Günden güne nasıl olduğumu bilmiyordum, iyileştiğimi göremiyordum ancak doktor bunun aksini söylüyordu, iyileşiyordum, her şey daha iyi oluyordu, yani öyle söylüyordu. Sarah da yakında bir okulda gidiyordu.
O üst katta uyurken bende ışıkların aydınlattığı bahçede oturmuş Sheldon'un verdiği bir kitabı okuyordum.
“Al bakayım ilaçlarını."
Avucunu açıp verdiği üç koca ilacı ve diğer elindeki suyu alıp içtim.
Karşıma oturdu ve kahvesini masaya koydu, bacak bacak üstüne attı. Kitabımı okumaya devam ediyordum.
“Çok saçma bir kitap, midemi bulandırdı. Benim hayatımı yazsak okunmaları kırarız."
Sheldon hafifçe güldü.
"Ortalarına azıcık yaklaş, o zaman beğeneceksin. Hem kapatsana biraz, seninle konuşmak istediğim bir şey var."
Kitabı kapattım ve ona dikkatle baktım. Önemli bir şey konuşmak istediğini fark ettim.
“Hastaneden kaçtığın o gün-"
"Ah hadi ama Sheldon, hani o günden bahsetmeyecektik?"
Elini havaya kaldırıp sakinleşmemi söyledi.
"Biliyorum, özür dilerim ancak söylemek istediğim bir şey var, tamam mı? Seninde bilmen gerektiğini düşünüyorum."
Derin bir iç çektim ve başımı sallayarak onayladım.
"Hani o gün alarm sistemleri ve kameralar devre dışı bırakıldı ya? Kimin yaptığına inanman biraz zor olacak."
Kaşlarımı çattım. Yapanı bulmuş muydu?
“Nasıl oluyor bilmiyorum, zaten bu süreçte bazı şeylerin nasıl olduğu sürekli kafamı karıştırıyor ancak baban sanırım o gün seni ziyarete gelmiş."
Kaşlarımı çatıp oturuşumu düzelttim ve emin olmak için tekrar sordum, babam?
“Evet baban, seni ziyarete gelmiş. Senin kaçtığını görmüş ve hemşireleri, doktorları, güvenlikleri indirmiş ve her şeyi devre dışı bırakmış. Sağlam adammış, yaralananlar hep onun ismini vermiş polislere, kimse senden bahsetmemiş, sadece kaçak olduğunu söylemiş."
Güldüm.
"Bir dakika, yanlış duymadığıma emin olmak istiyorum. Babam beni ziyarete geliyor, her şeyi devre dışı bırakıyor, çalışanları bayıltıyor ve kaçmamı sağlıyor? Birde benim için polislik mi oluyor?"
"Aynen öyle."
Tekrar gülerek saçlarımı karıştırdım.
“Hayatta inanmam, neden yapsın böyle bir şeyi?"
Sheldon omuzlarını ve kollarını havaya kaldırdı.
"Bilmiyorum, kendisini borçlu hissetmiş demek ki. Vicdanın rahat olsun, sen kimseye zarar vermemişsin evlat."
İnanması güçtü, babam öyle bir şeyi rüyamda bile yapmazdı.
“Neyse, hadi gitte yat biraz, yarın doktor erken gelecek."
Düşünür dururken başımla onayladım ve ayağa kalktım. Kapıyı kaydırarak açtım ve tam girerken Sheldon beni durdurdu.
“Kapı açık kalacak, kilitlemek ve kapatmak yok."
Derin bir nefes vererek onayladım.
"Her gün aynısını söylüyorsun."
İçeriye girerek merdivenlerden yukarı çıktım.
Yatmadan önce her zaman ki gibi Sarah'ı kontrol ettim. Bu kadar huzurlu uyuyor olması beni sevindiriyordu. Yanağını öperek kendi odama gittim ve yatağa uzandım.
Ne kadar iyileşmeye başlasam bile uyumaya bile hâlâ korkuyordum. Her hangi bir kâbus göreceğimden ürküyordum.
“Xanthus."
Tavandan üzerime doğru yavaşça süzülen rüya gibi Vanessayı gördüm. Gözlerim kocaman açıldı, bembeyazdı, parıldıyordu. Hızla boğazıma atladı ve aniden ikimizde suya daldık.
Beni suyun en derinine doğru batırıyordu, nefes almam gittikçe zorlaşıyordu.
Çırpınıp onun omuzlarından tutarak ittirmeye çalıştım ancak o beni sımsıkı tutup batırıyordu.
Ağzımdan sular girmeye başladı, tuzlu su boğazıma yakıyordu.
Bir anda Vanessa, o hemşireye dönüştü. Suyun altındaydık ama onu duyabiliyordum.
“Benim hayatımı yaşıyorsun! Ne cüretle yaşarsın! Hayatımı çaldın! Hayatımı!"
Kan ter içinde uyandım. Derin nefes alıp verirken her ihtimale karşı yatağımın yanında duran ilaçlarımı kafama dikerek suyla birlikte içtim.
Biraz daha sakinleşirken tüm vücudum titremeye devam ediyordu, hemşirenin dedikleri aklımdan çıkmıyordu.
Özellikle de hayal gördüğümde Sarah’ın dediği şeyler. “Sevdiği olan, hayalleri olan, geçmişi ve geleceği, en önemlisi ailesi olan birisini mi öldürdün?…”
İlk yorum yazan sen ol!
Henüz yorum yapılmadı