleman. Eliyle mermiyi savuşturdu diye. Silahı tekrar doğrulttu ve çevirmeli düğmeden 2 numaraya çevirdi.

‘’Geri çekil. Sizinle anlaşmayacaktım. Beni çok belli edersiniz.’’

‘’O zaman söyleyebilirdin. Neden kaypaklık yapıyorsun ki?’’

‘’Seni tanıyorum. Bir gölge ile anlaşma asla yapılamaz. Gölgeler en güvenilmez olanlardır.’’

Bu tabirin 3900 yıl önce sona erdiğini, ama öyle haşmetli ve Maraka’ya bile denk savaş getiren kralı hiçbir diyar 3900 yılda unutamamıştı. Bundan dolayı cinnet geçirerek bağırdı Yuukka.

‘’Sen neden bahsediyorsun ulan. Gölgelerin böyle bir şey yaptığı falan yok. Gölgelerde sizin gibi yaşayan kişilerdi. Aptal tarihi göze batırıp günümüzü geçmişle kıyaslayan sizlerin aptallığına neden ben katlanmak zorundayım ha?’’

‘’Bu beni ilgilendirmez. Öyle ya da böyle, tarihte o diyarın bir kırıntısıdır. Bir şeyi bir kere yapan... Bir daha yapar.’’ Dedi ve 2. numaralı mermisini ateşledi.

Yuukka baya öfkelenmişti buna. Mermiyi eliyle durdurup yere fırlattı. ‘’Sinirlerimle oynama. Size kıyasla ben çok güçlüyüm.’’

2. Mermisininde işe yaramadığını görünce biraz ümitsizliğe kapılmıştı. ‘’Eliyle durduruyor? Bu nasıl mümkün olabilir?’’

Dediği anda Heigt araya girdi. ‘’Baskı büyüsünün enerjisini kendi bedenini güçlendirmek için kullanıyor. İnsanlar buna baskı gücü diyor. Bunun bir ismi olmadığı için böyle kaldı. Sanırım Gölge ve insanlardan başka baskı büyüsü kullanan diyar yoktu. Bu yüzden sen bilemiyorsun. Dediği gibi. Şüphe duymana gerek yok. Ebvabil asla yalan söylemez. Ona güvenebilirsin. Muhteşem gücüne rağmen bizlerle dost olmaya çalışması, bende gayretini gösteriyor.’’

Silahını indirdi. ‘’Şaka mı bu? İnsanlardan neden temsilci onayı alındı ki? Neden onlara temsilci ünvanı verilmesini istediler ki?’’

Heigt iç çekti. ‘’Bu her diyarın hakkıdır. Bunu sorgulama. Arkada kaç kişi var?’’

Şaşırdı. Yani şaşırmış gibi yaptı. Kendisi de biliyordu cevabı. ‘’Ne arkası be?’’

‘’Bu kadar büyük bir alan uzay gemisi tamiri için fazla değil mi? Bu kadar büyük bir meblağ kazanmak, iki uzay gemisi tamirine bakmaz değil mi?’’

‘’Saçmalama. Çok müşterim var. Kazanıyorum işte.’’

Göz devirdi. ‘’O zaman bana müşteri dökümanlarını göster. İnanmamı bekliyorsan kanıt gerek.’’

‘Ha? Olmaz. Döküman tutmuyorum.’’

‘’Bu daha saçmalık. Her işletmenin döküman tutması zorunludur. Tutmuyorsan zaten işletmenin açık olmaması gerek. Bu bir kuraldır.’’

Tartışmaları kazanamayacağını anladı. Ve gerçektende işi yapmayı seçti. ‘’Peki. O zaman yeni bir fiyat istiyorum. Bütün diyarlar peşimizde, ve büyük ihtimalle işi başarırsak rahipler elimizin altında olacak. Ve diyarları üstümüze çekecekler çünkü bizden almak için işbirliği yapan ordular bile olacaktır. Benim ismimin geçmesi de olası olacağından buna değer bir miktar istiyorum.’’

Ebvabil uzaktan sırtı dönük her şeyi dinlemişti. Son sözünden sonra gülümseyip arkasına baktı. ‘’Ne kadar?’’

‘’İşi başarırsak, gerçekten çok lüks bir uzay gemisi satın almayı düşünüyorum. Bu yüzden 10.000 nex isterim.’’

Gülümsemesi yüzünden silindi. ‘’Hey. Bu çok fazla. Ciddiyim çok fazla.’’

Sonra biraz düşündü. ‘’Rahiplere de bir miktar fiyat biçilmiş olmalı değil mi? Ne kadar olduğunu bilmek istiyorum.’’

