Her zamanki gibi iradeyi kalıcı olarak, ama yine insanın kendi kaderini çizebilecek bir seçeneğe sahip olarak güçlendirme yöntemlerinin çoğunu denedikten sonra insanların kendilerini güçlendirecek iradeye sahip olmadığı fark edildi.
Her bir deneğe yapılan deneylerde, her deneğin irade oyunu başarısız oluyor, başarılı olanın ise kalıcı değil, herhangi bir geçici duygu kaynağıyla elde edildiğini fark etti.
Ve artık Omai, tek bir şeyi anladı.
İnsanlar kendilerini yönetemeyen aciz varlıklardır.
Sorumsuz ve zayıf zihinleri yüzünden acı çekmeyi hak ederler. Aslında, kendi başarısızlıklarının sonucunu yaşarlar.
Artık düşünce yapısı değişen Omai, kendilerini yönetebilen iradeli insanlar yerine, sadece kendisinin insanları yönettiği iradeli varlıklara dönüştürme kararı aldı.
Tabii ki bunu geçici yapması gerekiyordu. Lanetinin olduğunu biliyordu. Bu yüzden geçici bir kontrol sağlamak istiyordu. Böylece olası bir savaşta bütün bireyler savaşa hazır hale gelebilir, kaçan olmaz ve herkesin kendine has güçleri kaldırabildiği iradeler ve bedenlere sahip olurlardı.
Kapı çaldı bu sırada ve Omai oturduğu yerden tabletini masaya bıraktı. ‘’Girebilirsin.’’
Güneş kapıyı açtı. Kafasını yana eğdi ve hoş bir ses tonuyla seslendi. ‘’Tablet mi? Dinlendiğini sanıyordum. Saatten haberin var mı?’’
Tabletin üzerinde bir verinin yüzdelik oranı yazıyordu ve bu tamamıyla yüzde doksan yediyi gösteriyordu.
‘’O nedir?’’
Omai gülümsedi maskesinin ardından. ‘’İnsanlar kendilerini yönetebilecek iradelere sahip olamayan aciz varlıklardır. Olası bir istilada, insanlık tam anlamıyla yok olacaktır.’’
Ayağa kalktı ve ciddi ses tonuyla söyledi. ‘’Bu benim yeni kararım. İnsanlar kendilerini yönetemezlerse, birilerinin bunu yapması gerekir. Zorunlu bir ihtiyaçtır. Yok oluşun engelinin çözümünü sadece ben bulabildim.’’
Tableti eline aldı ve uzattı.
‘’İşte veriler. İnsanlığı kontrol edebilmemin net bir yüzdesel hesabı.’’
Şaşırmıştı. ‘’Geri kalanına ne olacak?’’
‘’Geri kalanı, büyük ihtimalle düşünemeyen zombilere dönüşecektir. Ama endişelenme, ters evrim deneyim sayesinde, zombiye dönüşenleri geri çevirmenin yolunu da buldum. Ve bağlama büyüsü ile bu kombinasyonu bir büyüsel teknik haline getirdim. Benim tekniğim.’’
‘’Yani, artık yapılan deneylerin çoğunda, sadece düşünerek bir şeyleri başaracaksın.’’
Gülümsedi Omai. ‘’Aynen öyle. Yıllar süren deneylerdeki başarısızlıkları unut, ben başarılı bir deneyi saniyeler içinde istediğim şekilde yapabileceğim. Ve artık deney bile değil. Tamamlanmış bir organizasyon.’’
‘’Gücünün sınırı nedir? Omai, her bir dünyevi fiziki yasaları, bağlama büyüsü ile bir büyü haline getiriyorsun, sadece kendinin kullandığı büyüler.’’
Buna yine gülümsedi. ‘’Ben, hayalinizin ötesinde bir güce sahibim. Bu gücü, insanlığı, savaşta kontrol etmek için kullanacağım. Hepsini evrimleştirip her bir bireyi büyü ve üstün güçlere sahip yapacağım. Ben, yeni bir yaratıcı olacağım...
Yarattığım şeyler ise, insanlığın kurtarıcısı olacak. Yani ben...
Bütün insanların kurtarıcısıyım.’’
Güldü Güneş, ‘’Haha... İyi bir hedef, kitlesel evrimi kontrol edecek gücün var mı? 8 milyar insanı kontrol etmek pek kolay olmayacak.’’
Omai yan gözle bakındı ama bu yine belli olmuyordu maskesinden. ‘’Endişelenme, mutlak gücün sahibiyim.’’
Kapıya doğru yürüdü ve çıktı. Uzun koridorlardan yürümeye başladı. Ardından merdivenden indi ve deneklerin zindan katlarına geldi. Devam etti koridorlardan. Tek tek hepsini görüyordu. Ölenler vardı.
Başarısız olan deneklerden 2’si, 5 günü tamamlayamadığı için ölmüştü.
‘’Başarısızlık, ancak iradesizlikten gelir. Eğer öldüyseniz, bunu hak ettiğiniz anlamına gelir.’’
Evet. 5 günlük cezanın 3. Günüydü.
