‘’Garip derecede güzel geldi tadı. Demek bu kahve.’’

‘’Bir şey daha var. Konuyu açmak istedim. Hazır Gölgelerin kralı buradayken...’’

Livia ona baktı. ‘’Söyle.’’

‘’Yuukka. Bütün her şeyi kenara bırakıp Bir keşif birliği kurmak istiyor. Gölgeler kralının keşif rotasını geride bırakacak yeni ve devasa bir maceraya koşma eğiliminde.’’

Şaşırdı bunu duyunca. Fincanı önündeki sehpaya koydu. ‘’O da mı Kralı aşmak istiyor?’’

Gülümsedi. ‘’Sanırım Gölgeler, en iyilerini geride bırakacak hedefler taşıyor değil mi?’’

İç çekti. ‘’Hm. Sanırım öyle.’’

‘’O benim yeğenim. Ama tahtta gözü olduğunu her zaman biliyordum. Bu yüzden onu öldürmek istedim. Öyle ki babasını öldürdüğümde, ta o yaşından tahta göz koyacaktı. Sonuçta o, Gölgelerin varisi.’’

‘’Sana bundan hiç bahsetti mi?’’

Ayağa kalktı ve fincanı önündeki sehpaya koyup üstünü silkeledi. ‘’bizi ağırladığın için minnettarım. Genç adam.’’

Şaşırdı bu tabire Livia. ‘’Ne genci adam bildiğin yaşlı.’’

Gülümseyerek kapıyı açtı ve adımını dışarıya attı. Livia onu peşinden takip ederken Soruyu cevapladı Ebvabil.

‘’Ben. Sıfırıncı kurucu, ulu büyücüyüm. Diyarımda olan biten her şeyinden haberi olan kişiyim.’’

‘’Ama gözüm Yuukka’yı izledikten sonra biraz açıldı. Kendi diyarımda sınırlı kalmak istemiyorum. Omai’yi öldürdükten sonra, Keşif birliğine öncülük etmek istiyorum. Onu ileriye taşıyacak ve hayallerini gerçekleştirecek kişi olmak istiyorum.’’

‘’Omai’ mi? Engel olmasaydın onu da öldürecektim.’’

‘’Bu bizim için çok uğraştırıcı olurdu. Ama bizde onun için baya uğraştırıcı bir rakibiz. Bu yüzden rakip olmak istemiyoruz. Ama Omai’yi kıskıvrak yakalamayı başardım. Olayların hala şokundayken, ona bütün gerçekleri anlatacağım.

Biraz onunla konuşacağım. İzninle diyarına girerek, Yuukka’yı diyarım için almak istiyorum.’’

Livia gülümsedi. ‘’Bunu beklemiyordum. İçimdeki değişimin bu kadar hızlı olabileceğini... Söylesene, motivasyon kaynağın...’’

‘’Kendim. Hayalleri olan, ve hayallerinden asla pes etmeyen bir irade... Benim motivasyonum, kendime olan güvenim.’’

Avucunu açtı ve kolunu doğrulttu. Omai’yi hapsettiği mühür tekniğinin girişini geçit ile açtı. Ardından içerisine doğru yürümeye başladı. ‘’Sonra görüşürüz.’’

Gülümsedi Livia. ‘’Vay be. Demek böyle olacaktı. Görüşürüz. Ebvabil.’’

Ebvabil kızıl gezegene giriş yaptı. Farklı bir gezegen, farklı bir yer çekimi etkisi, farklı bir atmosfer...

Omai’nin kırık maskesine bakıyordu. Yarısı çatlak maskesinden yüzü gözüküyordu. Soluk bir yüz ifadesi karşılamıştı onu.

‘’Ebvabil...’’

‘’Omai Schnitza. Anlatacak çok şeyimiz var değil mi?’’

‘’Demek farklı gezegenin yaşam şartlarına uyum sağlıyorsun. Şartlı teknik kullanmıştım ama sen...’’

Gülümsedi o da. ‘’Üzgünüm ama söyleyemem. Sadece konuşmaya geldim. Hadi biraz konuşalım.’’

