ral geçitten geçtikten sonra uzay boşluğunda kocaman dünyaya bakmaya başladı. Geçidin bu kadar uzağa açılmasını düşünememişti. Uzay boşluğundaki basınç değişimine dayanıklı gözüküyordu. Ona pek bir etki olmuyordu.
Sırıtarak bakmaya başladı. ‘’Yakında bütün kaynaklar benim olacak.’’
Ufak bir not düşelim. 3900 yıl kadar önce, Gölgelerin en güçlü kralı, bütün diyarları istila edip savaş kaybetmeyen tek kişi, ve evrenler arasındaki bütün canlılardan daha fazla ganimete sahip olmuştu.
Bunu neden anlattım... İşte Şimdiki kralında ufak bir hayali, eski kral gibi olabilmekti.
‘’Kalkanı kendi gücümle kıracağım.’’
Bir tur tamamlamıştı ve gözünün önünden hızla geçip giden yapıya dikti gözünü. Ardından sanki bir yerden destek alırda hızlı bir kalkış yapar gibiydi. Yapıya doğru hızla ileri atıldı.
Kılıcını geriye doğru tuttu. Ardından yapının dibine kadar girince kılıcını kalkana savurdu.
Kalkan ile kılıcı çarpıştığı anda kalkanın aktif olma etkisi yitirildi. Ama bunu yapan kral falan değildi. Bunu yapan tamamen manipüle için, Omai’ydi. Çünkü her şey gözünün önünde, ve her şeyi izliyordu.
‘’Kalkan kırıldı.’’
Kral yapının çatısında duraksadı. Kocaman çatı ve düz bir alandı. Büyük yapı olduğundan neredeyse futbol sahası kadar büyüktü.
‘’Ateş etmeye devam edin. Bu yapıyı indireceğiz.’’
Yardımcı kurucu önden izliyordu her şeyi. Yaz takımı bölgesinden çıksalar da kralın bunu umursamadığını fark etmişti. Yapı olurda yeryüzüne düşerse tamamen başka yerlere düşecekti.
Kral kılıcını çatıya sapladı.
Her bir ateş yapıya çarpsa da aşırı dayanıklı bir yapıydı. Ufak darbe gibiydi her ateş. Ama tonlarca ateş yağmuruna dayanamazdı. En sonunda açık verdi ve yapın ateşlere mağlup oldu.
Yavaşça parçalanan yapı dengesini kaybetmeye başlayıp dağılan parçaları uzaklaşırken, kral çok sert bir şekilde ayağını yere vurdu.
Yapı komple çökmeye başladı ve tonlarca parça meteor yağmuru gibi yeryüzüne düşmeye başladı.
‘’Gemileri yörüngeden çıkartın. Uzay boşluğunda kalsınlar. ‘’
Yere sert bir iniş gerçekleştirdi. Bu neredeyse bir meteor çarpması gibi bir etki bırakmış ve küçük bir krater oluşturmuştu dünya da. Tam anlamıyla şehirsel bir alandı ve çok kalabalık vardı. İnsanlar bağrışıp kaçmaya başladılar çünkü bu cüsse normal değildi.
Adım atarak minik kraterden yavaşça çıkıverdi.
Sırıtarak etrafa bakıyordu. İnsanlar kendisine göre çok küçüktü.
‘’BASKI BÜYÜSÜ, 2. AŞAMA: REAKSİYON.’’
Bu büyü direkt bir patlama yaratır. Kaynak kendisidir ama etkilenmez.
İlçe çapında bir patlama ve çöküş yaşandı. Binalar enkaza dönüşmüş ve ölen insanlar olmuştu. Patlama şiddetliydi ve bundan kaçamazlardı.
Toz ettiği bu ilçe artık bilinebilirdi. Medya aracılığıyla ya da iletişim ile.’’
Tabi büyücüler harcanılan enerjiyi hissedebilirler. Yüklü miktarda enerji harcanımı bir nebze şüphe uyandıracaktı.
‘’Cılız insanlar. Bu patlamaya bile ölebiliyorlar mı?’’