Bir ses geldi ardından. ‘’Seni pislik... neden önemsemiyorsun? Öldüler... Amacın neydi ki? Kim 5 günü kaldırabilir ki?’’
Bu ses tanıdıktı.
Bu tam anlamıyla Anthea’ydı. Arkasını yavaşça döndü. ‘’Sen nasıl dışarı çıktın?’’
Ceza odasının kapısının gerçekliği değiştirilmişti. Ve oradan çıkmanın tek yolu, duvarın dışardan bir etki ile kırılmasıydı.
Elini şıklattı. Ardından çoğu görevlisi anında koridorda belirdi. Yaklaşık 15 görevli vardı ve hepsi şaşkınca yer değişikliklerinin sebebini merak ediyorlardı.
‘’Yer değiştirdik?’’
‘’Sus. Lider yaptı.’’
Omai hepsine göz gezdirdi. ‘’Deneklere yardım edende kim?’’
Çıt çıkmıyordu. İç çekti. Tekrar sormak istedi. ‘’Endişelenmeyin. Hepimiz aynı yolda ilerliyoruz. Bir inanca inandık ve sonuna kadar bu inanca bağlıyız. Sizler benim yoldaşımsınız. Korkmanıza gerek yok. Tarafımdan affedileceksiniz. Sadece kimin yaptığını öğrenmek istiyorum.’’
İçlerinden biri korkarak ve eğilerek yaklaşmaya başladı. ’'Affınıza sığınırım efendim.’’
Eğildi yere. ’'Sadece... Öleceklerdi, belliydi. Onlara yiyecek ve içecek verdim.’’
Dediği anda kafası bedeninden kopup kanlar içinde yere düştü. Omai kılıcını tekrar beline sokarken ne ara kılıç çekip savurduğunu bile kimse görememişti.
‘’Siktir.’’
Gülümsedi içten içe. ‘’Rica etsem temizler misiniz?’’
Anthea tabii ki de önemsemedi hiçbir olanı. Görevlilerin arasından geçip Omai’nin dibine kadar geldi. Ona tokat atmak istedi. Omai buna izin vermişti.
‘’Aptal. Cidden aptalsın. Ölüm senin için kolay kabullenebilir bir gerçeklik mi?’’
‘’Hayatta tonlarca kez olan şeyi niye garipsemeliyim?’’
‘’Çünkü b una kendin dahil oluyorsun. Bilerek ve isteyerek kendin yapıyorsun.’’
Sinirlenmişti ama üslubunu bozmadı. ‘’Anthea, deneyler ile ilgili planlarım bitti zaten. İnsanlar değiştirilemeyecek kadar saf. İradesiz değişim, yani kendi tanımladığım irade ile değişim şart. Bu insanları daha düzenli bir hale getirir.’’
‘’Kendi tanımladığın irade mi? Ne yani kendi çapında tanrı olmayı mı düşünüyorsun?’'
‘’Anthea, hayatı duygusuz bir halde görmek zordur. Bunu gören biri olarak düzenleme şart. İnsanlar, kendi elleriyle sonlarını hazırlıyorlar. Bilinen bir gerçek var ve insan zihni tehlikeyi, yaşadığı an anlayabiliyor ve kavrayabiliyor. Tehlike gelmeden önce bunu kimse iplemiyor.
Hayati zevkleri onları esir almış durumda.’’
‘’Ama yine de buna sen karar veremezsin Omai. Ölümlü varlıklarız evet. Diğer diyarlara göre zayıf mıyız. Evet. Ama yine de insanlar, tehlikeyi atlatabilirler. İnsanların zayıf olduğu nokta, birbirleri arasında iç savaş yaşamış olmaları.’’
Sırıttı içten içe. ‘’Bu bir zayıflıktır. Ölümlü biri için sonsuz istek. İnsanları amacı için kullanmak isterler. Ben sadece gelişim sağlıyorum. Diğer iş adamlarına göre daha az risk taşımıyor muyum sence?’'
‘’Komik misin Omai? Uzayda örgüt yönetiyorsun ve iş adamlarının senden daha tehlikeli olduğunu mu söylüyorsun?’’
‘’Aşağıda da adamlarım uzayla sınırlı değil, aşağıyı oyalamak için sahte kaçakçılar gönderiyorum. Yakalanıyorlar. Ama önemsiz.’’
Buna fazla şaşırdı. Bunu bilmiyordu çünkü. ‘’Sen ne dedin?’’
Gülümsedi kendi kendine. ‘’Boş konuları geçelim olur mu?’’
Bunu derken ise duvar arkasından Camillie ve diğer zafer alan denekler olanları izlemeye başlamıştı.
‘'Neler oluyor?''
Camillie kendi kendine söylendi. ‘’Anthea nasıl çıktı odadan?’’
‘’Biz nereden bilelim?’’
‘’Şşşt.’'
Omai sözlerine devam etti. ‘’Deneyler artık son buldu. Bütün kombinasyonların büyüsünü oluşturdum bile. Artık her kombinasyon bana itaat edecek.’’
Kılıcını belinden çıkardı. Sapında garip bir göz vardı. Canlıydı ve hareket eden bir gözdü.
