Yuan Jue’nin büyük kulakları durmadan titriyordu. Hatta kuyruğu bile birkaç kez sallandı ve etrafa serin bir esinti yaydı.

Arkasındaki serinliği hisseden Bay Gri Kurt, kulaklarının ve kuyruğunun onu utanmazca ele verdiğini hemen anladı.

Çok iyi hatırlıyordu. O minik kadın bi ara kendisini kurutulmuş kurt etine çevireceğini söylemişti.

Her ne kadar yaralı bacağını tedavi ederek ona yardım etmiş olsa da, başkalarına karşı son derece temkinli olan bir kurt olarak, ona hemen güvenemezdi.

Aslında buraya sürüklenip getirilen küçük kadının biraz aptal ve zavallı olduğunu düşünüyordu.

Evet, şu anda gerçekten zavallı görünüyordu. Öyle ki, hafif bir rüzgar esse devrilecek gibiydi. Eğer onu dışarı atsaydı, büyük ihtimalle hayatta kalamazdı.

Üstelik onun şifalı otlarını da kullanmıştı. Bu yüzden istemeyerek de olsa burada birkaç gün kalmasına izin verebilirdi.

Sonuçta bu aptal insan onu gerçekten kocası sanıyordu.

Ama o, yaralarının ne kadar ciddi olduğunu bilmiyordu. Yuan Jue, iblis çekirdeği hasar görmüş bir iblisti. Kör ve sakattı. Yaşamaya devam edebilse bile, asla normal bir hayat süremeyecekti.

Şu an bu kadın, bir çocuk kadar zayıftı. Bu yüzden içgüdüsel olarak güçlü görünen bir varlığı kendine eş olarak kabul etmişti. Bu insanların doğasında olan bir içgüdüydü.

Ama Yuan Jue farklıydı. O doğuştan lanetlenmiş gibi görünen bir gri kurttu.

Ona yakın olup ona iyi davranan tüm iblisler ve insanlar, zamanla büyük talihsizlikler yaşamıştı. Hatta bazıları o kadar şanssızdı ki, sonunda hayatlarını kaybetmişti.

Bu lanet sadece insanlarla ve iblislerle sınırlı değildi. Çiçekler ve bitkiler bile bundan nasibini alıyordu.

Yıllarca süren deneylerden sonra, güvenli mesafenin bir metre olduğunu keşfetmişti.

Bazen Yuan Jue, bilinçsizce etrafındaki insanların yaşam gücünü emdiğini ve bu yüzden öldüklerini düşünüyordu.

Bu da Ateş Kurt Kabilesi’ndeki iblislerin ondan neden bu kadar korktuğunun sebeplerinden biriydi.

Başta Ruan Qiuqiu’yu öldürmeyi istemişti. Ama ağır yaralanmış bedeni ve bulanık zihni yüzünden bunu unutmuştu.

İçinde tarif edilemez bir burukluk vardı. Neredeyse tükenmiş olan iblis bilinciyle taş yatağa baktı. Orada Ruan Qiuqiu’nun yavaşça doğrulduğunu ''gördü.'' Üzerinde, onun kokusuna bulanmış hayvan derisi hâlâ duruyordu.

Kadın, onun çirkin iblis formuna gülümsedi ve nazikçe ''Teşekkür ederim, kocacığım...'' dedi.

Bay Büyük Kötü Kurt başının döndüğünü hissetti. Onun gülümsemesini bir anlığına gördü ve ardından görüşü tekrar karanlığa gömüldü.

Yavaşça mağaranın bir köşesine uzandı. Başını farkında olmadan Ruan Qiuqiu’ya çevirmişti. Gözlerini kapatmamıştı ve sanki ona bakıyormuş gibi görünüyordu.

Onu sadece mağaraya geri getirmişti. Ufak bir şeydi bu ama o, buna bile teşekkür etmişti.

Ona ''kocacığım'' demeyi bırakabilir miydi artık? Sonuçta sadece birkaç gün kalmasına izin vermişti.

Kar fırtınası dindiğinde, insanlara dostça yaklaşan bir kabile bulup onu oraya gönderecekti.

Bay Büyük Kötü Kurt’un koca kuyruğu rahatsız bir şekilde sağa sola hafifçe savruldu. İçten içe kendisiyle dalga geçti. Bu da neydi şimdi? Ölmek üzere olan bir kurt, iyi kalpli mi olurmuş?

O kadın, ona ''kocacığım'' demeyi bıraksa iyi ederdi. Eğer azıcık aklı varsa, ona iyi davranmayı da keserdi.

Yoksa fikrini değiştirirdi. Onu burada tutardı... Lanetli varlığına rağmen onu da kendisiyle birlikte aşağı çeker, cehenneme sürüklerdi.

Tüylü ve yorgun yüzünde, insana dair birçok duygu belirdi.

Ateşin hafif ışığında Ruan Qiuqiu, onun yüzünde beliren tüm duyguları gördü.

Hüzün ve keder, çaresizlik, acı, merhamet… Hatta biraz vahşilik ve mücadele.

Büyük kulakları da duygularını ele veriyordu. Bazen hafifçe titriyor, bazen de yana doğru yatıp büzülüyordu.

Sonunda bir karar vermiş gibi, kulakları yavaşça kafasına yapıştı. Bitkin ve umutsuz bir hâl almış gibilerdi.




novebo yorum yok

İlk yorum yazan sen ol!


Henüz yorum yapılmadı

Novebo discord sunucusu