Zil çaldı. Bu kapıdan giren müşteriyi anlamak için kafelerden birinin yaptığı bir sistemdi.

Reyonlarda pastalar, her çeşidinden kurabiyeler, kısacası her şey vardı.

Yuukka göz gezdirdi her birine. ‘’Çikolatalı pasta alacağım. Yanında çay olsun.’’

‘’Senin zevkini...’’

Cevahirde 3 tane ekler pasta aldıktan sonra bir masaya oturdular. Siparişlerinin gelmesini beklerken Yuukka ötelemedi ve en sonunda açtı konuyu.

‘’Gözüne ne oldu dostum?’’

Güldü. ‘’Haha. İnanmayacaksın ama Gölgelerin kralı ile savaşırken oldu. Gölgelerin dediğine göre, onunla savaşıp hayatta kalanlar üstün bir güce sahipmiş.’’

‘’Harbi mi? Bunu anlamıştım. Adam Kumandanını geri diriltti. Baskı gücünü hasar tanklayarak kullanabiliyor. Ona saldırdım ama kılıcım kırıldı. Açıkçası onu nasıl öldüreceğimi bilmiyorum. Gücümüzün çok ötesinde.’’

Derken yanlarına genç yaşlarda birileri geldi. ‘’Eh. Pardon. Bir fotoğraf çekilebilir miyiz?’’

Yuukka Şaşırmıştı buna. Cevahir güldü. ‘’Tabii ki güzellik.’’

Aldı telefonu ve kızla beraber selfie çekti. Yuukka göz devirdi bu sırada.

Diğerleriyle de bir bir selfie çektikten sonra hepsi sevinçle uzaklaştılar. Bu sırada siparişleri gelmişti.

Yuukka iç çekti. ‘’Popülersin Cevo.’’

Güldü o da. ‘’Lider ve karizma bir olunca, sanırım böyle oluyor.’’

‘’Büyük evren geçidi hala aktif durumda. Heykelimsilerin baskını her an olabilir.’’

‘’Biliyorum. Ama muhteşem güçlü sıfırıncı kurucu zaten o bölgede nöbet tutuyor. Bize pek iş kalacağını düşünmüyorum.’’

‘’Cevo. Fazla salmışsın. Neden?’’

Ekler pastanın birini ağzına attıktan sonra ciddi bir yüz ifadesiyle söyledi. ‘’Onun gücünü bizzat gözlerimle gördüm. Onu yenebilecek tek bir heykelimsi olabileceğini bile düşünmüyorum. Dünya çapında baskı alanı kullandı ve bunu yaparken o kadar rahattı ki...’’
‘’Şaka mı yapıyorsun? Dünya çapında mı? Örgüt lideri bile dünya çapında baskı alanı başlatmak için gücünün yetmeyeceğini bilip şeytani enerjiye ulaşma isteği...’’

Derken bu bilgiyi nereden öğrendiğini sormak istedi. ‘’Bekle. Bunu kimse bilemez normalde.’’

Zihninde 2 saniyelik bir yansıma belirip kayboldu. Buna deli gibi donuk tepki ile karşılık verdi. Direk endişeye kapılmış ve neden olduğunu anlayamamıştı. Yine Maraka’nın, mührün içindeki işkence pozisyonundaki bedeninin görmüştü.

Duygular sanki somutmuş gibi gösterilmişti ona. Bu aslında. Maraka’nın onu bir haberci olarak kullanmasıydı. Bu Maraka’nın, yakında geliyorum, demesiydi.

‘’Doğru ya. Bu Maraka.’’

Cevahir şaşkındı. Korkuyla ayağa kalktı. ‘’Ne oldu? Ne diyor sana? Mührünün yok edilmesine ne kadar var?’’

Yuukka’da ayağa kalktı. Cüzdanından para bırakıp, yemeden bırakıp gittiler.

‘’Bilmiyorum. Ama çok yakında olacağı gözüküyor. Belki 2, 3 yıl.’’

