“Pardon?”

“Bir blöftü. Blöf. Anlayamıyor musun?”

Alev İmparatoru - Yoo Soo-Ha - kıkırdadı.

“Yalanları tespit edecek bir becerim yok. Bu sadece Azizeyi test etmek için bir blöftü. Vay canına, hem Azize hem de sen. Gerçekten çok safsın. Söylediğim her şeye inanıyor musun?”

“Bu... o zaman.”

Dudaklarım titredi. Şok içindeydim.

“Azizeyi gerçekten emin olmadan mı öldürdün?”

9. Sıradaki kahraman, Azize. Önümdeki psikopatın aksine, kazancının çoğunu yetimhanelere bağışlayan ve karakteri bozulmamış bir avcıydı. Ve sadece biraz şüpheli göründüğü için mi öldürüldü?

‘Eğer durum buysa...’

Bu adam sadece üst düzey bir avcı değil, aynı zamanda üst düzey bir psikopattı.

“Hey. Nasıl bir insana bu kadar ağır şeyler söylersin? Elbette emindim. Azize gerçekten beni öldürmeye çalıştı. Eğer onu önce ben öldürmeseydim, yarın ölen ben olacaktım.”

Alev İmparatoru yere tükürdü.

“Lanet olsun! Şimdi bunu düşünmek bile beni sinirlendiriyor.”

“Nereden biliyorsun...?”

“Sadece biliyorum.”

Sanki çok açıkmış gibi cevap verdi.

“Sadece biliyorum. Her şeyi bilmenin bir yolu var.”

“......”

Ne diyeceğimi şaşırmıştım.

Sadece Alev İmparatoru aşırı derecede kendinden emin olduğu için değil. Gözlerinde bir tür kesinlik vardı. Azizeyi öldürmek için bir nedeni olduğuna dair bir kesinlik. En azından bana öyle göründü.

“Yalan Tespitinden bahsettiğine göre, görünüşe göre sen gerçekten masumsun.”

"Dürüst olmak gerekirse, yüzünüzü ilk kez görüyorum. Bu bölgede saklanan tüm farelerin yüzlerini ezberledim. On sekizinin de. Tek bir pisliği bile kaçırmadığımdan emin olmak için kafalarını bile saydım… Hmm Her neyse, haklısın Onların arasında senin aptal yüzünü gördüğümü hatırlamıyorum"

Alev İmparatoru elini kafama koyup okşarken gülümsedi

Sonunda masum olduğuma inandı mı?

“Ah... Te-Teşekkür-!”

“Ama benim Alev İmparatoru olduğumu biliyorsun. Ayrıca Azizenin benim tarafımdan öldürüldüğünü de gördün.”

Başımı okşamaya devam etti.

“Bu yüzden ölmeni istiyorum.”

Okşayan eli yavaşlamaya başladı.

“Benim adım Yoo Soo-Ha. Elveda.”

Tam o anda kafam ısınmaya başladı. Hayır, ısınan beynimdi. İlk başta, kafa derim kızartma tavasına değiyormuş gibi hissettim. Ama kısa süre sonra beynim yoğun bir şekilde yanmaya başladı. Cızırdıyordu.

Kafatasım bir yağ varili gibi kaynıyordu.

“...Uk, ... ...!?”

Konuşamıyordum. Çığlık bile atamadım. Gerçek acı insan çığlıklarını susturur.

‘Bu deli yüzünden ben...’

‘Öylece ölecek miyim. Ben'

Kim Gong-Ja.

İsmim, yetimhane müdürü tarafından Konfüçyüs gibi büyük bir insan olmamı isteyerek konulmuştu ama hayatım, Konfüçyüs’lükten uzak, dikkat çekici olmayan bir ölümle sonlandı.

Üzgünümdüm.

‘Ah.’

Eğer hayat bir oyunsa, bu başarısız bir oyundu.

Basitçe söylemek gerekirse, başarısız bir hayattı.

Mahvolmuş yıkık bir hayat..

[Öldün.]

Bundan nefret ediyorum.