Eliyle işaret etti eleman. ‘’Bir dakika bekleyin o zaman.’’

Garip bir cihaz çıkarıp diyarlar arası bilgi alışverişi yapılan kanallara göz attı. Buradan bilgiler dönüyor ve hangi ordunun fiyatını, ve ya bir kişinin ne kadar fiyatı olduğunu görülebiliyordu. Bunun yanına gemi ve silahlanma içinde bilgiler, takas işleri mevcuttu.

‘’Garip. Rahipten rahibe değişiyor. 12 rahip var ama 5’ine fiyat biçilmiş. Yoksa bu bir yanıltma mı?’’

Ebvabil geriye doğru yürüyüp elemanın yanına kadar geldi. Ardından cihaza baktı. ‘’Anladım. Sanırım diğer rahipler bir şey bilmiyor algısı yaratılmaya çalışılmış.’’

Cevahir arkadan seslendi bu sırada. ‘’Ya da gerçekten öyledir.’’

Heigt bilgi vermeye devam etti. ‘’Aslında onlar, bütün diyarları bildikleri için tanrısal rahip olarak adlandırıldılar. Kayda değer kaynaklar olmadığından göz önünde değillerdi. Taa ki Maraka’nın mührü zayıflayana kadar.

‘’Maraka’nın mührü zayıflayınca, daha çok kişinin zihnine girebilmesini, ve mühürün daha hızlı zayıflamasına yol açıyor. Ve kargaşa istediği açık. Rahiplerin varlığını birden fazla kişiye öğretti.’’

‘’Birden fazla mı? Pbshh. Bütün diyarlar biliyorsa...’’

‘’Bazıları zaten biliyordu. Ama bilenlere rakip çıkınca rahiplerin değeri fazlalaştı. Rahipler bu kanallara göz atıp beğendikleri nex miktarı olursa o orduya katılabilirler. Bu olmadan önce onları bulsak iyi olur.’’

Gülümsedi Ebvabil. ‘’Belki de sadece 5’inin değerinin olması, diğerlerinin çoktan değerleri kabul edip orduya katılmış olma ihtimali olabilir.’’

Eleman eliyle arka odasını gösterdi. ‘’Bir dakika bekleyin. Geleceğim.’’

Heigt o giderken Ebvabil’e sormak istedi. ‘’Peki. Günümüz Gölge kralı Livia’yi ikna edebildin mi?’’

İç çekti. ‘’Pek sinyal vermedi. Ama gözünü açtığımı umuyorum.’’

‘’İyi bari. Diyelimki rahipleri bulduk. Ve bizimle beraber bulanlar oldu. Çok çetin bir savaş dönebilir. Gemiyi silahlandırmamız lazım.’’

Bunu bir düşündü ama sonra vazgeçti. ‘’Şu an o kadar neximiz yok. Bu görevde gücüme güvenebilirsiniz.’’

‘’Nice varlıklardan bahsediyoruz. Sen sadece insanların güçlüsüsün Ebvabil. Seni çiğ çiğ yerler. Kendine fazla güvenme.’’ Dedi ciddiyetle Heigt.

Bunun farkındaydı zaten ama kendini harcatmazdı. Gülümsedi. ‘’Sorun yok. Bana güvenin.’’

Cevahir eliyle kendini gösterdi. ‘’Bana da güvenin. Gücümü iyi kontrol ederim ha.’’

Kanallara göz atmaya devam ederken birinin yerini bilerek ifşa eden bir bilgi gözünü çarptı.

Şaşırmıştı buna. ‘’Bakın. Birisi bulduğu rahibin yerini ifşa ediyor.’’

Ebvabil gülümsedi. ‘’Yem taktiği ha? Üzgünüm ama gidemeyiz. Kendimiz başka rahip bulalım.’’

Yuukka şaşırdı buna. ‘’Bence gitmeliyiz. Kurucu Ebvabil. Ayağımıza bir şans gelmiş. Onu alıp ordulara satarız.’’

‘’Heigt’in dediği gibi. Birden fazla orduyla savaşamayız. Bir ordu bile olsa düşmanı hafife alamayız. Bu bir yemse yiyen çok olacaktır.’’

Eleman arka odasından çıkarken yanında yaşlı birisini getirdi. Yaşlı adamın bastonu vardı. Ama sanki onu büyü kullanmak için kullanıyor gibiydi.

Yere kadar uzanan gri bir kimonosu, ve tek gözünü kapatan bir yuvarlak mercek takıyordu.

Ebvabil’i görünce içinde Baskı gücünü derinden hissetti. Ve düşündü. ‘’Sen temsilci olmalısın.’’

