Kasabayı terk etmiştik, artık babamdan, kardeşimden ve üvey annemden çok uzaktaydım. Hastanede geçen süreç boyunca artık reşittim.
Okulumuda geride bırakmıştım, Sheldon evden tedavi göreceğim gibi, eğitiminide kendi vereceğini söyledi.
Ona gerçekten ne kadar memnun olduğumu anlatamazdım. Sheldon olmasaydı ben gerçekten yaşayabilir miydim?
Sadece eski kasabamızın çapında aranıyordum, kırmızı bülten çıkarılmaması beni mutlu etmişti.
Ama yine de öldürdüğüm o hemşireyi asla unutamıyordum, yol boyunca rüyalarıma girip durdu, Sarah kucağımda yatarken beni sakinleştiren tek şey oydu.
Bu vicdan azabı ile daha ne kadar yaşayacağımı bilmiyorum, çünkü bir masum canı aldım ve o yaşayamazken ben yaşıyordum. Ölmesi gereken bendim, neden onu öldürdüm?
Neden yine kafamdaki sesleri dinledim! Neden bir kez olsun bile kendi isteğimi yapamıyorum! Neden bir kez olsun bile... bir kez olsun bile mutluca yaşayamıyorum? Mutluluktan ağlamak nasıl bir histir acaba...
“Xanthus, duyuyor musun beni? Al şu kutuyu hadi. Birazdan doktorun gelecek."
Başımı sallayarak kutuyu aldım ve yeni odama çıkardım. O sırada yan odada kalan Sarah'ın etraftaki oyuncakları topladığını gördüm.
“Sarah, hepsini dağıtmışsın."
Kucağımdaki kutuyu yere koydum ve yanına gittim.
"Odaya getirken ayağım takıldı, düşüp dağıldı hepsi. Bak."
Dizini açtı, kızarmıştı. Hafifçe elimle sıvazladım ve ona baktım.
“Çok acıdı mı?"
Başını sallayarak onayladı, zaten gözleri dolmuştu.
Dizi soyulduğu için yandığını düşündüm, hafifçe yarasına dudaklarımı yaklaştırarak üfledim ve sonrada öptüm.
“Daha iyi mi?"
Ona baktığımda gülümseyerek onayladı.
"Bir dahakine daha dikkatli ol ya da Sheldon veya beni çağır, tamam mı? Daha kötü olabilirdi."
Minik elini havaya kaldırıp baş parmağını kaldırdı, gözleri kısılırcasına ve dişleri gözükürken kocaman gülümsedi.
“Tamam!"
Hafifçe başını okşayarak saçlarını öptüm ve çekilerek kendi odama gittim.
İlk başlarda onlara yük oluyormuşum gibi hissediyordum ancak zamanla artık böyle hissetmedim, Sheldon'a ve Sarah'a gittikçe yakınlaştım.
Özellikle Sarah'ın evlatlık olduğunu öğrendiğim günden beri ona karşı farklı duygularım vardı.
Onu daha çok korumalıymışım gibi geliyordu, ikimizde Sheldon olmasa başı boştuk çünkü.
Öğrendiğimde kafamın içindeydi ve gerçek olmadığını biliyordum ancak Sheldon'a sorduğumda onaylamıştı ama Sarah'ın bilmediğini söylemişti.
Bunu ona anlayacağı bir yaşta anlatacağını söylemişti, bende anlayışla karşıladım.
Odamı biraz dizdikten ve Sheldon'a da yardım ettiğimde birkaç saat sonra doktorum gelmişti.
Ev yine çift katlıydı, bahçesi yeşillikler ile doluydu. Sheldon burada küçükken ailesi ile yaşadığını söyledi. Bu yüzden bu ev benim iyileşmem için daha yararlı olacakmış dedi.
Bahçe tedavi görebileceğim en iyi yerdi.
Doktorla bir süre terapi yaptık, çok sıkıcıydı ancak Sheldon için buna dayanmam gerekiyordu.
Sheldon'a birkaç ilaç reçetesi vermişti, bunları kriz anlarımda bana vermesini, diğerlerinide düzenli sabahla akşam içmem gerektiğini söylemişti.
“Bay Mark, sizce Xanthus iyileşebilir mi?"
Doktor gülümseyerek elini omzuma koydu ve sıvazladı.
“Xanthus'un iyileşmesi imkansız değil, beyin iltihaplanmasının çok yayılmadığını dün Bayan Alina kontrol etti, verdiği ilaçlar sayesinde düzenli alırsa eğer küçülme olacak."
Sheldon kollarını göğüslerinde birleştirip bana baktı.
“Gördün mü? İyi dinle."
Başımı salladım ve dikkatimi yine doktora verdim. Hastanedeki doktor'a göre daha iyiydi.
“Psikolojisinin ise tam olarak iyileşeceğini söyleyemem, şizofreni tam olarak geçen bir hastalık değil maalesef. Hastanede tedavi görmesi daha iyi olur ancak reddettiğini söylediniz. Ben haftanın her günü gelip onunla yapacağım tedaviler ve terapiler ile onu iyileştireceğim, size söz veriyorum Bay Sheldon, Xanthus iyi olacak. Tabii bunu kendisinin de istemesi lazım."
Sheldon sertçe sırtıma vurup sıvazladı ve gülümsedi.
“İstiyor istiyor, değil mi Xanthus?"
Onayladım.
“Siz olmasanız kesinlikle hastaneye yatırılmasını talep ederdim ancak ona göz kulak olacağınızdan çok eminim."
Sheldon onayladı ve doktoru geçirdi.
Bende almam gereken ilk ilaçları aldım ve Sarah'ın yanına çıktım.
Oyuncakları ile oynuyordu, bende onun yanına oturdum.
“Xanthus.”
Ona baktım.
“Hm?”
Kaşlarını çattı. Sinirli görünmüyordu ancak yüzünde kafası karışmış gibi bir ifade vardı.
“Sen… hastanede birisini… öldürdün?”
Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Ne diyeceğimi bilemedim küçük kıza. Ama yalan söylemekte istemedim. Abisinin bir katil olduğunu başkasından öğrensin istemiyordum. Başımla onayladım.
Şaşırdı, yüzünde ki kaslar gevşedi.
“Sevdiği olan, hayalleri olan, geçmişi ve geleceği, en önemlisi ailesi olan birisini mi öldürdün?…”
Yutkunmakta zorluk çektim. Titrerken başımla onayladım.
“Bana da öyle bir şey yapacak mısın?”
Sarah’a baktım. Yüzünde dehşet dolu bir ifade vardı.
“Hayır. Sarah böyle bir şeyi asla yapmam! Sen benim kardeşimsin! O sadece yanlışlıkla olan bir şeydi…”
Gözlerimi kırptığımda karşımda kendimi gördüm. Yüzünde yine o korkunç, iğrenç gülümseme vardı.
“Katilsin sen. Katil! Sarah’ında nasıl öleceğini görmek ister misin?!”
“Xanthus?”
Sarah beni ufak parmaklarıyla dürttü.
“İyi misin?”
Sıçradım ve ona baktım. Soluk soluğaydım.
“Yine korktun değil mi? Babam biraz bahsetti, böyle zamanlarda sana sarılmam gerekiyormuş.”
Ayağa kalktı ve elinde ki oyuncak bebeğiyle boynuma sarıldı.
Az önce konuştuğumuz şeyler aklımdan çıkmıyordu. Sevdiği olan, hayalleri olan, geçmişi ve geleceği, en önemlisi ailesi olan birisini öldürdüm…
İlk yorum yazan sen ol!
Henüz yorum yapılmadı