Anlık bir ışınlanma büyüsünün dibinde belirdiğini hissetti Kral. Yavaşça yan gözle arkasına bakındı.
‘’Sen?’’
Cevahir dikdörtgen şeklindeki, hiçlik barındıran kılıcını sırtından çıkardı ve yere sürttü. ‘’Sen kimsin? Hiç tanıdık gözükmüyorsun.’’
‘’Işınlanabiliyor musun?’’
Sırıttı Cevahir buna. ‘’Pek bir şey sayılmaz. Peki. Bu patlamaya neden sebep oldun?’’
Kral kendini kendi tavırlarınca açıkladı. ‘’Zaten benim olan gezegende biraz oyun oynayayım dedim. Ama halkınız çok zayıf.’’
Cevahir özgüvenli olmaya çalışıyordu. Ama pek başarılı olamamış gibiydi. Sonuçta karşısında bir gezegeni yöneten kral vardı. Onu direk Sıfırıncı kurucu ile eşit görüyordu.
Onu oyalamak istedi. Ama o bir şey yapmadan kral söylemeye başladı. ‘’Bir anlaşmaya varıldığını sanıyordum. Omai’yi öldürüp en yüksek tehdidi ortadan kaldıracaktık hani?’’
‘’Böyle bir hasar anlaşmada yoktu ama?’’
‘’Zaten istila edip başaracağım bir bölge. Direk bu bölgeyi teslim etseniz iyi olurdu.’’
‘’Ben 8.Lider Cevahir. Ve seni burada öldüreceğim. Anlaşma tarafımca reddedildi.’’
Kılıcını ona doğrulttu. Ardından deli hızıyla saldırı başlattı. Anlık bu hızı bir insandan beklemeyen Kral biraz açık verse de Kılıcıyla durdurmayı başardı. Onun kolundan tutup havaya fırlattı.
Cevahir havada süzülmeye başlarken elini silah şeklinde tutup Tam anlamıyla krala yönlendirdi.
Kral ise bu sırada zıplamış ve Cevahir’e direkt ölümcül bir kılıç saldırısı başlatmıştı.
Ama onun böyle bir şey yapmasını beklemiyordu.
‘’Hiçlik.’’
Matematik dersini bilirsiniz. Artı eksi işaretleri vardır. Artı işaretine benzeyen siyah renkte bir hiçlik yeteneğini gönderdi ona doğru.
Sanki yol alıyormuş gibiydi ve aşırı hızla giden bir saldırı türüydü.
Büyü ile oluşturulduğundan kılıca ihtiyaç duyulmamıştı. Kral’ın bedeninde artı şeklinde bir boşluk oluşmuştu ama Baskı gücü o kadar yüksekti ki, iyileşme türüne çevrilerek hızla iyileşti. Bu sırada yere düştüler ve zar zor dengesini koruyabildi.
Tanımlayamadığı bir saldırı yediğinden şaşkındı.
‘’Bedenimin sert gücünü kolayca...’’
‘’Hiçlik. Bu saldırının dayanıklılık gücünü aşmasına gerek yok.’’
Kılıcını havaya kaldırdı ve onun boynuna deli gücüyle saldırı yaptı.
Boynuna çarptı ve bir duvar işlevi görüyordu boynu. Kesememişti. Kılıcını çekti. Bu sefer kalbini hedeflerken Kral onun boynunu tuttu.
Ters takla attırıp yere çarptı onu. Kendi kılıcını ona yöneltti. Ardından gözünün içine kadar hızla sokmak istedi.
Başarılı bir saldırıydı. Ama her saniye aktif hiçlik çeperiyle karşılaştığından...
Kılıcının soktuğu kadarının varlığı silindi.
Donuk gözlerle kılıcını geri çekti. ‘’Bu ne?’’
Sırıtarak ayağa kalktı Cevahir. ‘’anlatmaya gerek yok.’’
Yumruğunu iyice sıktı ve onun karnına vurdu. Kral etkilenmemişti. Bu sefer kendisi yumruk attı. Sert bir yumruktu. Cevahir yerde sürüklenerek takla atarak fırlamıştı bu etki ile.
Kral ışınlanma ile onun duraksadığı yere geldi.