[Becerinizin koşulu ölümünüzle yerine geldi.]

Neden böyle ölmeliyim?

Hayır, neden böyle yaşamak zorundaydım?

Haksızlığa uğramış hissettim. Öfkeliydim. Her şey adaletsizdi. Biraz daha iyi yaşayabilirdim. Daha iyi yaşamaya hakkım vardı. Sadece bir hatayla. Bugün üç hata yaptım. Bir hata yüzünden öldüm. Hatalarla dolu bir hayat yaşadım. Bir hata olarak doğdum.

Varoluşum bile bir hata mıydı?

[Avcı Yoo Soo-Ha'dan rastgele bir beceri kopyalanabilir.]

[Beceri kartları oluşturuluyor.]

Ne bir şey duyabiliyordum ne de bir şey görebiliyordum

Sadece zayıf bir ışık parıltısı vardı. Gözlerimin önünde küçük ateş böcekleri titreşiyorlardı. Bazı ateşböcekleri bronz renkliydi. Bazıları gümüş rengindeydi. Ve bazıları... altın rengindeydi.

Hızlıydılar.

Altın renkli ateşböceği çok hızlı uçuyordu. O kadar hızlıydı ki, yakalamak imkansız gibi görünüyordu. Bronz renkli ateşböcekleri ise oldukça fazlaydı. Onları yakalamak kolay olurdu. Gümüş renkli ateşböcekleri de biraz vardı. Onları da yakalayabilirdim. Ama güneşin rengi olan altın sarısı ateşböceğinden tek bir tane vardı.

[Lütfen bir beceri kartı seçin.]

Elimle altın ışığa doğru uzattım.

[Seçim tamamlandı.]

Yakaladım.

[Beceri kopyalanıyor.]

Ve sonra öldüm.

Beceri etkinleştiriliyor.

İsim, Tıpkı Senin Gibi Olmak İstiyorum.

Derecelendirme, S+.

Birinci kural.

Bir düşman tarafından öldürüldüğünde otomatik olarak etkinleştirilir.

Kural iki.

Seni öldüren düşmanın bir becerisini kopyalayarak kendi becerin haline getirir.

Kural üç.

Daha önce kopyaladığınız bir rakipten kopyalayamazsınız.

Kural dört.

Hangi becerinin kopyalanacağı rastgele belirlenir.

*Ancak, öleceksiniz.

Cehennemin neye benzediğini biliyor musunuz?

Durun size anlatayım.

İlk olarak, cehennem ateşi yoktu. Normal bir ateş bile yoktu. Bir gaz ocağı vardı ama cehennem ateşi yaratacak güçten yoksundu. Ah. Şaşırtıcı bir şekilde, cehennemde küçük bir buzdolabı da vardı. Dar bir yatak. Ve ikinci el bir televizyon.

“Uh.”

Başka bir deyişle, tıpkı benim stüdyo daireme benziyordu.

Hayır, benim stüdyo dairemdi.

Nasıl bakarsam bakayım, cehennem değildi. Benim mütevazı 3,5 pyeong (yaklaşık 115 metrekarelik) stüdyo dairemdi, uygun kirasıyla cazipti.

“Uh, huh... uh?”

Elimi saçlarımın arasında gezdirdim. Sağlamdı. Emin olmak için akıllı telefon ekranındaki yansımamı kontrol ettim. Bitmemiş bir Apollo heykeli gibi bir yüz. Başka bir deyişle, orta derecede yakışıklı ve orta derecede itici.

Hiçbir yerimde yanık izi yoktu.

“Neler oluyor? Ne oldu?”

Gerçekten, ne olmuştu?

“Alev İmparatoru - Yoo Soo-Ha - beni iyileştirip buraya mı bıraktı?

Bu çok saçma bir düşünceydi.

Ama... Şu anki durumum için başka bir açıklama düşünemiyordum. Belki de Alev İmparatoru düşündüğümden daha iyiydi. Deli olmasına rağmen belki de tam bir psikopat değildi ve beni öldürüyormuş gibi yapıp aslında hayatımı bağışlamıştı.