Donarak duraksadı. ‘’Emir bana en az 200 yıl demişti.’’

‘’Bilmiyorum. Bana sırıtarak bakıyordu.’’

‘’Neden sen Yuko? Neden başkası değil?’’

‘’Nerden bileyim ben. Bu konudan uzak duralım. İçim ürperiyor.’’

‘’Hem nasıl anladın. 2 yıl olduğunu?’’

‘’Bilmiyorum. İletişim yolunu çözemedim. Ama benle somut hareketler olmadan konuşuyor.’’

‘’Seninle konuşuyorsa, belki başka kişiler ile de konuşuyordur.’’

Duraksadı yol ortasında ve arkasından yürüyen kişi ona çarptı. ‘’Çekilsene yolun ortasından be!’’

‘’Üzgünüm.’’ Dedi ve kenara çekildi. ‘’Bu olağan mı?’’

‘’Senle konuşma sebebini bulursak, seçeneklerimiz kısalır.’’

‘’Arayış peşine mi düşeceksin? Cevahir?’’

Eliyle işaret yapıp sırıttı. ‘’Aynen öyle Yuko. Maraka’yı acayip merak ettim. Onu canlı kanlı görmek istiyorum.’’

‘’Yani sen şimdi diyorsun ki... İblislerin kralını, muhtemelen bütün diyarların en güçlü büyücüsünü, canlı görmek istiyorum diyorsun öyle mi? Onun bizi öldürmesi 1 saniye bile sürmezdi.’’

Bu sırada yanlarından geçtikleri bir dükkanın haberleri gözlerine vurdu. Haberde, iç savaşın başlama potansiyeli tartışılıyordu. Bundan hiç haberleri yoktu.

‘’Bu ne demek la?’’

Cevahir bir lider olduğu için bunu göz ardı edemedi ve içeriye girdi.

‘’Hoş geldiniz.’’
Etrafına bakındı. ‘’Hoş bulduk. Ben 8 yaz lideri Cevahir.’’

‘’Bunu biliyorum Liderim. Bir şey mi olmuştu. Buraya kadar geldiniz.’’

‘’Habere gözüm takıldı. Yabancıyım bu konuya. Bildiğin bir şey var mı?’’

Televizyona bakındı. Güldü ardından.

‘’Ha O mu? Kraliyet içinde bir sürü büyüleşmiş cisimlere rastlanmış. Böylelikle onları ele geçirmek isteyenler birbirleri ile savaş haline girdi. Ama çok şey yapmanıza gerek yok. Bu şey yaz kraliyetinin içinde yaşanmıyor.’’

‘’Demek bu yüzden bir şey söylenmedi. Ama yine de bilmek iyi olurdu. Büyüleşmiş cisimler insanlara yasaktır. Bunu yapan kişi kaosu hedefleyen biri olmalı.’’

Dükkan sahibi gülümsedi. ‘’Liderim. Kış takımı bunun kendi yardımcı kurucularının yapabileceğini düşünüyormuş. Çünkü iki kere ihanet ettiği doğrulanmış. Kaos başlayınca, kaosun kaynağını ararken yardımcı kurucularının ihanetini öğrenmişler. Yaz takımı ise sadece bir isim söylüyor.’’

Sözü onun ağzından aldı Yuukka. ‘’Tahmin edelim. Bu Omai.’’

‘’Çok doğru.’’

Cevahir sandalye çekti. ‘’Bize çiğ köfte verebilir misin? Sanırım uzunca konuşacağız.’’

‘’Hayhay liderim.’’

Çiğköfteyi hazırlarken Cevahir sorular yöneltti.

‘’Öncelikle. Omai adı sana neyi çağrıştırıyor. Ve bunu senin gibi herkes biliyor mu?’’