Yere oturdu. Bağdaş kurdu. Omai tek dizinin üstüne otururken diğer dirseğini de dizinden sarkıtıyordu.

‘’Konuşacak ne var? Ebvabil. Böyle tesadüf görmedim doğrusu. Orada kimse olmadığına emindim.’’

Sırıttı kendi kendine Ebvabil. ‘’Bu. Gerçekten de tesadüftü. Düşman beni algılayamasın diye her şeyimi gizlemiştim. Ama sana denk geldi.’’

Soluk bakışına devam ediyordu Omai. ‘’Gücümü sınırlamayayım diye, rol yapmaktan vazgeçmeyi seçmiştim doğrusu. Savaşı böyle püskürtebilirdim.’’

‘’İyi planların var, zayıflardan iğreniyorsun. Bunlar iyi hoş ama... Kendine en büyük yalanı neden söylüyorsun.’’

Donuk bakışını hiçbir şekilde değiştirmiyordu. ‘’Devam et.’’

‘’Deneylerin... Her zaman bahanelerin var değil mi? Deneylerinde hep insanları büyüsel güçlere sahip bireyler, bu olmazsa fiziksel güçlere sahip şeylere dönüştürmek istiyordun. Bu senin bahanendi.

Bana göre sen, sadece lanetini kaldırmayı planlayarak, bu kombinasyonu arayan, ve başarısız olan birisin. Bu seni her şeyin sonuna, en sonu olan, mutlak güç kaynağı veren Şeytani enerjiye kavuşma isteğine itiyor. Böylece Kaynak enerjin değişince, lanetinin kalkacağını düşünüyorsun.’’

Ayağa kalktı Omai. ‘’Ne dediğini anlamadım.’’

Gülümsedi içten içe. ‘’Bence anladın. Ama kendine söylediğin yalanın büyüklüğü, düşündüğün gerçeğin önünü kesiyor. Buna bir son vermek gerekmiyor mu?’’

‘’Beni buraya hapsettin Ebvabil. Çıkart.’’

‘’Lanetimi kaldırma isteği gerçeğini kendimde biliyorum. Ama yaptığım deneyler, insanların zayıflıklarını gidermek içindi. Onları büyülerle donatarak, büyüleri olmayanların bile büyücü olabileceğini düşünmekti. Böylece insan diyarında, büyü çağı başlayacak, ve hayatlar şekillenecekti. Tehditler artık herkes tarafından engellenecekti. Bu Maraka olsa bile...’’

‘’Demek Maraka senin için bir tehdit.’’

‘’İnsanlığa karşı soykırım girişimi, insan tarihini gayet iyi biliyorum. Deneyleri durdurdum. Yoruldum. Doğru kombinasyonu aramaktan yoruldum. İnsanları değiştirecek kombinasyonu tamamlasam bile, bedenime işlenen laneti hiç anlayamadım. Yeryüzündeki en büyük genetik tasarımcısı bile, kendini anlayamıyor ise...’’

Cümlesini bitirecek bir şey bulamadı. Ama apaçık başarısızlığının arkasındaki duyguyu yaşıyordu.

‘’Doğru anlamışım. Deneylerinde kendi lanetinin çözümünü de arıyordun. Birden fazla hedefi gerçekleştirebilecek yollar izledin. Seni takdir ediyorum. Bunu yapan çok azdır.’’

Ayağa kalktı ve son sözünü söyledi. ‘’Deneylere son verdiğini söyledin, bundan böyle Bulutların ötesinde örgütü işlevi sona erdiğini onaylar mısın?’’

Kafasını kaldırdı. ‘’Bunu onaylıyorum. Ama bu demek değildir ki hedefimden şaşacağım. Genetik evrim kombinasyonunu büyü haline getirdim bile. Tek hareketim ile insanları güç sahibi yapabilirim.’’

İç çekti. ‘’İnsanlar istediği gibi yaşamayı hak ederler. Buna karar vermek yine yaratılan birine düşmez. Sen kendince haklı bulduğun nedenlerin evrensel olarak doğru yol olduğunu düşünemezsin. Omai.’’

Gülümsedi bu sefer. ‘’Peki. Baş başayız. Ve bu gezegende sadece biz varız. ‘’Ne yapmayı düşünüyorsun?’’

