-Son dakika haberi!
-Kule'nin 40. katını fethetmek için yola çıkan Kara Ejderha Loncası, bu sefer loncasının gücünü herkese gösterebileceklerine inanıyorlardı. Ama ne yazık ki yine elleri boş döndüler.
-Öte yandan, Avcı sıralamasında bir numara olan!
-Alev İmparatoru bir kez daha patronu tek başına alt etti!
Kıskandım.
Televizyonu izlerken boş boş düşündüm.
Çok kıskandım. Delicesine kıskandım.
-İyi günler, Alev İmparatoru!
-Ah. Evet. İyi günler...
Ekrandaki adam kaşlarını çattı.
Her nasılsa, çatık kaşları bile iyi görünüyordu.
-Bugün bir patron canavarını tek başına yenerek yeni bir rekora imza attın. Bunu başaran tek kişi sizsiniz Alev İmparatoru. Bu konudaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
-Şu lanet lakabı kullanmayı bırakmanı tercih ederim.
-Pardon?
-Alev İmparatoru’ndan bahsediyorum. Mükemmel bir ismim varken neden böyle boktan bir lakap kullanayım ki? Utanç verici. Neden bana Ateşli Deli[1] demiyorsun ha? Bu lakabı bulan orospu çocuğunu bir bulayım var ya, onun ağzını burnunu dağıtacağım.
-Uh, uh...
Muhabir kekeledi, bunalmıştı. Ama hepsi bu kadardı. Adama gerçekten verebileceği bir cevabı yoktu.
Adam bu dönemin efsanevi bir kahramanıydı.
Bense figürandan başka bir şey değildim, yardımcı role bile layık değildim.
“Ah...”, diye mırıldandım.
“Cidden çok kıskandım.”
Televizyonda istediğini söyleyebildiğin bir hayat yaşamak.
Ne kadar harika bir his olmalı?
Akıllı telefonumla biraz uğraştıktan sonra çevrimiçi bir Avcı topluluğu forumuna girdim. İnsanların röportaja tepkilerini merak ediyordum.
-Evet, Alev İmparatoru yine Ateşli Deliliğine başladı!
-Bu adam her zaman televizyonda şikayet ediyor.
Beklendiği gibi, forum alev alev yanıyordu.
İnsanlar röportajı izledikten sonra öfkelenmişti.
-En azından küresel bir izleyici kitlesi önünde sözlerine dikkat edemez mi?
└Bu onun ilk ya da ikinci seferi değil, biliyorsunuz.
└Bu yayıncının hatası, gerçekten. Onun nasıl biri olduğunu biliyorlar.
└Cidden... Sadece reyting için tartışma yaratmaya çalışıyorlar.
└Burası Alev İmparatoru fanatikleri tarafından istila edilmiş. İğrenç.
└Keşke ben de Alev İmparatoru gibi olabilseydim.
Alev İmparatoru'nun destekçileri ve eleştirmenleri.
İnternet Kızıldeniz gibi ikiye bölünmüştü.
-Keşke Alev İmparatoru da tüm yetenekleriyle birlikte iyi bir karaktere sahip ulusal bir temsilci olsaydı. Röportajlarının tercüm edilip yurt dışına yayıldığında bir vatandaş olarak çok utanıyorum...
└“Tercüme edilip yayılma”, ‘Tercüm edilip yayılma’ değil. Yabancı diller için endişelenmeden önce kendi dilinizi sevin. Ve Kule içinde milliyetiniz hiçbir önemi yoktur.
└Yani idolünüzün Korece küfür etmesi normal mi? Utanç verici.
└Sadece yazım hatasını düzeltti, ne bu hakaret? Çarpık kişilikli.
└Çarpık olan benim karakterim değil, senin hayatın lololol
└Keşke ben de Alev İmparatoru gibi olabilseydim.
Topluluk bir kargaşa içindeydi.
Sadece burada değil, Avcıların konuşulduğu her yerde.
-Alev İmparatoru'nun bir kız arkadaşı var! Azize ile çıkıyor!
└Azize mi? Gerçekten mi?
└Avcı olan bir arkadaşım Alev İmparatoru ve Azize'yi birlikte gördüğünü söyledi.
└Arkadaşım Azize ve bunun doğru olmadığını söylüyor.
└Keşke ben de Alev İmparatoru gibi olabilseydim.
Bazı yerlerde adamın kiminle çıktığı bile konuşuluyordu.
Azize, Alev İmparatoru ile birlikte en popüler Avcılardan biriydi. Gönderiye, güzelliği ve iyi doğasıyla ünlü Azize'nin 'hayattan bir kare' olarak adlandırılan bir fotoğrafı eşlik ediyordu.
Demek bu Azize ile çıkıyor.