Gülümsedi Ebvabil ve elini uzattı. ‘’Bu doğru. Adım Ebvabil.’’

‘’Bende bir büyücüyüm. Adım Luard. Büyücü olduğum için içindeki devasa baskı gücünü hissedebiliyorum.’’

Gülümsedi. Tokalaştıktan sonra elini beline attı. ‘’Bende kendimi kısıtlıyordum. Fazla göze batmamak için. Demek o kadar belli oluyor.’’

‘’Luard bey. Bir mevkiniz var mı?’’

Kafasını salladı Luard. ‘’Maalesef yok. Yuan için çalışıyorum.’’

Az önce konuştukları elemana çevirdi kafasını. ‘’Sen Yuan’sın o zaman.’’

Kafasını salladı o da.

‘’Yuan. Ne işler dönüyor?’’

Yuan diğerlerine baktı. ‘’Senin onlarla beraber bir görevi tamamlamanı istiyorum. Görevi başarırsak 10.000 nex alacağız.’’

Yüzü düştü. Öyle bir düştü ki... Bu kadar fazla nexi duyunca, hemde kazanmasını duyunca baya bir ilgisini çekmişti.

‘’Saçmalık. 10.000 nexleri olduğunu sanmıyorum.’’

Ebvabil gülümsedi yine. ‘’İş bitince daha fazlası olacak.’’

Luard bozulmuştu. ‘’Ne? İş bittikten sonra mı vereceksiniz?’’

Kafasını salladı Ebvabil. ‘’Evet.’’

Yuukka bu sırada dik kafalı gibi söyledi. ‘’Hoşuna gidiyorsa yaparsın. Houna gitmiyorsa uzarsın. Ama sizin gibi çömezlerin 10.000 nexi reddedeceğini sanmıyorum.’’

Aslında gözü hiç onları tutmamıştı. ‘’Gelmek zorunda mısınız ki?’’

Yuan elini şıklattı ve bağırdı arkaya doğru. ‘’Anka kuşunu getirin!’’

Bu aslında en sevdiği uzay gemisinin ismiydi. Koskocaman bir kapı açıldı ve kendi uzay gemilerinden 5 kat büyük, üstünde füze silahlanmaları olan, yanlarında ise büyü mermileri taşıyan silahlar vardı.

Eliyle yanlarda ki birini gösterdi. ‘’Büyülü ateş. İçine aldığı mermilere büyü enerjisi enjekte eder ve sonra fırlatır. Füzeler için çok büyük enerji gerektiğinden henüz böyle bir şey yapamıyoruz. Sadece büyü enerjisi enjekte edileni kendimiz yerleştiriyoruz. Cephanede tolam 25 füze var. Elinizle koymak zorundasınız. Olurda başka düşmanlarla karşılaşırsanız, onların uzay gemilerini pert etmek için iyi bir yöntem.’’

Ebvabil gülümsedi. ‘’Bunun için bir sistem kurarım. Habire elimizle yapmak yorucu olur.’’

Sözlerine devam etti Yuan. ‘’Bu gemiyi süren tek kişi Luard’dır. Bu yüzden o da sizinle gelecek. En iyi sürücülerimden.’’

‘’Anlıyorum.’’ Dedi Cevahir. Elini çenesine götürdü. ‘’Çok tanınıyorsun. Bir işi tamamlamak içinse komisyon alıyorsun. Ve bunu uzay gemisi tamir etmenin arkasına yaslamışsın.’’

Bu pek doğru değildi. ‘’Eheh. Öyle.’’

Geçiştirdi aslında. Arka odada yönettiği gizli iki kumarhane vardı.

Geminin kapısı otomatik açıldı. Ardından bir ışık yere vurdu. Kapının hemen yanında duran dairesel bir ışıktı bu.

Luard Işığın içine girdi. 2 saniye sonra ışınlanarak geminin içinde belirdi.

‘’Wwooah!’’ ilk defa böyle bir biniş stili gördüğü için böyle tepki vermişti Cevahir. Kendisi de denemek istedi ve hızlıca ışığın içine girdi.

Kendisi de ışınlandı ve geminin içinde buldu kendini. ‘’Harikaymış. Ve çok büyük.’’

Etrafına baktı. ‘’Burada futbol bile oynanır.’’

Yuukka Ebvabil ve Heigt’te bindikten sonra geminin otomatik kapısı kapandı. Bu gemide iki direksiyon vardı ve tek sürücü koltuğunu kaplıyordu. Yani bu iki direksiyonu da bir kişi kullanacaktı.

Birini sol birini sağ eline aldı ve gemi havalanmaya başladı. ‘’Plan nedir?’’

