Ateş Kurt Kabilesi’nin şaman mağarasında geçen konuşma o kadar kısaydı ki, karla kaplı gecede önemsiz bir ara sahne gibi kalmıştı.

Bu sahne ne azar işitip yüzü sapsarı bir halde mağarasına dönen Lin Xun’u etkilemişti,
ne de durmaksızın yağan yoğun karı durdurabilmişti.
Ormanın kenarındaki bir mağarada yaşayanlara da bir etkisi olmadı.
Bir hayvan postuna sarılmış olan Ruan Qiuqiu, huzurla uyuyordu.
Yanında, yaraları yüzünden bayılmış olan Bay Gri Kurt hâlâ bilinçsizdi.

Kar uzun süre yağdı.
Uzun süredir yorgun olup dinlenememiş olan Ruan Qiuqiu da uzun süre uyudu.

O kadar uzun ki, Bay Gri Kurt’tan bile daha uzun süre uyudu.

Bay Gri Kurt gözlerini açtığında, o hâlâ uyuyordu... hem de oldukça tatlı bir şekilde.

Yuan Jue, ona soğuk bir şekilde ''Benden uzak dur'' dedikten sonra, Ruan Qiuqiu’nun mutsuz olacağını düşünmüştü.
Muhtemelen onu soğuk zeminde öylece bırakır, sinirini çıkarmak için döver ya da doğrudan kurutulmuş kurt etine çevirirdi.

Bayılmadan önce, soğuk zeminde uyanmaya hazırlamıştı kendini.

Ama…

Zayıf parmakları altındaki yumuşak hayvan postunu hafifçe yokladı.
İnsan formuna döndükten sonra üstü çıplaktı ama ne bir ıslaklık ne de bir sızı vardı.
Sadece, postun sağladığı sıcaklığı hissedebiliyordu.

Hatta uzun süredir açlıktan ağrıyan midesi bile biraz rahatlamıştı.

Demek ki… ona yemek yedirmişti.

Bay Gri Kurt, vücudundaki bu değişiklikleri fark ederken, istemsizce postu sıkıca kavradı.

Neden yapmıştı bunu?

O… Ruan Qiuqiu adındaki insan.

Evet, o insan... Ruan Qiuqiu.
Neredeydi o?

Bay Gri Kurt, kalbindeki bu garip duyguları bastırmaya çalıştı.
Onun yerini anlamak için iblis bilincini harekete geçirmeye çalışmıştı.

Ama şu anda o kadar zayıftı ki, küçücük bir iblis enerjisi bile yoktu.
Defalarca denese de, bırak mağaranın diğer köşesini, kendi yattığı yeri bile ''göremedi''
Gözlerini açmak için fiziksel olarak çaba harcadı ama görebildiği tek şey tanıdık karanlıktı.

Yaraları ve kopmuş bacağı zonkluyordu. Solgun dudaklarını sıkarken, bir düşünce zihnini paramparça etti:

Ya o insan bir iblis tarafından kaçırıldıysa?
Ya uyanmadan önce onu yedilerse?

Kalbi korkuyla aniden sıkıştı. Eğer kurt formunda olsaydı, tüyleri diken diken olurdu.

Tırnakları kontrolsüzce pençelere dönüşüp hayvan postunu delik deşik etti.

Neden bu kadar umursuyordu ki onu?
Aklından çoktan kararını vermişti. O insanın yanında kalmasına izin vermeyecekti.

Ama yine de… şu an nerede olduğunu bilmek istiyordu.
Hâlâ hayatta mıydı?

Dün onun yüzünün kendisi yüzünden kızardığını hatırlayınca, nefes almakta bile zorlandı.
Konuşmak istedi ama boğazında demir gibi bir tat vardı.

Dudaklarından kan yavaşça süzüldü,
ama elini kaldıracak gücü bile yoktu.

Sadece güçsüzce öksürebildi.

Gerçekten de… tam bir işe yaramazdı.

''... Ha?''
Ruan Qiuqiu hafif öksürük sesleriyle uyanmıştı.
Gözlerini açar açmaz, yanındaki kurt iblisinin acıyla öksürüp kan kustuğunu gördü. hem de gözleri açık halde.

Ruan Qiuqiu: ''...''
Karşılaştığı manzara o kadar korkunçtu ki, birkaç saniye ne yapacağını bilemedi.

İlk tepkisi şu oldu.
Bay Acil Durum Yemeğini yetiştirmesi çok zordu!
Neyse ki, dün gece altına serdiği hayvan postunu kaldırmamıştı; hem yiyeceği hem de suyu korumuştu.

Ruan Qiuqiu göz kırptı. Vücudu baştan aşağı ağrıyordu. Ayaklarını neredeyse hiç hareket ettiremiyordu.
Ama Bay Gri Kurt’un kan kustuğunu görünce her şeyi unuttu,
kendini yuvarlayarak onun yanına ulaştı.

Büyük bir endişeyle, zorla kolunu kaldırıp postun altındaki eline dokundu.

Kaygıyla sordu:

''Kocacığım, neden kan kusuyorsun? Çok mu acıyor? Ne zamandır uyanıksın? A-ah, ateşimiz sönmüş... O yüzden bu kadar soğukmuş...''

Yanından gelen sesi duyunca Yuan Jue'nin öksürüğü bir an durdu.
Bir sonraki anda,
şaşkınlık, mutluluk, öfke ve utanç karışımıyla öksürüğü daha da şiddetlendi.

Bu insan...
Neden onun yanı başında uyuyordu ki?!




novebo yorum yok

İlk yorum yazan sen ol!


Henüz yorum yapılmadı

Novebo discord sunucusu