Orta yaşlı kurt iblisi Lin Xun, şamanın sorusunu duyduğunda ciddi bir ifadeyle başını salladı.
''Ölmemiş mi?'' Şamanın yaşlı sesi titredi. Şaşkınlıkla doluydu. ''Gerçekten hâlâ hayatta mı?''
Lin Xun biraz duraksadıktan sonra cevap verdi.
''Yuan… yani eski şefin mağarasına fazla yaklaşmaya cesaret edemedim. Sadece iblis formuma girip mağaranın yakınlarına gittim ve dikkatlice etrafı kokladım. Her hangi bir insan kanı kokusu almadım. O insan, Ruan Qiuqiu... muhtemelen hâlâ hayatta olmalı.''
Bu sözleri duyunca şaman, Lin Xun’un beklentileri karşılayamamasına öfkelendi ve çıkıştı.
''Niye bu kadar korkaksın sen? Tamam, eskiden Yuan Jue’den korkmanıza bir şey demiyorum. Ama artık sakat ve kör biri o. Belki de ölmüştür bile, siz hâlâ mağarasına yaklaşmaktan çekiniyorsunuz. Sizi sinir bozucu aptallar!''
Lin Xun ürkekçe cevap verdi.
''Sakat olabilir ama sonuçta bir zamanlar 5. seviye güçlü bir iblisti. Eğer o sinirlenirse ben…''
''Ne diye bu kadar ödleksin?! Eşin kadar bile cesaretin yok! Sen ne biçim erkeksin?!''
Şaman yaşlı olmasına rağmen Lin Xun’u azarlamaya yetecek kadar enerjikti.
Lin Xun başını yerden kaldıramayacak kadar azarlanmıştı.
3. seviye bir iblis olarak Lin Xun, kabile üyeleri arasında saygı duyulan, en güçlü üç savaşçıdan biriydi. Ama şaman ona böyle bağırdığında karşı çıkmak gibi bir düşüncesi bile olmadı.
Birincisi, Yuan Jue sakatlandıktan sonra yerine yeni bir şef seçilmediği için şu an kabilede en saygı duyulan kişi şamandı.
İkincisi, şaman kabiledeki en güçlü ya da ikinci en güçlü kişiydi. Ona karşı gelmeye cesareti yoktu.
''Boş ver.''
Şaman korkak kurt iblisine daha fazla kızmamaya karar verdi. Kurt başlı bastonunu yoklayarak alçak sesle konuştu.
''Her ne kadar 4. seviyeye ulaşmamış ve iblis bilincini geliştirmemiş olsan da, üçüncü seviye bir iblis olarak koku alma duyun kolay kolay yanılmaz. Belki de Ruan Qiuqiu hâlâ ölmedi.''
Şaman derin bir iç çekti.
''Yuan Jue’nun onu yememiş olmasına şaşırmadım. Ama öldürmemiş olması gerçekten ilginç. Bu insan biraz özel olabilir. Kar fırtınası hafifleyince Guo’yu gönderin. Eğer gerçekten hayattaysa, onu kabiledeki insanlarla tanıştırın ve insanlardan oluşan keşif grubuna katılsın.''
''Zavallı bir insan sonuçta. Ölmeden önce birkaç iyi gün geçirsin.'' dedi yavaşça.
Lin Xun kendini tutamayarak sordu.
''Şaman, eğer Ruan Qiuqiu ölürse, eski şef için başka bir eş mi arayalım?''
Şaman başını iki yana salladı.
Eğer Ruan Qiuqiu ölürse, Yuan Jue bir daha onun yerini dolduracak birini bekleyecek sabrı gösteremezdi.
Lin Xun bir süre düşündü. Gündüz duyduğu zayıf ama tehditkâr hırlamayı hatırlayıp şöyle dedi:
''Şaman, bu yöntem gerçekten eski şefin üzerindeki lanetini kaldırabilir mi?”
Yuan Jue eskiden bu kadar nefret edilen biri değildi.
Başlarda kabiledeki iblisler, Yuan Jue’yu kana susamış ve zalim bulur, ondan hem korkar hem de hoşlanmazdı. Ona fazla yaklaşanların başına hep kötü şeyler gelirdi.
Ama her şeye rağmen, henüz tam olgunlaşmamış olmasına rağmen çok güçlü bir kurt iblisiydi. Huysuz biri olsa da, yıllar boyunca kabileyi hiçbir zaman aç-susuz bırakmadı. Herkesin karnı doyar, sırtı sıcak olurdu. Kimse açlıktan ölmemişti.
Genelde, kurt iblisleri ona bilerek yaklaşmadıkları sürece başları belaya girmezdi.
Bu yüzden, canavar sürüsü bastırdığında Yuan Jue sakatlanmış, kör olmuş, yüzü tanınmaz hale gelmiş ve ormanda öylece düşüp kalmıştı.
Ama çoğu iblis buna üzülmemişti. Tedavi etmeyi bırak, onu oracıkta terk ettiler. Ama bilinci kapalıyken mağarasındaki yiyecekleri ve kürkleri de yakmadılar.
Sonrasında olanlar şamanın kehaneti yüzündendi.
Canavar akını sona erdiğinde, şaman uzun zamandır ilk kez doğru bir kehanette bulundu. Ve ortaya çıktı ki, bu felaketin nedeninin Yuan Jue olduğunu söylemişti.
O sıradan bir gri kurt iblisi değilmiş- o... bir laneti taşıyan bir kurtmuş.
İlk yorum yazan sen ol!
Henüz yorum yapılmadı