Şaman, Yuan Jue’nun soyunu kehanetle görememişti ama kalbinin iblisler için birinci sınıf bir şifa kaynağı olduğunu öğrenmişti. Bu yüzden, Yuan Jue’nun kalbi tüm iblislerin arzuladığı bir şeydi.
Yuan Jue kabilede kaldığı sürece, diğer iblislerin Ateş Kurt Kabilesi’ne saldırma ihtimali büyük ölçüde artıyordu. Bu yüzden şaman, kabiledekilere Yuan Jue’nun lanetli olduğunu söylemişti.
Şamanın bu sözleriyle birlikte, zaten kimsenin pek sevmediği Yuan Jue, tüm kabile tarafından nefret edilen biri hâline geldi.
Aslında başta, bazı kurt iblisleri canavar akını sırasında saldırıların çoğunu göğüslediği için Yuan Jue’ye minnettardı ve onu kabileyi kurtaran kahraman olarak görüyorlardı.
Ama kehanet açıklandıktan sonra, birer birer ona düşmanca bakmaya başlamışlardı.
''Eğer Yuan Jue olmasaydı, bu felaketi hiç yaşamamış olurduk.'' diye düşünüyorlardı.
Bu yüzden, şaman eski iblis geleneklerine uyarak Yuan Jue ile evlenmeye razı olacak bir insan kadın için 300 kati tuz ödenmesini teklif ettiğinde, canavar saldırısında yakınlarını kaybeden iblisler öfkeye kapıldı.
O kadar ki, çıplak elleriyle Yuan Jue’yu öldürmek istediler.
Üstelik 300 kati tuz az bir şey değildi. Neden Yuan Jue için harcansındı ki?
Ancak şaman şöyle dedi.
''Eğer Yuan Jue’yu öldürürseniz, lanet doğrudan kabileye geçer. Bu olursa, tüm kabile yok olur.''
Kehanet sonucu ona göre, eğer Yuan Jue ile evlenmeye razı bir insan bulunursa- ölse bile fark etmez, laneti onun taşıması yeterli olurdu. Böylece Ateş Kurt Kabilesi kurtulabilirdi.
Ayrıca, Yuan Jue’nun iblis çekirdeği parçalanmış olsa da, eğer kendi kendini patlatmak isterse, tüm kabile karşısında dursa bile onu durdurmaları mümkün olmayabilirdi. Hem de lanet olmadan bile.
Bunun yanında, Yuan Jue yıllar içinde büyük bir etki gücü biriktirmişti. Mağaralarda saklanan avların çoğu, onun liderliğinde yapılan avlardan geliyordu.
Onca şeyden sonra bile, hâlâ pek çok iblis, onu öldürmeye ya cesaret edemiyor ya da kıyamıyordu.
Bu yüzden, herkes rahatsız olsa da, daha iyi bir seçenek olmadığından baskıyla bu planı kabul ettiler.
Yalnızca Lin Xun, lanetin nasıl başka birine geçebildiğini tam anlayamamıştı.
Lin Xun lanetten bahsedince, şamanın yaşlı yüzü kasıldı, göz bebekleri titredi. Aniden sesi yükseldi ve bastonunu yere sertçe vurdu.
''Kes sesini! Bu soruyu neden soruyorsun? Boş boş şeylerle uğraşacak vaktin var mı sanıyorsun?!''
Şamanın bu tepkisine Lin Xun donup kaldı. Eskiden de azar işitmişti ama bu seferki öfke çok farklıydı.
Şamanın 4. seviye bir iblis olarak yaydığı baskıyı açıkça hissetti. Şoku atlatınca hemen diz çöktü.
''Şaman, haddimi aştım. Özür dilerim.''
''Defol! Gözüm görmesin seni!''
Şaman onu sertçe tekmeledi.
''peki...''
Lin Xun, azarlandığı ve kovulduğu için öfkelense de, bunu dışa vuracak cesareti yoktu. Kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştırmış gibi mağaradan çıkıp gitti.
Lin Xun gittikten sonra, şamanın yaşlı yüzü aniden değişti. Bir süre sessiz kaldıktan sonra derin bir iç çekti.
Lanete dair söylediklerinin çoğu doğruydu. Ama bir kısmını, o kişinin isteğini yerine getirmek için uydurmuştu.
Evet, kabile canavar akını yüzünden büyük zarar görmüştü, bunun sorumlusu Yuan Jue’ydu.
Ve evet, Yuan Jue’nun kalbi iblisler için enfes bir yiyecekti.
Ama şu anda, bu kalp tek başına canavar akınını tetikleyecek kadar cazip değildi.
Asıl neden... 'o' kişiydi.
Ateş Kurt Kabilesi’nin güvenliğini tehdit ederek şamanı bu ''lanet'' hikâyesini uydurmaya zorlayan kişi.
bu sözleriyle..:
''Sevdiğini kaybetmenin acısıyla deliye dönen, nefrete ve kendini suçlamaya saplanan bir kurt… Acıdan durmaksızın seğiren ve kasılan bir kalp... Ah, işte bu, gerçek bir ziyafet.''
''Ah... gerçekten, o olağanüstü tadı çok özledim...''
İlk yorum yazan sen ol!
Henüz yorum yapılmadı