Telekinezi gücünü kullanarak onu bir o yana bir bu yana fırlatmaya başladı.
Her bir yere çarptığında bedeni hasar görüyordu. Çünkü bir saldırı yeme gibi tehdit olmadığından, hiçlik çeperi burada devreye girmiyordu. Bu Cevahir’in suçuydu aslında.
Nelerin tehdit olacağını bile kendi belirlemişti. Ama bu belirlemeler yanlış olabilirdi.
Enkazların birine daldı en sonunda. Fazla hırpalanmış duruyordu.
Bir duvar parçasına uzandı en sonunda. Biraz nefes almak istedi. Kral dibinde belirdi.
Kılıcını yere sapladı.
‘’Hiçlik çeperin varsa, bende onu engellemek için en iyi hamlemi yaparım. Ya da...’’
Baskı gücü, saf enerji halinde yayılırsa ayrışma görevi görürdü hatırlıyorsanız. Bunu kullanmak istedi. Cevahir bunu anlamıştı. Hızla doğrulup kendisi de baskı gücünü salarak ortamdaki ayrışmanın kendisini etkilemesini engellemek istemişti.
İkisi de neredeyse aynı anda Baskı güçlerini saf, enerji halinde dışarıya saldılar. Enkazlar, binalar, etraftaki her şey, hatta zemin bile ayrışmaya başladı. Ama birbirlerine böyle bir etki veremiyorlardı. Çünkü ikisi de rakibinin Baskı enerjisine yakalanmak istemiyordu.
‘’Azına bile dayanamıyorsun. Cevahir. Liderdin değil mi? Rahat rahat konuşabiliyorum. Çünkü bir karar verdim. Benim için bir tehdit bile değilsin.’’
Kendi baskı gücünü 3 katına çıkardı. Bu olurken Cevahir’in baskı gücüne baskın geldi ve Cevahir’in uzuvları ayrışmaya başladı. Delicesine esen rüzgar gibi yere sabit durmaya çalışıyordu.
Ama onun baskı gücü kendisini delice iten bir rüzgar gibi itiyordu. Bunun yanı sıra ayrışma bedenine bir bir etki ediyordu. Uzuvlarındaki etler, yavaşça ayrışıyordu. Bir gözü ayrışmış Kıyafetleri ayrışmıştı. Tam anlamıyla ayrışma gerçekleşmiyordu. Bir o yanından bir bu yanında ayrışma gerçekleşiyordu.
Çünkü Cevahir hala kendini savunmak için baskı gücünü dışarı salıyordu.
‘’Sıkıldım.’’
Ona doğru ileri atıldı ve bütün gücüyle tekmeyi bastı.
Ayrışmış zeminin, taban yüksekliği azalmıştı. Cevahir bu tekme ile düştü. Kendini hissetmiyordu. Ayrışan uzuvlarından akan kanlar bile ayrıştığından kan kaybı ile karşı karşıyaydı.
Ve bilincini yitirdi.
‘’Dediğim gibi. Zayıfsınız.’’
Ayrışan zeminde yürümeye başladı. Rastgele ayrışmadan dolayı yüzey engebeliydi.
Kılıcının sapını ağzına yaklaştırdı. ‘’İstilayı başlatın.’’
Uzayda açılan geçitten gemiler akmaya devam etti. Hedefleri artık örgüt değil. Dünyaydı. Dünyaya rastgele ateş açmaya başladı. Uzaydan füzeler, ışın ateşleri gönderen gemileri bile vardı. Dünyaya isabet ettikçe Sert darbelere yol açıyorlardı.
Ve en sonunda olayları anlayan Kurucu. Acil ve anlık bir toplantı kararı aldı.
Biri eksikti çünkü Cevahir’e çok yakın olduğundan onu kurtarmak istemişti.
‘’Acil bir toplantı istedim. Olanların farkında olan vardır. Olmayanda vardır. Bu acil bir geri püskürtme savunma biçimine döndü. Gölgelerin kralı planından saptı. Ve Dünyanın kaynaklarına göz dikti. Acil bir durum. Acil bir şekilde geçitten gelenleri geri püskürtmenizi, ve geçidi mühürlemenizi istiyorum.’’