Bu göz, evrim tekniğinin yapı taşı olmasını, bir barınak olmasını sağlıyordu.
‘'Bu büyüyü ilk kez üzerinde kullanacağım. Kişisel değil, ama bir araçsınız.’'
Şok oldu Anthea. Gözleri biraz dolmuş ve bütün bedeni korkuyu hissetmişti. Geri adım attı. Arkasını dönüp kaçmak istiyordu. Bunu denedi ama Omai avucunu açıp ona yönlendirdi. Anthea sanki bir güç tarafından tutuluyormuş gibi hareket edememişti. Ne olduğunu pek anlamıyorken Omai’nin kılıcındaki göz iyice açıldı.
Anthea, evrim aşamasına başladı. Başarılı bir evrim olmasına gerek yoktu, gücü kabullenen iradesi olması yeterdi.
Anthea, bir cadıya, teni mor renge bürünen garip bir canlıya dönüşmüş, etrafında şekillenen kıyafetleri yere kadar uzanan bir paltoya bürünmüştü. Büyük bir şapkası var ve dudakları da mora boyanmıştı.
Yere eğilip gözlerini kapattı en sonunda. ‘’Hizmetinizdeyim. Efendim.’'
Camillie buna şok oldu. Tek gözünden yaş damlarken kendini tutamamıştı. Hareket etmek istiyor, onu öldürmek istiyordu. Ama diğerleri bunu fark ettiği için onu tutuyorlardı.
Yere çöktü Camillie. ’'Ne? Neler oluyor? Ne yaptı ona?’’
‘’Anladım. İrade derken, kendisine hizmet eden köle iradesinden bahsediyormuş.’’
‘’Sakın hareket etme. Şu an elimizden bir şey gelmez. Gidelim.’’
Sesi ağlamaklı çıktı. ‘’Bırak. Onu öldürelim. Hemen şimdi. Şuna bak. Ne yaptı ona. Anthea’ da bunu isterdi.’’
Omai eğildi ve Anthea’nın çenesinden tuttu. Kendine bakmasını sağladı. ‘’Endişelenme. Tekniğim ister başarılı bir denek yaratır,ister yaratmaz. İşlevli bedenlerden işlevsize göre gücü kullanabilen ve kullanamayan olarak sistematik bir şekilde işler. Sen başarılıydın. Çünkü hiç kişisel zevklerin olmadı. Ve bu yüzdende disiplininin önüne geçecek bir etken yoktu.’’
‘’Bu yüzden, sen bir safkana evrimleştin. Sana bir güç aktarmadım. Sadece bedeninde bir şartlı teknik yerleştirdim. Ve şartta şu...
Senden daha hızlı hareket edebilen birini gördüğün an algılar ve senin daha hızlı bir birey olmanı sağlar. Yani rakibin kim olursa olsun, her zaman hız senden yana olacak. Kıymetini bil. Güçlü bir yetenek.’’
‘’Teşekkürler efendim. İsteklerinizi yerine getireceğim.’’
‘’Sağ ol Anthea. Adını hatırlıyorsun değil mi? Tam kapsamlı bir yıkama yapmadığımdan emin olmalıyım.’'
‘’Sıkıntı yok efendim. İçiniz rahat olsun.’’
‘’Peki o zaman. Güncel tarihi insanların aklına yazma zamanı geldi bence.’’
Anthea merak etti. Bu cümleyi pek anlayamadı.
‘’Anlayamadım efendim.’’
Gülümsedi içten içe. ‘’Uzatmaya gerek kalmadı. Yerimizi ifşa edeceğim.’’
Kafasını eğdi tekrardan Anthea. ‘’Sorun yok efendim. Ne istiyorsunuz?’’
‘’Dünyaya inmeni istiyorum. Zemheri’yi henüz gönderemem. Gücü bana lazım olacak. Şimdilik sen yeterli olursun. Yaz takımı kraliyetinden herhangi bir lideri öldürmeni istiyorum.’’
Anthea ayağa kalktı ve elini kalbine koydu. ‘'Yapacağım efendim.’’
Omai elini şıklattı ve onun yerini herhangi bir fiziksel etken olmadan değiştirebildi. Anthea an itibarı ile dünyaya indirildi.
Diğerleri buna sessiz kalıyordu ve izlemeye devam ediyordu.
Camillie dayanamadı ve koridordan fırladı. Koşarken elini yumruk yaptı ve Omai’ye yakınlaşıp ona vurmak istedi.
Omai ona döndü. Hiçbir fiziksel etken olmadan onun öylece hareketsiz kalmasını sağladı.
‘’Ne yapıyorsun?’'
‘’Bu güç ne? Uzaktan kontrol mü? Hareket edemiyorum.’’ Dedi kendi kendine.
Omai gülümsedi maskesinin ardından. ‘’İlginç. İzliyordun demek. Buradaki herkesin kişisel zevkleri, yok denecek kadar az. Tekniğim kimi evrimleştirirse safkana erişme potansiyeliniz çok muhtemel. Ne yazık ki herkese hediye dağıtmıyorum.’’
İlk yorum yazan sen ol!
Henüz yorum yapılmadı