Ebvabil kanallara giriş sağlayan cihaza bir göz gezdirdi. ‘’Merak ettim. Yemlenen rahibi bir ziyaret edelim. Hedefimiz Ulutiarra gezegeni.’’

‘’Hiç duymadım. Tarif edebilecek misin?’’

‘’Eh. Bilememki.’’

‘’Peki. Cihazı koyar mısın?’’

Cihazı direksiyonun arka tarafına koydu. Bu sırada bir eki direksiyondayken gezegenin ismini girdi. Ardından bir rota oluşturuldu. Bu rota öyle sağdan soldan git gibi değildi. Uzay olduğundan düz bir yolu gösterirdi. Sadece saati ve zamanı söylerdi.

Cevahir yakından bakıp gözlerini kıstı. ‘’Bu hızda gidersek... 700 yıl... Ne?’’

‘’Belli değil mi? Gezegenler arası seyahat edeceğiz. Ama bizim gezegenlerimiz öyle küresel değildir. Her bir bulut parçasına verdiğimiz addır. Bizimkiler büyük olmasa da gezegenden daha büyük olanları da vardır. Es geçemeyeceğim. Boyutsal hız kullanmalıyım Ebvabil.’’

‘’Gemi buna dayanabilirse neden olmasın?’’

Bozuldu. Aslında bunu kastetmemişti. ‘’Onu demiyorum. Yuukka ve Cevahir hiç deneyimlemedi. Bedenleri buna tepki gösterebilir.’’

Gülümsedi o da. ‘’Sorun yok. Dayanabilirler.’’
Gemide tuşların ortasında diğer tuşlardan biraz büyük yeşil bir tuş vardı. Nazik bir şekilde tuşa tıkladı. Ve yolcu aktarımı için hızı değil, atlama denilen şeyleri kullanmaya başladı.

Bir nevi solucan deliği görevi görürler ama bu öyle fiziki bir olay değil, diyarlar hızlı bir şekilde gezegenler arası yolculuk için bunu tasarlamışlardı. Yani bu bir teknolojiydi.

Derin bir sarsıntının ardından yolu direk geçmişler, yani atlamışlardı. Karşılarında yeşil gezegen duruyordu. O kadar doğaldı ki her yeri orman gibiydi adeta.

Şaşkınlıklarını hiçbir şekilde gizleyemiyorlardı.

‘’O bir gezegen değil mi? Yuvarlak değil?’’ Biraz afallamıştı.

Heigt güldü. ‘’Bizde gezegen yoktur aslında. Bütün diyar bulutların üstüne dizayn edilmiştir.’’

‘’Ha? Bu nasıl oluyor?’’

‘’Diyarların yaratıcısı, böyle istediği için.’’

‘’Bulutun üzerinde ağaç mı olur?’’

Uzaktan baktıkları için ağaç olduğu pek anlaşılmıyordu. Yine de yeşillik çok fazlaydı ve böyle düşündüler.

Gemiyi hızla buluta doğru sürmeye başladı.

Ve artık yere indiler. Ağaçların en kısası 100 metre uzunluğundaydı. Vahşi yaratıkları bırak, bir karınca bile burada 3 insan boyutundaydı.

‘’Dikkatli olun. Yem olsa bile burada tek korunmamız gereken yem değil.’’

Cevahir tırsarak döndü. ‘’Yani? Ne demek bu?’’

Özellikle Ebvabil kurucunun baskı gücü çok yüksek miktarda olduğundan bizi hızlıca tespit edebilirler.

Hala anlamıyordu Cevahir ve korkuyla haykırdı. ‘’Kimler?’’

Yuukka bu sırada solgun bir sesle söyledi. ‘’Haa. Sanırım cevabını şimdi anladım.’’

Hepsi ona baktığında şaşırmıştı. Çünkü devasa bir arı tarafından sokulmuş ve karnında kocaman bir delik vardı.

Ebvabil hızlıca Kutsal şifa yaratığını çağırmak istedi. ‘’Uyan.’’

Çirkin şifa kız yaratığı meydana geldi ve Yuukkanın neredeyse baygın bedenini avucuna alıp onu onarmaya başladı.

Arı uçup uzaklaştı. O kadar hızlıydı ki.

Cevahir kılıcını kuşanırken Ebvabil buna gerek olmadığını düşünmüş ve kendi yöntemini denemek istedi. Onu gözleriyle takip edebiliyordu. Ne kadar hızlı olsa bile.




novebo yorum yok

İlk yorum yazan sen ol!


Henüz yorum yapılmadı

Novebo discord sunucusu