‘’Omai. Güçlüsün. Öyle ki seni öldürmek o kadar uzun sürer ki bu süreci yaşamak istemem. Bu yüzden savaşmak istemiyorum. Sen şu an ne yapmak istiyorsun peki?’’

‘’Ne yapacağım belli değil mi? Beni serbest bırakırsan, kesin olarak kombinasyonu baskı alanı ile kullanacağımı izlersin.’’

Bu hiç beklediği bir cevap değildi. ‘’Cidden mi? Bu cevabı sevmedim. Ama gerçekten de savaşmak istemem. Ne yapacağımı bilemedim bak şimdi.’’

Gülümsedi yine. ‘’Örgütümün yerini ifşa ettim. Ele geçirilmeyen yaratıkları başı boş olduğuna inandırdım ve onları hedefleyen iş insanları birbirine girdi. Yalan haber yaydım ve daha üstün kişiler, bunun suçlularının iş adamları olduğunu zannetti. Ve onlarda iş adamlarını öldürmeye başladılar. Ben hareket etmesem bile kaosu yöneten biriyim. Farklı bir gezegende olsak bile planım işliyor. Dünya bulutların ötesinde örgütüne benzemeye çalışanların düşüşlerini izleyecekler.’’

‘’Anladım. Dezavantajlı durumdayız. İkimizde. Örgüte yardım ettiğimi, sana yardım ettiğimi kimse bilmemeli.’’

Söze kendisi devam etti Omai. ‘’Bunun yanına yardımcı kurucu olduğum bilinmemeli.’’

Suratını astı fark ettiği bir şey için. ‘’Şaka yapıyorsun değil mi Ebvabil.’’

Ebvabil ona baktı. Ardından bu şeyi anladığını gördü ve gülümsedi. ‘’Sen bile geç anlayabiliyorsan, yeterince iyi gizlediğimi düşünüyorum.’’

‘’Bir gezegene şartlı teknik yerleştirmek... Bu ne seviye bir ustalık.’’

Gülümsedi. ‘’Ağzım açık kaldı doğrusu.’’

Maskesini çıkardı ve kenara fırlattı. ‘’Benimle ilgili bir şart hazırlamışsın. Koca gezegene bunu adapte etmek kısa sürmezdi. Beni çoktan buraya atabilecekmişsin gibi plan yapmışsın bile.’’

‘’Dediğim gibi, öldüremeyeceğim kadar uğraştırırdın. Gezegende benim isteğim dışında adım atarsan... Ölürsün. Şartlı tekniğin aktif edilme şartı bu. Söyledim ki kendi kafanca bir şey kurma.’’

Delicesine kin beslemiş bir şekilde Ebvabil’e bakışını gizlemiyordu. ‘’Sonsuza kadar beni buraya tıkamazsın değil mi?’’

‘’Hayır. Tıkarım. Sen ölene kadar, şartlı teknik aktif olacak. Kaçmaya çalışırsan ölürsün. Kaçmazsanda lanetin eninde sonunda seni öldürür.’’

Geçidin içinden geçerken selamladı. ‘’Hoşça kal. Sırrın bende güvende. Hiç kimse bilmeyecek.’’

Bir şey diyemedi. Ama aşırı siniri sadece yüzüne vuruyordu. Onu net öldürmek istiyor, ve kendisini buraya hapsettiği için en nefret ettiği kişi olmasına neden oluyordu.

Geçitten geçtikten sonra, koca gezegeni Omai’ye bıraktı.

Ardından kendisi, insan diyarına geri döndü. Yerde Oturan Livia’yı görebiliyordu. Ateş yakmış öylece oturuyordu o da. ‘’Geri geldim. Ne yaptın?’’

Gözünü ona dikti. ‘’Ne yapacağıma karar verdim. Ebvabil.’’

Gülümsedi. ‘’Gerçekten mi? Ne düşünüyorsun?’’

‘’Aslında sana minnettarım. Gözümü açmama neden oldun. Halkıma daha iyi bir yaşama hevesi verdiğimden emin olacağım.’’