- Son dakika haberi.

Televizyonu da açık mı bırakmış?

-Kule'nin 40. katını fethetmek için yola çıkan Kara Ejderha Loncası, bu sefer loncasının gücünü herkese gösterebileceklerine inanıyorlardı. Ama ne yazık ki yine elleri boş döndüler.

Ancak durum öyle görünmüyordu.

Alev İmparatoru 3,5 pyeongluk (yaklaşık 115 metrekarelik) küçük stüdyo dairemde değildi. Sadece bir anlığına dışarı da çıkmamıştı.

Onun yerine.

-Öte yandan, Avcı sıralamasında bir numara olan!

-Alev İmparatoru bir kez daha patronu tek başına alt etti!

Alev İmparatoru televizyon ekranında kaşlarını çatıyordu.

-İyi günler, Alev İmparatoru!

-Ah. Evet. İyi günler...

-Bugün bir patron canavarını tek başına yenerek yeni bir rekora imza attın. Bunu başaran tek kişi sizsiniz Alev İmparatoru. Bu konudaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?

Yayın ekranının köşesinde büyük harflerle 'CANLI' yazıyordu.

Boş gözlerle eskimiş televizyona baktım.

-Şu lanet lakabı kullanmayı bırakmanı tercih ederim.

-Pardon?

-Alev İmparatoru’ndan bahsediyorum. Mükemmel bir ismim varken neden böyle boktan bir lakap kullanayım ki? Utanç verici. Neden bana Ateşli Deli demiyorsun ha? Bu lakabı bulan orospu çocuğunu bir bulayım var ya, onun ağzını burnunu dağıtacağım.

Yoo Soo-Ha.

Dünya sıralamasında 1. Olan avcı. Bu çağın kahramanı. Kıskandığım kahraman oradaydı. Belki de sadece 'oradaydı' demek uygunsuz olurdu.

Beni öldürmüştü ve ben de onun eliyle ölmüştüm.

“Bu hiç mantıklı değil.”

Bunu yüksek sesle söylerken, elim çoktan akıllı telefonumu kontrol ediyordu. Tarihi kontrol ettim. Dünün tarihiydi.

Ellerim titredi.

İnternet topluluklarına göz attım.

-Evet, Alev İmparatoru yine Ateşli Deliliğine başladı!

Burada da öyle.

-En azından küresel bir izleyici kitlesi önünde sözlerine dikkat edemez mi?

Orada da.

-Alev İmparatoru'nun bir kız arkadaşı var! Azize ile çıkıyor!

Bu site de. O topluluk da. Sosyal medya da.

Her şey aynıydı. Dün okuduğum paylaşımların aynısı canlı olarak yükleniyordu. Ben onları dün görmüş olmama rağmen, başkaları sanki yeniymiş gibi tepki veriyordu.

“Ha...”

Yine de bir değişiklik vardı.

-Alev İmparatoru gibi olmak istiyorum.

Benim yorumum eksikti.

Tabii ya. Normalde dün bu saatlerde aktif olarak yorum yapıyor olurdum ama şimdi boş boş bakıyordum.

Gerçekten düne dönmüştüm.

“...Beceri kartı. Açıl.”

Whoosh!

Gözlerimin önünde altın bir kart parladı.

[Tıpkı Senin Gibi Olmak İstiyorum (S+)]

Dünden beri birkaç kez kontrol ettikten sonra ezberlediğim beceri. S-derecesi bir beceri, ama asla kullanamayacağım bir beceri. Kullanımı ölümüm anlamına gelen bir beceri, gelmiş geçmiş en kötü beceri.

Ama hepsi bu değildi.

“Aman Tanrım.”

İki alev.

Önümde yanan iki alev vardı.

[Tıpkı Senin Gibi Olmak İstiyorum (S+)]

[Geri Dönenin Kurulu Saati (EX)]

İki altın kart önümde süzülüyordu.

“Nasıl?

Kalbim hızla çarptı.

