"İstemiştim ama..."
Etrafa bakakaldım. Böyle daha güzeldi, ilk defa kendi sesimi duyabiliyordum.
"Harika değil mi işte? İkimizin dünyası! Sadece biz."
Hoplayarak ilerlemeye başladı, peşinden gittim. Her yer çok sisliydi, ilerisini göremiyordunuz.
"Hayal mi görüyorum?"
Vanessa o kadar hayat doluydu ki neredeyse bu karanlık sokakta her yere ışık saçacaktı. Ona sarılıp öpmek istedim.
“Bilmem, hayal mi olmasını isterdin?"
Reddettim. Sonsuza kadar böyle olmasını isterim.
Vanessa ile bir uçuruma geldik, tüm şehir görünüyordu. Evlerin ışıkları yanıktı ama eminim herkes aniden kaybolduğu için açık kalmışlardı.
Bir süre sessiz kaldık. Böyle etraf daha iyiydi. Kimsenin sesi yoktu, çıyanların sesi yoktu, kimse bana hakaret etmiyordu. Özellikle kimse bana kendimi öldürmemi söylemiyordu.
O sırada Sarah ile Sheldon aklıma geldi. "Onlar?.."
"Yoklar, sadece ikimiz."
Onların burada olmasını her şeyden çok istedim.
Sarah ile istediğimiz her şeyi yapmak istedim.
"Sen gerçekten öldün, değil mi?"
Başımı hafifçe yere eğdim. Vanessa öldüğünde daha lisenin ikinci senesindeydik. Okula gelmeyi kesmişti, sürekli ekip dururdu yahut ben öyle düşünürdüm. Ona o zamanlar aşıktım, lise birden beri ondan hoşlanır dururdum.
"Tecavüze uğramış bir kızın intiharı."
Yutkunamadım. Nefesim daraldı.
“Öz babası tarafından, defalarca.”
Arkama yaslandım, onu sadece dinledim. Kalbim sıkışıyordu.
“Ona dur dedim ama durmadı, her yerimde hissettim onu. Vücudumdaki izleri gördüğümde daha da ağladım, sıcak sıvısını her yerimde hissettiğimde daha da ölmek istedim."
Bana baktı, elini baldırıma koyup başını hafifçe eğerek yüzüme baktı.
“Hak etmemiştim değil mi? Hak etmediğimi söyle."
Başımı salladım. Ona dünyayı hak ettiğini söylemek istedim.
“Hak etmedin."
Gülümsedi.
“Hak etmedik."
Çekildiğinde onun saçlarına baktım, tatlı çilek kokusu burnuma geldi.
“Ya senin hikayen nedir?"
Beklemediğim bir soruydu. Kimseye oturup başından beri hikayemi anlatmadım. Neyden bahsedeceğimi bilemedim, nereden konuya gireceğimi falan.
Derin bir nefes aldım ve söze girdim.
“Annem ile babam ben küçükken sürekli kavga ederlerdi, babam alkolü her gece daha da arttırırdı. Annemi sevdiğini söylerdi ancak sürekli döverdi."
Yutkundum. Anlatması zordu. O günleri hâlâ dün gibi hatırlıyorum, asla unutamadım.
"Annem üzüntüden hastalığa yakalandı, direnmedi ve öldü..."
Yapamazdım. Devam edemem. Vanessa elimi sıkıca tuttu.
"...Son sözünü söyleyemedi. Ölürken bile vücudunda morluklar vardı. Sonra babam bana öfkelendi, anneme benzediğim için beni dövmeye devam etti. En ufak hatamda, bir şeyi devirdiğimde; heyecanlandığımda, güldüğümde, zıpladığımda sürekli beni cezalandırdı. Evin altında karanlık bir depo vardı, içerisi çıyanlar ile doluydu. Hareket etmeden saatlerce dururdum çünkü biliyordum ki hareket edersem çıyanlar beni yiyecekti."
Güldüm. Gözlerim yaşarmıştı, hızla sildim. Aptal Xanthus, konuştun ve yeterince zayıflığını gösterdin.
"Sonra o kadınla tanıştı, o orospu ile!"
Dişlerimi sıkıp kaşlarımı çattım, yumruklarımı sıktım; avucumun içine kanayana kadar tırnaklarımı bastım. Öfke tüm vücudumu tekrar sardı.
"Alkolünü kesti, ona prensesler gibi davrandı! Annemin hak ettiğini o kadın hak etmiyordu! Çocuk yaptılar, gülsün, heyecanlansın diye her şeyi yaptılar! Bir şeyi devirdiğinde sorun olmadığını söyledi, benim aksime çıyanların yaşadığı depoya depoya dövülerek atılmadı! Sadece bir kediyi sevdi diye ağzından kan gelen kadar dövülmedi!"
Soluklandım. Sakinleştiğimde kanayan avuçlarıma baktım.
"Tüm bunlar... tüm bu deliliğim onun yüzünden oluyor. Bana kafayı yedirtti."
Vanessa bana sarıldı. Ellerini boynuma sardığında bende onun beline sardım.
"Bazenleri gerçekten burada olmanı diliyorum. Gerçekten bunları yaşamamızı. Acaba teninin ısısı gerçekten nasıl?"
Geri çekildiğine kızgın bir ifade ile bana bakıyordu, bundan hiç hoşlanmamıştım.
"Senin için gerçek olduğumu zannediyordum."
Aptal kafam! Nasıl bunu söyleyebildim ona!
"Benim için gerçeksin, sadece..."
Gözleri dolmuştu, ağladığını gördüm.
“V-vanessa... ben özür dilerim, ben gerçekten... gerçekten öyle demek istemedim... Vanessa... seni seviyorum."
Gözünden bir yaş süzüldü, yanağından akıp gitti, kendimi suçladım.
"Neden bunu ben hayattayken söylemedin?"
Yutkundum, neden söylemedim? Neden korkaklık ettim her zaman! Neden onun gözlerinin içine bakarak... seni seviyorum demedim hiç? Neden! Her şey daha güzel olabilir miydi? Eğer birbirimize bağlı kalsaydık, hayatımız daha güzel olur muydu? Ayağa kalktı.
"Çıkışını tek başına bulman gerekecek."
Bir anda uçurumdan atladığında korkuyla ayağa kalkıp tepenin kenarına koştum.
“VANESSA!"
Aşağıya baktım. Uçurum o kadar yüksekti ki onu göremiyordum bile.
"HAYIR!"
Yere yumruğumu vurdum. Gözlerim yaşardı ve sırılsıklam ağlamaya başladım. Ve onu tekrar kaybettim, üçüncü kez.
İlk yorum yazan sen ol!
Henüz yorum yapılmadı