Onun yanına çömeldi. ‘’Sakın kendini küçümseme. Sen neredeyse benden daha güçlüsün. Halkının tamamını koruyabilecek güce sahipsin. Eğer gerçekten de bir savaş başlatsaydın. Geri püskürtmemiz zor olurdu. Ve bunun tek nedeni sen olurdun. Bu gücü halkının refahı için kullan. Onları kolla ve gözet.’’

‘’Anlıyorum. Teşekkür ederim. Her şey için. İçimde olmayan şeyleri söylediğime de inanamıyorum.’’

‘’Önemi yok. Bende gücümü öldürmeye adasaydım dünyada kimse yaşamazdı. Halkım arasında bozgunculuk çıkaranları öldürmek yerine, onları oluşturduğum özel zindanlara tıkıyorum. Böylece hem öldürmüyorum hemde kırıntıları temizliyorum.’’

Endişeyle kafasını kaldırdı. ‘’Biliyorsun. Omai’nin insan üstü büyülere erişimi ve güçleri var. Onu kıstırdığını anlayabiliyorum. Ya savaşmak zorunda kalsaydın... En güçlü olduğunu söylüyorsun ama onunla savaşsaydın kazanır mıydın?’’

Gülümsedi. ‘’Kim bilir. Gerçekleştiği zaman bunu göreceğiz.’’

‘’Sana dostluk beslemiyorum. Sevmediğim hareketlere sahip kişilere de merhamet beslemem.’’

Gülümsedi ve ayağa kalktı. ‘’Sanırım bende beğenmediğin şeyler oldu. Bu senin kararın.’’

‘’Çok yumuşaksın. Bana göre bu güçte biri, böyle yumuşak davranmamalı. Ayrıca, askerlerimi öldürdün. Bu yüzden sana kinlendim.’’

‘’Şimdilik bozgunculuk çıkarmayacağım. Gidiyorum.’’

Avucunu açıp karşıya yönlendirdi. Ardından kendi diyarına açılan bir geçit aktif etti. Geçitten geçtikten sonra geçit kendiliğinden kapandı. Ardından Omai’ye yaptığı planı düşünmeye başladı. Bir güldü önce.

Yere oturdu ve ellerini geriye yasladı.

‘’Şaka mı yapıyorsun Omai. Seni bizzat kıskıvrak yakaladım. Hiçbir şeyin tesadüf olduğu yoktu. En zeki olduğunu gösteren sen, yine bana yenildin.’’

‘’En azından örgüt artık yok edildi ha?’’

Bir ses duydu ardından. Bir hareket etme sesiydi. Ardından ışınlanma ile karşısında biri belirdi. Elinde bir ceset vardı ve kanlar içerisindeydi. Elindeki cesedi Ebvabil’in dibine kadar fırlattı. Ebvabil gözüyle baktı ve cesedi tanıdı.

‘’Rarasel.’’

İç çekti. İçindeki duyguyu gösteremedi. ‘’Bunu hak etmedin.’’

Sormak istedi. ‘’Lanet enerjisi, yoksa bir safkan mı?’’

Ciddi tavrını korudu. ‘’Doğru. Efendimin emrini yerine getirdim. İşte gerçek. Liderlerden biriydi.’’

‘’Bunu biliyorum. Neden karşımdasın? Pek cesurmuşsun doğrusu.’’

‘’Bir safkan olduğum belli. Ayrıca bedenime kazınan şartlı teknik, yaşayan her bir varlıktan daha hızlı olmamı sağlıyor.’’

Gülümsedi Ebvabil. ‘’Adın Anthea olmalı değil mi?’’

İşte buna epey şaşırdı Anthea. ‘’Ha? Nasıl olur?’’

Ayağa kalktı ardından. ‘’Efendin Omai Değil mi? Başka ne emirler verdi?’’

‘’Diğerleri ile birleşip, seni öldürmemizi söyledi.’’

‘’4 tane safkan saydım. Doğru mu?’’

Neresiyle saydığını bile anlamamıştı Anthea. Ama önemi yoktu ona göre. ‘’Sizi öldürmeyeceğim. Türünüzden sadece 4 tane olması, direk soyunuzun kurumasına yol açar. Lanet enerjisi hiçbir varlık tarafından kullanılamayan bir enerji türü. Kullanabilenleri yok etmek yazık olur.