Güldü. ‘’Hahah. Bunu herkes bilir. Omai’yi bilmeyen var mı diye sorman gerekirdi. Diğer bir soru. Bana bir şey çağrıştırmıyor. Sadece çok güçlü olduğu söyleniyor. Öyle ki ırk savaşını durdurabilirmiş.’’

‘’Peki diğer bir soru. Sıfırıncı kurucu sana neyi çağrıştırıyor.’’

Dik dik baktı. ‘’Her şeyin arkasındaki gizemli kahraman... Onun, insanoğlunun bildiği ırklardan daha fazla ırk bildiğini düşünüyorum. Kendisi ırklar ile temasa girip barış sağlıyor. Böylece sefalet dünyamız korunuyor.’’

Sözü aldı Cevahir. ‘’Bir daha tahmin edelim. Barışı sağlamayan tek ırk heykelimsiler.’’

‘’Normalde halk panik yapmasın diye üstler her zaman önemli ve kritik bilgileri gizlerler. Ama Sıfırıncı kurucu yaptığı, yapmak istemediği her şeyi halkıyla paylaşan biri. 4 kraliyet bu yönden diğer devletlerden daha üstün halde.’’

Somurttu Yuukka. ‘’Pbbş. Zaten 4 kraliyet bir olsaydı en büyük devlet olacaktı.’’

‘’Çok ilginç. Bu bilgiler hiç Lider konuşma kanallarında paylaşılmıyor.’’

Yemeklerini yedikten sonra parasını ödeyip çıktılar.

Tam konuşma kanalı muhabbeti geçmişken bir bildiri geldi.

‘’Rarasel kaptan için toplanıyoruz.’’

Bu bilginin ardından yer ve zamanda söylendikten sonra, asıl soru, ona ne olduğuydu.

‘’Gizemli konuşmak madalya kazandırsaydı Kurucu en çok madalyaya sahip olurdu he.’’

‘’Tamam boş yapma.’’ Dedi Yuukka.

‘’İş ciddi. Ona bir şey olmuş olabilir. Belki de ölmüştür.’’

Garip bir ses geldi ardından. Bu ses, anlamsızca bir çığlıktı. Ama dinmiyordu. Bu ses tabii ki de tanıdık bir sesti.

‘’Zombiler.’’

‘’Ayrılalım mı?’’

Güldü. Aklına başka bir şey getirmişti. ‘’Hıh. O kadar kibar söyledin ki başka bir şey anladım.’’

Kafasına tokat yedi bu sırada Cevahir. ‘’Aptal aptal konuşma.’’

Eliyle arkasını gösterdi. ‘’Burası kocaman çarşı. Ben arkaya doğru gideceğim. Sen düz devam et.’’

‘’Anladım tamam.’’
Yollarını ayırdılar. Yuukka geriye doğru ilerlerken hafif sesini yükselterek insanları uyarmaya başladı.

‘’Biraz tetikte olun. Gerekirse dükkanlara girin. Gerisini ben hallederim.’’

Tabi bu sesi sadece ikisi değil, burada olan herkes duyduğu için endişeli gözler vardı. Onun dediğini yapmak zorundalarken içlerinden biri bağırdı.

‘’Sende kim oluyorsun la?’’

Yuukka sesin geldiği yeri çözemedi. Etrafına bakındı ama hala bulamadı.

‘’Alo! Buradayım Aloo.’’

Yanına doğru döndü. Bir adam vardı. Yaşlı ve sakallıydı. Güldü onu fark edince. ‘’Kim olduğumu bilsen yanımda bile durmazdın.’’

‘’Haaaaa! Kimmişsin?’’

‘’Ben Gölgelerin kralı Yuukka Sermante’yim.’’
Bağırışlar meydana geldi.

‘’Burada Gölge var!’’

‘’Kaçın!’’

‘’Herkes kaçsın. Ondan uzaklaşın!’’

