Sheldon benimle konuşmaya gelmiş. Yaklaşık iki aydır bu hastanede kalıyorum ve gerçekten kafayı yedim.
Vanessa'nın da dediği gibi bir ruhtan farkım kalmamıştı.
Beni bağlamışlardı, gövdemi ve bacaklarımı ama sandalyede oturuyordum. Potansiyel katil muamelesi.
Üzerimde de zaten deli gömleği vardı. -böyle adlandırmak benim için daha doğru-
Ağzımada yine ağızlık takmışlardı. Bundan ne kadar nefret ettiğimi bilemezsiniz.
İki ay sonrasında onu görmek garip hissettirdi, tam karşımda duruyordu. Sanırım o direkt benim karşımda durmak istediği için beni bu kadar bağlamışlardı. Ne de olsa delinin tekiydim. Onu öldürmekle tehdit etmiştim. Bunun hakkında size bir açıklama yapmayacağım.
"Uzun zaman oldu Xanthus, nasıl gidiyor?"
Cevap vermedim.
“Ne kadar çok şey değişti değil mi? Zaman çok hızlı geçti. Okulun bahçesinde çantandan korkarak kaçtığın gün... seni eve aldığım ilk gün... gözünü yaraladığın gün..."
Gözümdeki bandaj hâlâ duruyordu ancak iple sarılı değildi, yapıştırılmıştı. Kendimi öldürme ihtimaline karşı. İple kendimi nasıl öldüreceksem?
“Her şeyin üzerinden beş buçuk ay geçmesi, vay be."
Gerçekten o kadar olmuş muydu? Zaman ne kadar hızlı geçiyor. Acaba doğum günüm geçti mi? Hangi gündeyiz? Bugün perşembe mi? Gün yüzü nasıldı? Havalar ısındı mı? En son içeriye girdiğimde soğuktu. Kar yağdı mı? Ah, kar… Beyaz kar’ı izleyebilecekken her gün beyaz duvarlara bakar oldum. Sadece küçük bir çocuk gibi kar’ın yağışını seyretmek istedim, hayatımın ellerimden kayışını değil. Kar'ın yağışını gerçekten seyretmek istemiştim. Babam hiçbir zaman izin vermezdi.
Onlarda vermiyor.
İnsanlar babam gibi bir canavar.
“Bak, bunu iyiliğin için yaptığımı biliyorsun. Sana zarar vermek, benim isteyeceğim son şey."
Ona karşılık vermek istemiyordum. Vanessayı elimden aldığı yetmiyormuş gibi bir de beni buraya tıkmıştı.
"Özür dilerim, tamam mı? Sadece seni düşünüyordum, Vanessayı elinden almak istemedim."
İyileşmenin kötü yanında buydu işte. İyileştikçe onu kaybedecektim ancak zaten kaybetmiştim.
"Konuşmayacak mısın benimle? Benden bu kadar nefret ediyor olamazsın."
Ondan nefret etmiyordum. Benim babam gibiydi, onu gerçekten seviyordum; ancak öfkeliydim işte. Oğluyla kavga edip dışarı çıkmasına izin vermeyen baba yüzünden sinirlenen bir çocuk gibi hissediyorum.
Tek derdim bu olsun istedim.
“Sarah seni çok özlediğini söylüyor, her zaman bir abisi olsun istemişti."
Sarah'ı da çok özledim. Benim küçük kardeşim.
"Baban ve Mike'ta ziyarete gelmiş ancak görüşmek istememişsin."
Şeytan görsün yüzlerini.
“Buradan çıktığında, tamamen iyileştiğinde üçümüz bir aile olacağız. Sana söz veriyorum."
İstifimi bozmadan -zaten bozamazdım- ve soğuk kanlılığımı koruyarak ifadesizce şöyle söyledim:
"Buradan çıkamayacağım. Burası benim mezarım olacak."
Zaten bu ağır dozlu sakinleştiricilerden dolayı duygularımı kaybeder olmuştum, ruhsuzlaştım diye buna denir.
Vanessa iki ay önce aynısını söylemişti.
Uzun zamandır birileri ile konuşmadım, konuşmadan önce neredeyse kelimeleri unuttuğumu zannedecektim.
“Doktorlar seninle terapi yapmaya çalıştıklarını söylediler ancak hiçbir zaman konuşmuyormuşsun. Neden tedaviyi reddedip duruyorsun?"
Cevap vermedim.
“Senin mutlu olmanı istiyorum, bunu anlamıyor musun? İyileşmeni istiyorum, sen benim oğlumsun."
Onu artık öldürmek istemiyordum çünkü her şeyi bir anlığına öfkeyle yaptım. Sheldon'a sarılmak istedim.
“Benimle konuşmuyorsun, sessizliğin beni derinden yaralıyor."
Derin bir iç çekti ve belinde birleştirip tuttuğu ellerini saldı.
"Bir dahaki sefere Sarah ile geleceğim, anlaşıldı mı? Onunla da konuşmamazlık yapma, epey bir üzülür."
Bu benim isteyeceğim son şeydi.
“Zaten o günden beri o da bana küs, seni buraya getirttiğim için."
Bana yaklaştı ve omuzlarıma sarıldı. Karşılık veremedim çünkü kollarım bağlıydı.
Vermek çok isterdim ama bu da iyi gelmişti.
"Sakın bir delilik yapayım deme tekrardan."
Odadan ayrıldı.
O ayrıldığında beni aldılar.
Doktorla bir seansım varmış. Onunla oturup konuşmak zorunda kaldım.
"Nasılsın Xanthus? Bay Sheldon ile konuşmak nasıl geldi sana?"
Sandalyede otururken her zaman ki gibi yine bağlıydım.
Kollarım, bacaklarım, gövdem ve ağzım.
“Seni öfkelendirdi mi? Tekrardan onu öldürmek istedin mi? Nasıl hissettirdi?"
Boş boş bakmaya devam ettim.
"Konuşmazsan tedavi sürecini başlatamam biliyorsun, bu da demek oluyor ki buradan hiç çıkamazsın. Nasıl hissettiğini bilmem gerekiyor."
Beni tehdit ediyordu, bu beni sinirlendirdi; deli etti.
"Sheldon'u bilmem ancak seni çok fena öldürmek istiyorum şu anda. Ne cüretle beni tehdit edersin? O dilini alıp koparmak istiyorum, daha sonra sana çiğ çiğ yedirmek. Bu seni bir yamyam yapar değil mi?"
Gülümsedim.
“Zaten bir yamyam sayılırsın. Sesinle, varlığınla bile beni yeterince yiyip bitiriyorsun."
Dediğim her şeyi not aldı tabii. "Al o notları bir tarafına sok."
İlk yorum yazan sen ol!
Henüz yorum yapılmadı