Sadece Omai’yi yola getirsem... Bu yeterli olacaktır.’’

BİR GARİP HASTANE

‘’İyi misiniz? Lider Cevahir.’’

Yastığı kafasının altından alıp yüzünü kapattı. ‘’Çok mu kötü gözüküyorum?’’

Gülümsedi Zhuxin. ‘’Daha kötülerini görmüştüm.’’

Yakındı Cevahir. ‘’Sallama.’’

Diğer yanında ise, 1. Lider Schnitza vardı. İstemsizde olsa ağzından kendi kendine söylendi. Bu narkozun etkisinden olmuştu. ‘’Umarım Onu yenebilmiştir.’’

Cevahir yüzündeki yastığı kenara koyup doğruldu. Yüzünün yarısı iyileşememiş ve çok büyük bir yara izi olmuştu.

‘’Ne demekti bu? 1.Lider.’’

Lider ayağa kalktı. Henüz iyileşemese dahi ayağa kalktı ve kılıcını belinde olduğunu doğruladı.

‘’Korkunç. Kılıcıyla mı uyuyordu?’’

‘’O değil de, şu an narkozun etkisinde olması gerekiyordu. Nasıl ayağa kalktı?’’

1.Lider onlara döndü. Ardından elini kafasına götürdü. Koni benzeri şapkasını bulamıyordu.

‘’Gitmiş. Yenisi lazım.’’

‘’Şapkasını dert ediyor.’’

Zhuxin elindeki bandajı Cevahir’e uzattı. ‘’Senin için yaptım. Yüzünün bu halde gözükmesini istemem.’’

Bandajı aldı gülümseyerek. Ardından kafasından geçirdi ve tek gözünü kapatacak şekilde yerleştirdi. Sevmişti bunu. ‘’Teşekkürler.’’

Ayağa kalktı ve 1.Liderin yanına geldi. ‘’Şimdi ne yapmalıyız. 1.Lider?’’

Elini kılıcının sapına attı. ‘’Bilmiyorum. Hiçbir gölge enerjisi hissedemiyorum. Gittiler mi?’’

Biraz duraksadı. Ardından gülümsedi. ‘’Belki de bizimkiler halletmiştir değil mi?’’

‘’Belki de. Her neyse böyle yenilmek hiç hoşuma gitmedi.’’

Elini çenesine götürdü. ‘’Gölgeler gitse de planları başarılı oldu. Sonuçta Örgütü indirmek istiyorlardı. Yapıyı yok ettiler.’’

‘’Bence bu işte bir iş var. Omai söz konusuysa bu kadar kolay olmamalıydı.’’

Kapı tıklama sesi geldi bu sefer. Hiçbirinden ses çıkmadı. Kapı açıldı. İçeriye Kurucunun girdiğini gördüler.

3’ü de diz çöktü ardından. ‘’Hoş geldiniz. Kurucum.’’

‘’Omai, Sıfırıncı kurucu tarafından mühürlendi.’’

Hepsi şok olmuştu. Sıfırıncı kurucunun hayalini bile kuramıyorlarken onların işini yapması, kendilerinin yetersiz olduklarını düşündürtmüştü.

‘’Sıfırıncı kurucu, dünya işlerine burnunu sokuyor muydu?’’

‘’Sizin yaralandığınızı gördüğü için, büyük ihtimalle bütün işi üstlendi. Ama savaş başlamadan, bitirebilecek bir güçte olduğundan dolayı. İnsanlar bunun acısını çekmedi. Gölgeler bize epey bir sorun çıkartırdı oysa ki.’’

Kılıcını çekti 1.Lider Schnitza. Yüzünü eğdi. ‘’Yetersizdik öyle mi?’’

‘’Sıkıntını anlıyorum. Soyundan birinin dünyaya açtığı tehdidi durdurmak istiyorsun.’’