Soru yok, konuşma yok. Görevi onayladılar. Ayrılıp bütün Gölgeleri düşman ilan ettiler. Bunun yanı sıra bu baskınlar medyalara düşmüş, bütün haber kanalları gündem olarak bunu paylaşmaya, insanlara yardım için uygun saklanma yöntemlerini sunmaya başlamışlardı.
Zhuxin Cevahir’in yanına geldi. Etraf baya şaşırtıcı bir hal almıştı. Yere eğilip ona yakından baktı. ‘’Fena hırpalanmışsın.’’
Hüzün kapladı yüzünü. Cevahir’in suratının yarısını iskelet olarak görmeyi hiç beklemiyordu.
Telsizini eline aldı ve sesi yüksek bir şekilde söylendi. ‘’Cevahir liderin acil bir şekilde tedaviye ihtiyacı var. Onu iyileştirebilecek biri gerekiyor. Kim olursa razıyım. Hemen gelsin.’’
Telsiz bütün hakla açık bir kanala dönüştü. Liderlerin konuşmaları medyaya bile düşmeye başladı.
Dünyanın yetkili güçlerine de bu telsiz kanalına giriş izni verildi. Kendini örgüt ilan edip Bulutların ötesinde örgütü gibi olmak isteyenler bile dahildi buna.
Ama en çok ilahi yaratığa sahip iş adamı bu telsiz kanalına giriş yaptı. Tam anlamıyla 6 tane yaratığa sahipti.
‘’Yerinizi belirtin. Geliyorum.’’
‘’Saçmalık. Nerede olduğumu hiçbir şekilde bilmiyorum. Ama acil yardım gerekiyor. Lider Cevahir çok kötü durumda. Hızlı ve gelebilecek olan biri acilen gelsin.’’
‘’Bir sorun var gibi görünüyor he?’’
Kafasını kaldırdı yukarı. Yardımcı kurucu dibinde duruyordu. ‘’Ne? Nasıl?’’
‘’Önemi yok. Bir uzay gemisini düşürdüm bile. Gelmekte olan tonlarcası var. Biraz uğraştıracaklar.’’
‘’Oluşum, Kutsal şifacı.’’
Bedene bağlama büyüleri ile, bedene bağlanan cisimlerin, sahibi tarafından aktif, pasif gibi yönetebildiğini öğrenmiştik. Birden fazla bedene bağlama büyüsü yapan birisi içinse, aktif hale getirmek istediği cismi detayıyla belirtmelidir. Ve Bedene bağlama büyüleri oluşum adı ile aktif hale getirilebilir. İlk bağlama büyüsü yapılan cisim için söze gerek yoktur.
Sarılar içinde parıldayan bir kadın yaratık belirdi. 12 metre boyunda ve saçları beline kadar geliyordu. Gerçi çirkin ve garip bir yaratıktı.
Şaşkınlığını gizleyemedi. ‘’Yaratık mı öldürdün?’’
Ayrıca Bedene bağlama büyüsü yapılan bir cismin kesinlikle cansız olması gerekir. Eğer canlı biriyse, ölmesi şarttır.
‘’Önemi yok.’’
Yaratığa çevirdi kafasını. ‘’İyileştir onu.’’
Yere eğildi yaratık. Ardından Cevahir’i avucunun içine aldı. Sarı enerji Cevahir’in etrafını sarmaya başladı. İyileşme süreci başlamıştı.
Bu sırada sormak istedi. ‘’Bunu kim yaptı?’’
Bir gözyaşının yere düştüğünü fark etti o tam konuşmaya başlayacakken. Gülümsedi. Konuşamadı Zhuxin.
Kafasını yere eğdi.
‘’Göz yaşının sebebi... İstila değil. Cevahir’i bu halde gördüğün için oldu sanırım.’’
Kafasını salladı istemsizce.
Soğuk bakışlarını etrafa gezdirirken söyledi. ‘’Göz yaşlarının bedeli olmaz Zhuxin. Doğru yolda mısın? Bunu kendine bir sor. Gerçekten de istediğin bir durumsa, bunu destekliyorum.’’
