Hemşire beni odaya götürürken bir şeyler söylüyordu.

“Seni ilk defa gülümserken gördüm, epey güzelmiş."

Ona cevap vermedim. Burada kaç aydır olduğumu bilmiyorum ama bu kadın hemşire sürekli bana yanaşıyordu.

Geldiğimden beri. Ondan bıkmıştım.

Odaya gelerek beni zımbırtıdan ayırarak serbest bıraktı.

Bu gömleği ve maskeyi odada da giymemin sebebi, içeriye bir hemşire girdiğinde ona saldırma ihtimalime karşıydı. Tuvalet ihtiyacımıda seslenince karşılıyordum, yemek yerken bana yediriyorlardı.

Benden korkuyorlar.

İşte bu benim hayatım. Bıktım artık özgürce bir şeyler yapamamaktan.

Kapıyı kapatarak çıktı. Avucumun içinde o kâğıt hâlâ duruyordu.

Sarah nasıl almamı bekliyordu? Aklından ne geçiyordu.

Kollarımı biraz çekiştirdiğimde sırtımdaki iplerin çözüldüğünü fark ettim.

Ha siktir.

Tabii ya.

Hemşire beni bağlarken Sarah kadınla sohbet edip durmuştu, dikkati dağılmış olmalı.

Kollarım rahatladığında odadaki kameralardan çoktan görünmüş olmalıydı.

Hızla ellerimi gömlekten çıkarıp kağıdı açtım.

Gördüğüm şey karşısında dehşete düştüm. Sarah bunu nasıl akıl etmiş?

Şeffaf maskemi yüzümden çıkardım ve kağıdı hızla inceledim.

Üzerinde resim çiziliydi. Normal bir çizim değildi. Bir daha ki sefere geldiklerinde beni tekrar serbest bırakacaklar. O sırada hemşireye saldırıp kaçmam gerektiğini çizmişti.

Kendisini de gözlerini kapalı çizmiş.

Güldüm. Resmin altına, "Korkmuyorum!" yazmış.

Odaya hemşirelerin girdiğini gördüğümde hızla kağıdı buruşturup ağzımın içine attım.

“Çıkar! Çıkar onu!" Başımı iki yana salladım.

Kâğıt yumuşadığında hızla çiğneyip yuttum.

Sonra da yuttuğumu göstermek için dilimi sarkıttım.

“Asla bilmeyeceksiniz!" Ellerim ve ağzım çözülüydü.

Sesler şiddetlendi. Fısıltılar arttı. Vanessa ve diğerleri onu öldürmemi söyledi.

Kendime engel olamadım.

Hızla hemşirenin -erkek ve bir o kadar çirkin- boğazını ısırıp kopardım.

Bembeyaz oda kırmızıyla kaplandı.

Ağzıma gelen eti hızla yere tükrüğüm de birkaç hemşire daha gelip beni tuttular.

Hemşire yüksek sesle nefes alıp vermeye çalışıyordu ama tıkanmıştı. Şah damarı kopmuştu, elleriyle kanamayı durdurmayı deniyordu ama bir nehir gibi akıyordu.

Odaya renk katmam hoşuma gitti, artık bembeyaz değildi!

Güldüm.

Hızla beni sımsıkı yüz üstü yere yatırdılar. Kurtulmayı denedim. Nafile. Canımı yakıyorlardı. Ağzımada tekrardan maskeyi takmışlardı.

“Güzel olmadı mı ama! Odaya renk geldi!"

Teşekkür ederim Sarah. Seni çok seviyorum.

Hemşire ölmüştü. Beni yatırdıklarında göz göze geldik, açık gözleriyle bana bakıyordu.

Dehşet içine düştüm. Ne yaptığımı fark ettim.

Babam gibiyim, babam gibi oldum! Ben… ben canavarım! Öldürdüm! Babamın, annemi öldürdüğü gibi bir masumu öldürdüm!

Odayı tabii ki de temizlediler, bana da bir sakinleştirici taktılar.

Uykumda uyurken her zaman gezindiğim bir sokağı gördüm.

Sokağın başında ölen hemşire vardı.

“Öleceksin."

Kaşlarımı çattım.

Bana yaklaştığını gördüğümde birkaç adım geriye gittim.

Boynunda ısırığım duruyordu, benzi atmıştı, kanlar içindeydi, göz bebekleri bir ölünün göz bebeği ile aynıydı.

“Hayır, yaklaşma!"

Ne tarafa gitsem üzerime geliyordu.

“Seni öldürmek istemedim, hayır. Uzaklaş!"

Kalçalarımın üzerine düştüğümde bacaklarımla kendimi ittirdim.

“Git!"

Onun bir çıyan'a dönüştüğünü gördüm. Etrafa vücudunun tüm uzuvları saçılıyordu. Bağırdım.

“Hayır! Hayır!"

Üzerime çıktığında beni ısırmıştı. Zehirini her yerimde hissettim. Beni zehirlemişti! Canım fena hâlde yanıyordu. Üstelik zehirlemekle kalmayıp tüm vücudunu benim vücuduma sararak beni akşam yemeği yapıyordu! Beni yemeye başlıyordu! Bağırdım, boğazım yarılacaktı.

Kan ter içinde uyandığımda yine beyaz odadaydım. Vanessa yatağın başında oturuyordu.

“Gel."

Ayağa kalktı. Odanın kapısından çıktı, peşinden gelmediğimde dönüp bana baktı.

"Buradan çıkmak istemiyor muydun?"

Ayağa kalktım. Kapı nasıl açık olabilirdi?

“Ah, kusura bakma."

Yanıma geldi ve gömleğimi çözüp maskemi açtı.

Beyaz tişört ve eşofman kalmıştı üzerimde.

"Gidelim."

Elini uzattığında sımsıkı tuttum.

Her zaman ki gibi sıcak değildi, soğuktu bu sefer.

Birlikte hastanede ilerlemeye başladık. Benim kaldığım odadan yüzlercesi vardı.

Bir süre ikimizde bir şey demeden öyle yürüdüm.

Sonra koridordan sağa döndük ve merdivenleri inmeye başladık.

Kimse yoktu etrafta.

Ne doktorlar, ne hemşireler, ne de hastalar.

Sadece ikimiz.

En sonunda merdivenler bitti ve hastaneden çıktık.

Karanlık, sisli bir sokak. Ama havayı hissedemiyorum, sanki hâlâ hastanedeyim.

Sokak lambaları yanıp sönüyor, ancak görebiliyorum etrafı.

Arabalar ortalıklarda, kimseler yok. Sessiz, sadece rüzgârın uğultusu ve ağaçların hışırtıları var. "Herkes nerede?" Vanessa elimi bıraktı, geri geri yürürken bana bakarak gülümsedi. "Herkesin yok olmasını istemiyor muydun?"

BÖLÜM NOTU


mantık hataları olabilir hikaye ilerleyişi içindi

yorum yok…

hemşire için üzgünüm




novebo yorum yok

İlk yorum yazan sen ol!


Henüz yorum yapılmadı

Novebo discord sunucusu