Herkes ondan kaçmaya ve uzaklaşmaya başladı. İlk defa böyle, içinde boşluk hissi oluşmuştu. Soğuk kanlılığını korusa da şaşkınlığını gizleyemiyordu. Kendinden kaçan insanlara göz gezdirdikçe, etrafını taradıkça daha da garip bir his içini kaplamıştı. En sonunda kimse kalmamıştı etrafında.

Kendi kendine hayrete düşmüştü. ‘’Ne? Bu da ne?’’

Hedefini unutmuş ve bütün boşluk hissi zihnini ele geçirmişti.

Şok olmuştu ve bunu zihninden atması imkansızdı. İnsanların kendisinden kaçmasını beklemiyordu hiç.

Telsizden ses geldi bu sırada. ‘’Buldun mu Yuko?’’

Etrafına bakınmaya devam ederken Çiğköfte aldığı dükkan sahibinin kraliyet liderlerine çağrı yaptığını bile fark etmişti.

Telsizi eline aldı. Hüzünlü bir sesle yürürken söyledi. ‘’Henüz değil.’’

Sakin yolda yürümeye başladı. Bu sırada yoldan arabalar hala geçiyordu. Durumdan haberleri yoktu.

Yürüdükçe sesten uzaklaştığını fark etti. Telsize konuştu bu sırada. ‘’Uzaklaşıyorum. Senin bölgende olmalı Cevo.’’

Cevahir ara sokaklara girmişti bu sırada. ‘’Çok yakınım ama hala tespit edemiyorum.’’

‘’Sorun yok. Büyüsüz de bulabilirsin.’’

‘’AAğh. Bilemiyorum dost...’’

Çığlık sesi yanındaki binanın üst katlarından geldi ve bu sırada yere bir ceset parçası düştü. Bir kelleydi ve beyni içeriden alınıp yenmiş gibi duruyordu.’’

Biraz iğrendi. ‘’Sanırım iradesiz zombi. Hızlıca halledeceğim.’’

Yuukka ciddi tavrıyla söyledi. ‘’Dikkatlı ol Cevo.’’

Binadan içeriye girmek istedi ama kapı kilitliydi. ‘’Ciddi olamazsın değil mi?’’

Buna gerek kalmamış gibi zombi yere atlamış ve Cevahir’i fark etmemişti. Yere düşen kelleyi bir hışımla kemirmeye devam etti. Ağzına kanlar bulaşmış ve deli gibi yiyişinden etrafa bile sıçratmıştı.

Cevahir arkasını dönüp onu izledi. ‘’Sizin iştahınızı...’’

Kılıcını sırtından aldı ve 180 derece savurdu. Zombi bunu fark ettiği anda boynunun önüne kolunu koydu ve boynuna etki eden savunmayı kırmak istedi. Cevahir kılıcını savururken bunu anlamış ve kılıcına hiçlik yeteneğini kullanmasını sağlamıştı. Böylece savunması geçersiz kaldı.

Kolu ve boynu aynı saldırı potansiyelinde kesiliverdi.

‘’Zombiyi hallettim Yuko. Gelmene gerek yok. Yanına geleceğim şimdi. ‘’

Telsizi beline taktı. Kılıcını da sırtına taktıktan sonra ara sokaktan çıkıp Yuukka’nın yanına gitmeye başladı.’’

Yürürken kafasına bir içecek çöpü çarptı. Buna anlam veremedi ve etrafına baktı. ‘’Ne alaka la?’’

‘’Pis Lider! Bir Gölge ile anlaştın değil mi? İçeriden bilgi sızdırıyorsun değil mi ha!’’

Konuşanlara bakındı. Bir değil iki değil. Neredeyse hepsi aynı görüşteydi.

Birden fazla çağrı merkeze gitmiş ve bu iş kurucudan çıkmış, bütün kraliyetlere kadar uzanmıştı.

Hatta zamanla diğer devletler bile, yaz takımının bir gölge barındırmasından rahatsız olmuşlardı.




novebo yorum yok

İlk yorum yazan sen ol!


Henüz yorum yapılmadı

Novebo discord sunucusu