Kafasını salladı. Mutlu olmuş gibiydi. Yardımcı kurucu bir başka soru yöneltti. ‘’O biliyor mu?’’
Kafasını hayır der gibi salladı. ‘’Bir daha kaybettiğinde ağlamak istemiyorsan... Dilim varmıyor. Anladın sen.’’
İç çekti. ‘’Yapacak işler var. Saldırıları geri püskürtmeliyiz. Kurucu kanaldan duyurdu isteğini. Fazla oyalanma. Her güce ihtiyaç vardır. Duygusal karmaşadaysan, kendini dindirene kadar bekle. Hazır olduğunda savaşa başlarsın.’’
Sonunda konuşabildi. ‘’Sen?’’
‘’Ben. Hm. Sanırım kralı öldüreceğim.’’
‘’Onun gücünü gördün. Korkmuyor musun?’’
‘’Elde yapacak başka bir seçenek yok. Savaş başladı. Eğer bu büyük bir savaş olacaksa, 11. Irk savaşı başlıyor demektir.’’
‘’Ne?’’
‘’Bilmediğiniz nice şeyler biliyorum. Zhuxin. Ve beni görünen kısmımla yargılama. İçimde bilinmeyen çok büyük bir yük var. Ve bunu sadece ben bilebilirim. Şimdi...’’
Kral’a doğru hareket etmek istiyordu ama bir tane uzay gemisi yanlarına düştü. Büyük bir etki ve rüzgara sebep olmuştu.
Sürüklenerek durdu. Alevler içinde parçalara ayrılan bir uzay gemisiydi.
Ardından yere 1.Lider olan kişi iniş yaptı. Konu şapkası havada uçtuğundan eli ile başına geçirdi.
‘’Vay vay. Schnitza değil mi?’’
Kılıcını beline soktu. ‘’Bana Schnitza dememeni istemiştim.’’
Gülümsedi yardımcı kurucu. ‘’Ama ismini bilmiyorum. Sana nasıl hitap etmeliyim?’’
‘’Hitap etmene gerek yok. Omai Schnitza’yı, kendi ellerimle öldüreceğim.’’
Daha da gülümsedi bu sefer. ‘’Bak bunu sanmıyorum.’’
Bu sırda yerleri belli olacakmış gibi, bir uzay gemisinden füze ateşi tam onların bölgeye isabet etti.
Yerküre havalanmış ve kendileri de bu darbe ile savrulmuşlardı.
Enkazların birine mermi gibi düşen 1.Lider Schnitzanın yanına yere indi Yardımcı kurucu. ‘’Belliydi. Anlamadın mı?’’
Hırpalanmış duruyordu. Zar zor ayağa kalktı. Üstünü başını sildi.
Bu saldırıyı algıladığı için önceliği Zhuxin ve Cevahir’in ışınlanma ile kaçınmasını sağlamak olmuştu. Ama 1. lider için yetişemedi ve o bu hasarı yedi.
Sinirle bakınıyordu. Çünkü bizzat füze hasarı yemişti. Kılıcını çıkardı. ‘’Yakınlarda Kumandan var. Dikkatli olun. Efendim.’’
Yardımcı kurucu enkazlardan yere atladı. ‘’Önemli değil.’’
‘’Önemli değil.... De ne demek yardımcı kurucu. Kendini fazla havaya kaldırmışsın sanki.’’
Hızla yanına baktı. Kumandan tam karşısında duruyordu. Ama kaçıncı kumandan, tanımıyorlardı.
‘’Sen kumandanlardan biri olmalısın.’’
‘’Oluşum.’’
Havada 15’ten fazla ışın oku belirdi ve ışık hızında hedefine fırlatıldı.
Bir füzeden daha fazla etki meydana gelmiş ve 1. Lider bu hasar sonucunda bilincini yitirmişti.
Hastanelik olmuş ve derin bir kan kaybı yaşamaya başlamıştı.
Yardımcı kurucu havada süzülürken yaratığına emir verdi. ‘’Hepsini götür.’’
İlk yorum yazan sen ol!
Henüz yorum yapılmadı