Xanthus olmadan dördüncü hafta.

Ev çok sessiz, Sarah konuşmuyor, Seth’i hiç görmüyorum.

Sarah için güçlü olmam gerektiğini biliyorum ancak yapamıyorum, ben bir evlat acısına daha hazır değildim. Emekli maaşımın yarısını sürekli şişe şişe viskiye harcıyordum.

Sarah bana karşı yabancılaştı, sadece yemeklerde, okula giderken ve yatmadan önce konuşuyordu. O da, afiyet olsun, iyi dersler, iyi gecelerdi.

Bunu fazla kafama takamıyordum çünkü Xanthus yeterince kafamı meşgul ediyordu. Sarah’ı okula bıraktıktan sonra yine mezarlığa geldim.

Her gece, her gündüz buradaydım. Xanthus atlatmamı çok isterdi ama ben… yapamıyorum.

Ona çok alışmıştım, o benim oğlumdu, öz evladımın yerini doldurmuştu ama sonradan yine açılmıştı. Bir insan bu durumda ne yapabilirdi ki?

Gazeteye sarılı viskimi başıma dikmeden önce mezarın kenarına oturdum. Mezar taşına baktım.

Xanthus. İki bin dört-iki bin yirmi iki. Soyadını yazdırmadım. O da istemezdi, öz babasının soyadını asla taşımak istemediğini söylerdi.

“Nasıl yaptın bunu oğlum? Beni, Sarah’ı, Seth’i nasıl bıraktın? Seni çok sevenler, beter olduk hepimiz. Sarah perişan oldu, onunla ilgilenemiyorum o da artık benimle görüşmek istemiyor sanırım. Seth desen ortalarda yok, nereye gitti bilmiyorum. Artık mahallede de görünmüyor, abisi ölmüş. Ne yapmam gerekiyor bilmiyorum… dayanamıyorum.”

Başımı mezarlığa yasladım.

“Ben tekrar bir evlat acısı çekmeye hazır değildim. Seni yaşatacaktım ben. Hani bir öğretmen olacaktın benim gibi? Ne oldu, neden gelip benimle konuşmadın ölmek istediğinde… Eğer benim yüzüme, kardeşinin, arkadaşının yüzüne bakabilseydin, yine de yapabilir miydin evlat?”

Mezarlığın arkasında, ötede onu gördüm. Xanthus’u. Güç alarak ayağa kalktım.

“Evlat?”

Gözünde bandaj yoktu, inci gibi mavi gözleri parıldıyordu. Sağlıklıydı.

Sendeleyerek ona doğru ilerlerken elimde ki viski şişem dökülmeye yakındı. “Xanthus!”

Koşmaya başladım, ama başım ve etrafım o kadar dönüyordu ki daha fazla dayanamıyordum.

En sonunda bir mezarlığa takılıp yere düştüm. Şişem kırıldı ve her yere döküldü. Ellerimi yere koyup başımı kaldırdım, oğlum orada yoktu.

Haykıra haykıra ağlamaya başladım, onu etrafta görüyordum ve hiçbir zaman ona ulaşamıyordum.

Yerden destek alarak tekrar kalktım. Yüzümdeki ıslakları ve göz yaşlarını sildim.

Sendeleyerek ilerlemeye başladım. Dizlerim paramparça olmuş, üzerine düştüğüm avuçlarımda soyulmuştu.

Sanırım Xanthus’un sonsuza kadar kaybolduğunu artık kabullenmem gerekiyordu, oğlanı artık aşmam gerekiyordu.

Sarah için yaşamaya devam etmem lazımdı ancak… ben bunu nasıl yapabilirim? Xanthus’u unutup nasıl hayatıma devam ederim? Ona ihanet ediyormuş gibi hissederim! Yaşayamadığı hayatı yaşamak istemiyorum!




novebo yorum yok

İlk yorum yazan sen ol!


Henüz yorum yapılmadı

Novebo discord sunucusu