Gözünden bir damla yaş geldi. ‘’Aslında, tehditler kısmı hariç, onu desteklerdim. Çünkü bu aptal lanet benim bedenime de kazındı. Ve ben bir yıla kalmadan öleceğim. Schnitza soyu 20’lerini göremeden ölürdü ve ben çoktan bu yaşı geçtim. Her an bedenim yaşamı terk edebilir. Bunun üzüntüsü içimi nasıl hırpalıyor bilemezsiniz.’’

‘’Eğer Omai, Şeytani enerjiye ulaşmak için bir yola çıkarsa, ben onu takip ederim.’’

Kurucu iç çekti. ‘’Derdini anlıyorum. Bu yüzden seni engellemeyeceğim. Gölgelerin kralı, Yuukka’yı bırakmayı seçti. Ani karar değişikliğinin nedenini bilmiyorum ama...’’

Cevahir kapıya çıktı. ‘’Böyle diyorsan yolu çoktan hazırlamıştır.’’

‘’Doğru. Geçit bahçede açıldı kral tarafından.’’

Cevahir hızlı adımlar ile dışarı çıktı. Yapısı o kadar garipti ki bu hastanenin. İlk defa bu kadar garip bir mimari görüyorlardı.

Geçitten Yuukka çıkıp geldi. Cevahir onu görünce gülmesini tutamadı. ‘’Neredeydin la şerro. Kaçıp gittin ha?’’

Somurttu Yuukka. ‘’Ciddi işlere bulaşmış olabilirim. Anlatacağım. Ama önce yemek yemeliyiz ha?’’

Cevahir kolunu onun omzuna attı. ‘’Hadi gidip bir şeyler yiyelim.’’

Derken diğerlerinin de çıkıp geldiğini gördüler. ‘’Hey! Schnitza. Katılmak istemez misin?’’

Yüzünü çevirdi başka tarafa. ‘’Siz gidin.’’

Kurucu bastonunu yere bastırdı. ‘’Hayatın tadını çıkarmak istemiyor musun? Gençsiniz. Öleceğini bilsen bile bu isteklerine engel olmamalı. Schnitza.’’

‘’Övgüleriniz size kalsın kurucum.’’

Yürüyüp uzaklaşmaya başladı. Kurucu merak edip sordu. ‘’Nereye gideceksin?’’

Durdu ve yan gözle baktı. ‘’Tanrı mühür diyarına. Maraka’nın mührüne gireceğim. Biliyoruz ki yapı taşı ile temasa geçersem, şeytani enerji bedenime adapte olur. Ardından kolay bir şekilde kullanabilirim. Kaynak enerjim değişirse, lanetimden kurtulmuş olurum.’’

‘’Anlıyorum. Yolculuk etme zamanını ayarladın mı? Ne zaman gitmeyi planlıyorsun?’’

‘’Mühür şartlı teknik ile desteklenmişti. Belli zamanlarda içeri girilip dışarı çıkılmamasını sağlayan geçitler var oluyor. Ve ardından yeniden kayboluyorlar. Mührü yapan kişi, büyük ihtimalle mührün içine gücünü toparlayıp tekrar girmek istemiş. Bu geçitlerden faydalanacağım. Daha zaman var.’’

‘’Çekinmene gerek yok Schnitza. Geçitler var olduğunda, yolculuğa çıktığında, sadece haber vermen yeterli. Senin için bu yolculuğa çıkabiliriz.’’

‘’Kraliyet boşta kalmamalı Kurucum. Büyü cisimleri hızla yayılıyor. İnsan büyü çağı başlayacak. Ve her yerin kaosa dönüşmemesi için, sizin gibilerin var olması gerekecek. Yolculuğa tek başıma çıkacağım. Ve sadece kendim her şeyin üstesinden geleceğim.’’

İç çekti Kurucu yine. ‘’Dertleri tek omuzlamak aptallıktır.’’

Gülümsedi Schnitza. ‘’O zaman ben aptalım. Görüşürüz.’’
Elini salladı ve yürüyüp uzaklaşmaya başladı. Kurucu da orayı terk edip saraya dönmek istiyordu. Bir baktı ki Cevahir ve Yuukka çoktan gitmişler.’’




novebo yorum yok

İlk yorum yazan sen ol!


Henüz yorum yapılmadı

Novebo discord sunucusu