Geri Dönenin Kurulu Saati. Daha önce hiç görmediğim bir beceri. Dün kontrol ettiğimde ya da Alev İmparatoru beni öldürmeden önce orada değildi. Sadece kullanamadığım işe yaramaz bir becerim vardı, bu isimde bir becerim yoktu... özellikle de altın bir beceri.

‘Bu nasıl oldu?’

Bilmiyorum.

Bu beceri nasıl benim olmuştu, nasıl ortaya çıkmıştı. Henüz anlamamıştım.

Ama...

‘Bu benim.’

Bu kartın benim olduğunu biliyordum.

‘Bana ait.’

Ve belki de hayatımı değiştirebilecek bir karttı.

Uzandım ve kartı kavradım.

Çevirdim.

[Geri Dönenin Kurulu Saati]

Derecelendirme: EX

Etki: Ölüm anında otomatik olarak etkinleştirilir. Öldüğünüz andan itibaren zamanda 24 saat geriye dönersiniz. Geri dönerken anılarınız ve istatistikleriniz korunur.

*Bununla birlikte, Avcı derecelendirmenizi yükselttikçe daha ağır bir ceza ile karşılaşırsınız.
*Beceri Yoo Soo-Ha'dan kopyalanmıştır.

“Dönüş”.

Eğer ölürsem, 24 saat geriye giderim.

“Ah...”

Başım yıldırım çarpmış gibi titredi. Kalbim küt küt atmaya başladı.

Fark ettim ki.

“Bu, Alev İmparatoru'nun sırrı...”

Alev İmparatoru'nun nasıl dünya sıralamasında 1. olduğunu.

Kule'nin 10. katındaki yenilmez patronu nasıl tek başına alt ettiğini.

Ve son olarak, 'Azizenin onu öldüreceğinden' neden bu kadar emin olduğunu, sonunda anlamıştım.

- “Azize gerçekten beni öldürmeye çalıştı.”

- “Eğer onu önce ben öldürmeseydim, yarın ölen ben olacaktım.”

Demişti Alev İmparatoru.

- “Biliyorum işte.”

- “Biliyorum işte dedim ya. Her şeyi bilmenin bir yolu var.”

- “Nasıl olduğunu bilmene gerek yok.”

Aslında Azize'nin ellerinde ölmüştü.

Söylediği gibi, zehirlenmiş ve öldürülmüştü. Ama öldüğü andan itibaren 24 saat öncesine geri döndü. Ve sonra dişlerini sıkarak Azize'den intikamını aldı.

İntikam için.

‘Ve beni de öldürdü.’

Yumruğumu sıktım.

Masum olan beni! Sırf baş belası olduğum için!

Ayaklarımı kesti. Kafamı yaktı. Benimle bir böcek gibi oynayıp öldürdü.

İkinci el televizyonda hâlâ röportajı yayınlanıyordu.

-Özür dilerim. Lütfen izleyicilerimize birkaç kelime söyleyebilir misiniz?

-Ah. Ne söylemeliyim?

Alev İmparatoru gazetecinin sorusuna yanıt olarak başının arkasını kaşıdı.

Dün onda bir kahraman görmüştüm. Şimdi ise bir psikopat görüyorum. Dünya sıralamasında 1. olması önemli değildi. Birçok kişi tarafından kahraman olarak selamlanması da önemli değil. O benim düşmanım.

Alev İmparatoru doğrudan kameraya baktı.

-Kaderinde başarmak varsa, başaracaksın.

Ben de ona ters ters baktım.

-Ama başarsan bile bana karşı ukalalık etme.

Altın kartı sıkıca kavradım. O adamın elindeki kartın aynısı. Alev İmparatoru'ndan kopyaladığım beceri. O 1. sıradaydı ve ben daha sıralamaya bile girememiştim ama şu anda aynı başlangıç çizgisindeydik.

-Ölürsün.

Şimdi intikam sırası bendeydi.

BÖLÜM NOTU

ÇN: Stüdyo daire → 1+0 veya 1+1 daireler




Novebo discord sunucusu