Günlerdir sokakta aç, uykusuz, korku dolu bir şekilde geziyordum. Cebimde sadece beş dolar kalmıştı. Artık buna dayanamıyordum, kendimi öldüremiyorum bile.
Bacaklarım beni Bay Sheldon'un evine götürdü. Kapıyı çaldığımda ela gözlerine taktığı, siyah, kemik çerçeveli gözlüğü ile kapıyı açmıştı. Üstünde göğsünü sıkıca kaplayan uzun kollu bir tişört, altında da gri bir eşofman vardı. Bana göre oldukça sağlıklı görünüyordu. Bana göre çoğu insan zaten epey bir sağlıklı görünürdü.
"Xanthus?"
"Kapınızın her zaman açık olacağını söylemiştiniz."
Başını sallayarak onayladı ve içeri aldı beni.
"Aç mısın? Sana yemek hazırlayayım mı?"
Utancımdan kabul edemedim ama oysa midem yalvarıyordu.
"Baba! Kimmiş?"
Küçük kızının koşarak elinde bir oyuncak bebekle yanımıza geldiğini gördüm. Yaşı ne ufak ne fazlaydı, altı ya da yedi yaşlarında gibiydi. Kızı gördüğümde biraz utandım. Kızını kucağına aldı ve gülümsedi. Bana baktı, kız babasına pek benzemiyordu.
"Sarah, bak bu Xanthus. Xanthus, bu da Sarah."
Genelde sokakta çocuklarını benden uzaklaştıran insanların aksine, Bay Sheldon'un beni kızıyla tanıştırmasını garipsedim ama hissetmediğim bir şey hissettim. Hoşuma gitmişti.
"Xanthus? Ne kadar ilginç bir isim, değil mi baba?"
Babası gülümseyerek onayladı. Çocuk benden korkmuyordu. Çok sevimliydi.
"Memnun oldum... Sarah."
"Baba, kucağına gidebilir miyim?"
Bay Sheldon hiç düşünmeden onaylayıp benim kucağıma uzattı. Hızla bir adım geriye çekildim. Bay Sheldonla göz teması kurduğumda "sorun değil" dercesine başını salladı. Derin bir iç çekerek kızı ellerim titreye titreye kucağıma aldım.
Ağır kokulu ve pis görünümüme rağmen Sarah hiçbir şey dememişti. Kız hafifçe kıkırdadığında yüzümü incelemişti. Nedense bu bana diğer gülenlerin aksine hiç korkunç gelmemişti. Bu kız resmen benim kalbimi ısıtıyormuş gibi hissediyordum. Ağlamak istedim. Gözlerim doldu, izin vermedim akmalarına.
“Gözlerin çok güzel, mavi."
Bir şey diyemedim.
"Altları mor, neden mor?"
Ufak elini yanağıma koymuştu. Sıcacıktı.
"Babam bazenleri uyuyamıyor, onunda göz altları böyle oluyor; sende mi uyuyamadın?"
Yine bir şey diyemedim, ağzımdan bir şey çıkmadı. Sanki bir şey desem onu incitecekmişim gibi hissettim.
"Sarah, hadi gel."
Babası kucağımdan aldı ve onu yere indirdi.
"Ben Xanthus ile biraz konuşacağım, sende oyun oynamaya devam et; olur mu tatlım?"
Kız usulca onayladı ve minik adımları ile içeri odaya koştu.
“Gel, odama geçelim."
Odasına geçtik, klasik bir çalışma odasıydı. Bir çalışma masası, üstünde bilgisayar; kitaplık, masanın karşısında iki koltuk ve yeşil bir bitki. Bunaltıcıydı. Kafamın içine göre çok sakindi.
"Geç."
Koltuğa oturduğumda kapüşonumu açtım, karşıma oturdu, kendi masasına değil.
“Sana bir şey hazırlamamı istemediğinden emin misin? Yeni kıyafetler ve sıcak bir duşta verebilirim sana, evin gibi düşün."
Reddettim. Arkasına yaslandı.
“Zaten kabul edeceğini düşünmemiştim."
Yutkundum. Neden buraya gelmiştim ki ben? Bay Sheldondan yardım mı isteyecektim? Ona yalvarmaya mı geldim? Neden geldim?...
“Burada olmanın özel bir sebebi var mı?"
Bakışlarımı yere çevirdim ve ellerimle oynamaya başladım. Çekingen bir şekilde konuştum.
“Kızınız çok tatlı. Bir... bir eşiniz var mı?"
"Boşanalı çok oldu."
Başımı salladım. Derin bir iç çektim.
“Bay Sheldon, böyle aniden geldiğim için özür dilerim ancak artık buna dayanamam."
Bana baktı ve hafifçe öne eğildi. Benim için endişelendiğini sürekli anlıyordum, baba sevgisini öğretmenimde hissediyordum resmen.
“Nedir o?"
"Şu sıralar garip şeyler görüyorum, uyuyamıyorum, yiyemiyorum; evime gidemiyorum resmen..."
Birisine söylenmeye alışık değildim, bu beni garip ve sorunlu bir insan gibi hissettirdi. Zaten sorunlu insanın kalıp bulmuş haliydim.
“Geçen gün sokakta bir sürü ceset gördüm, kokuları hala burnumda. Lütfen Bay Sheldon, bana yardım edin. Yaşamak istiyorum."
Tabii ki bunları söylemedim.
“Xanthus? Duyuyor musun beni?"
Başımla onayladım. Ayağa kalktım.
“Gideyim ben."
Beni tuttu ve engelledi.
"İzin veremem, sokakta ki halini gördüm; otur şuraya, konuşacağız."
Oturmak zorunda kaldım. Bacağımı titretmeye başlamıştım. Kolumda gezen çıyanı aldırış etmemeye çalıştım.
“Sorun ne oğlum? İzin ver sana yardım edeyim."
Oğlum... Ağlamak istiyorum, Bay Sheldona, herhangi birisine sıkıca sarılıp ağlamak istiyorum!
"Aklımı kaçırıyorum, gerçeklikle hayali ayırt edemiyorum."
Arkasına yaslandı. Cesetlerin kokusu burnumun ucundan daha yeni yeni gidiyordu. Kısa bir süre sessiz kaldı. Sonra iç çekerek lafa girdi.
"Bak evlat, izin ver sana yardım edeyim. Babanla sorunların var, biliyorum. Onun yapmadığını ben yapacağım, bu gece burada bizimle kal; sıcak bir yemek, duş, yatak vereceğim sana. Yarın hastaneye gideceğiz."
"Bay Sheldon-"
"Soru sormadım oğlan. Bu sefer reddetmene izin vermeyeceğim. Bu şekilde ölüşünü ve eriyişini seyretmeyeceğim. Betin benzin atmış, zayıflamışsın; gözlerin nasıl morarmış."
İç çektim. "Gel hadi, sen duşa gir; bende sana yiyecek bir şeyler hazırlayayım."
Bay sheldon umarım onu düzeltebilir