Gece hiç uyuyamadım. Sürekli izleniyordum, sürekli sanki arkamda birisi varmış gibiydi. Artık dayanamadım bu odada kalmaktan.

Sabaha karşı altıda, karanlık havada dışarı çıktım. Buz gibiydi.

Öyle yine bomboş gezdim sokaklarda, en azından burada sadece takip ediliyordum. Çıyanların sesleri her zaman ki gibi kulaklarımdaydı.

Bir sokağa oturdum. Canım uyuşturucu çekti ancak param yoktu. Sokakta yerde yattım, serin zemine sırtımı verdiğimde gözlerimi kapattım. İlk defa uykuya dalacakmışım gibi hissettim. Sağlıklı bir uyku.

Ancak tabii ki öyle olmadı. Uyku tutmadı. Öyle yatarak sadece gökyüzündeki ay'ı izledim. Sürekli aklımdan geçen tek bir şey vardı, kendimi öldürmek.

Daha ne kadar bu ızdıraba katlanacağım? Bunu hak etmek için ne yaptım? Hayatım boyunca iyi bir insan olmaya çalıştım ancak çocukluğumdan beri karşılık olarak aldığım tek şey koca bir trajedi. Ben trajediyim.

Hep güler yüzlü bir çocuk olmuşumdur, şu on yedi yaşıma kadar sadece insanlara yardım etmeye çalıştım.

Sanırım hayatım annem öldükten sonra bitti. Babam beni çıyanlarla dolu depoya atmasıyla başladı. Daha sonra anlamadığım bir şekilde benden uzaklaştı.

Bazenleri beni dövüyordu, annemin acısını yaşamama bile izin vermemişti; altı yaşımdaydım. Sanırım on dördüme kadar çektim bunları.

"Onu öldüreceksin."

Hızla yerimden kalktım.

“Ne?"

Etrafıma baktım ama hiç kimse yoktu.

“Onu öldüreceksin, katil çıyan." Ayağa kalkarak arkama baktım. Bendim.

“N-ne diyorsun?"

Güldü. Oldukça korkutucuydu. Tamamıyla bendim, farklı bir şey yoktu ancak sadece ürkütücüydü.

"Öldüreceksin."

Bana yaklaşmaya başladığında birkaç adım geriye tökezledim.

“K-kimi?"

"Sen biliyorsun kim olduğunu."

Sırtımı birisine çarptığımda ortalıktan kaybolmuştu.

"Ne yapıyorsun be! Önüne baksana!" Cırtlak sesli kıza döndüm.

"Önüme bakıyordum zaten..."

Bu kızı tanıyordum. Lise aşkım Vanessa, yüzünü hiç unutmam. Hele ki o kahverenkli, garip bir kesimi olan saçlarını; hiç değişmemiş. Yeşil gözleri hatırladığım gibiydi. Kaşının üzerinde çocukluğunda yaptığı bir yaramazlıktan dolayı dikiş izi vardı.

“Xanthus?"

Başımı selam verircesine salladım. Gülümsedi, parlak beyaz dişleri parıldadı, gözüme tavşan dişleri çarptı.

“İyi misin? Pek sağlıklı görünmüyorsun..."

Dağınık saçlarım, kızarık gözlerim ve morarmış göz altlarım.

“Kullanıyor musun?"

Maddeden bahsediyordu. Birkaç gündür temizdim. Sanırım iki hafta.

“Hayır, hayır- kullanmıyorum. Sadece birkaç sıkıntı yaşıyorum."

Hafifçe kıkırdadı. Sashadan sonra en tatlı gülümseme olmalıydı.

“Küçüklüğünden beri hep sorunlu bir çocuk olmuşsundur değil mi?"

Başımı salladım, gerçektende öyleydi.

“Ama hiçbir zaman yaramaz değildin, sırada saatlerce çizim yaptığını hatırlıyorum."

Başımı salladım.

“Çok erken değil mi? Nereye gidiyorsun?"

"Dolanıyordum öylesine, ya sen?"

Etraftakilerden kaçmak için dışarıya çıktım, soğuk betonda yerde yatarken kendimle konuştum.

"Bende, bende. Sabahın bu saatleri en güzel saatler."

Ya, ne demezsin. Nefret ederim günün her saatinden, yaşadığım ve nefes aldığım her saatten ölesiye.

"Neyse, gideyim ben. Görüşürüz tekrardan olur mu?"

Her gülümsediğinde gözleri parıldıyordu, bu beni mutlu ediyordu.

“Ah, telefon numaramı vereyim."

Ceplerime baktığımda telefonu bulamadım. Büyük ihtimalle Bay Sheldon'un evinde kalmıştı.

"Telefonum yanımda değil."

Elimi tuttu. Nasıl oldu bilmiyorum ama cebinden bir tükenmez kalem çıkardı.

“Eminim kendi numaranıda ezbere bilmiyorsundur."

Onayladım. Elimi tuttuğunda bileğim hafifçe sıyırmıştı, koca çizik ortaya çıkmıştı. Bir şey demedi, bende demedim ancak tedirgin oldum. İzin üzerine numarasını yazdı. Bu beni rahatsız etmedi çünkü sanki başka bir şey ima ediyormuş gibiydi, iyi bir şey.

“Silinmeden bana yazmayı unutma tamam mı? Sonra görüşürüz!"

Gülümseyerek elini salladı ve uzaklaştı. Ondan etkilendim. Bilmiyorum ama yanımda biraz daha kalmasını istedim, huzurlu hissettim.

Geri dön lütfen, Vanessa.




user

Bakalım Vanessa ve Bay Sheldon'un yardımıyla karanlığı aşabilecek mi

Novebo discord sunucusu