“Ugh.”
Sonunda telefonumu bıraktım ve hayal kırıklığı içinde başımı tuttum.
Bu arada,
-Keşke ben de Alev İmparatoru gibi olabilseydim.
Yorumlarının hepsi benim tarafımdan yazıldı.
Sadece gönderilere göz attım ve yorumları yazdım. Gördüğüm her yazıya her zaman böyle yorumlar bırakırım.
Neden sürekli aynı yorum?
“Kıskanıyorum! Çok kıskanıyorum! Ben de başarılı olmak istiyorum!”
Çünkü kıskanıyorum.
Gerçekten böyle hissediyorum.
Bunu dürüstçe söyleyebiliyorum çünkü tek odalı dairemde yalnızım.
Odamı gören herkes şok olur. Her yer dergi ve gazete kupürleriyle kaplı. Hepsi de dünyanın bir numarası Alev İmparatoru hakkında.
「Alev İmparatoru 39. katı tek başına halletti!」
「Tek başına 38. katı fethetti! Alev İmparatorundan bir efsanevi başarı daha!」
「Avcı Yoo Soo-Ha. Dünya sıralamasında 1. sıraya ulaşan ilk Koreli.」
...
...
...
「Kılıç Aziz'in gidişiyle 1. Sıra tahtına kim oturacak? Yabancı uzmanlar 'Koreli Yoo Soo-Ha’ en olası isim diyor. 」
「Esrarengiz kahraman 10. Katı aştı. Kim bu kahraman? 」
「Kılıç Aziz 22 gündür kayıp. Bu Avcı sektörü için en büyük kriz mi olacak? 」
En yeni gazete makalelerinden on yıldan eski olanlara kadar.
Duvarlar gazete kupürleriyle doluydu. Bazı gazeteler tazeydi, bazıları ise zamanla sararmıştı. Bir tarih. Alev İmparatoru'nun tarihi. Hayır, Avcı Yoo Soo-Ha'nın Alev İmparatoru olarak tanınmasından bile öncesine dayanan bir tarih.
Ah.
“Keşke ben de Alev İmparatoru gibi başarılı olabilsem...”
Başkalarının beni kıskanacağı kadar başarılı olmak istiyorum. Başarılı olmak ve beni küçümseyenlere ya da bana saygı duymayanlara bunu göstermek istiyorum. Ve onlara gösterdikten sonra, onları cömertçe affedip geniş görüşlü bir adam olarak övülmek istiyorum...
Evet, televizyondaki kahramanı kıskanıyordum.
-Alev İmparatoru.
-Vay be. O lakap yerine bana ismimle hitap edemez misin? Muhabir olunca beyninizle birlikte işitme duyunuzu da mı kaybediyorsunuz?
-Özür dilerim. Lütfen izleyicilerimize birkaç kelime söyleyebilir misiniz?
-Haah. Ne söylemeliyim?
-Birçok hevesli Avcı sizi örnek alıyor, Alev İmparatoru Yoo Soo-Ha. Yirmili yaşlarınızın başında Kuleye girdiniz ve anında uyanış geçirdiniz! Ve bir ay içinde bir patron canavarı yendiniz! Lütfen onlara başarı için bir parça tavsiye verin!
Alev İmparatoru boş bir kahkaha attı.
-Eğer biri başarılı olacaksa, ben ne dersem diyeyim başarılı olacaktır. Tavsiye versem de vermesem de ne fark eder ki?
-Ama lütfen, sadece birkaç kelime!
-Ah, şu lanet yayıncılar. Peki, sadece birkaç kelime o zaman.
Alev İmparatoru başını kaşıdı. Öndeki saçları geriye çekip lastik bir bantla bağladığı saç modeline at kuyruğu deniyordu, değil mi? At kuyruğuna benzeyen uzun siyah saçları hafifçe sallanıyordu.
-Eğer kaderinde başarmak varsa, başarırsın.
Alev İmparatoru doğrudan kameraya baktı.
-Ama başarsan bile bana karşı ukalalık etme. Ölürsün.
-Pardon?
-Bu kadar. Söyleyecek başka bir şeyim yok, o yüzden beni takip etmeyin.
Bu sondu. Alev İmparatoru kamerayı arkasında bıraktı ve tek başına uzaklaştı. Muhabir panik içinde bağırdı, “Alev İmparatoru! Alev İmparatoru! Az önce söylediklerinizle ne demek istediniz?” diye bağırdı ama tamamen görmezden gelindi.
Alev İmparatoru'nun uzaklaşan figürünü sessizce izledim.
“Ah...”
Çok öfkeliydim.
Öfkelenmesi gereken görmezden gelinen muhabir olmalıydı. Yine de, nedense, küçümsenen benmişim gibi hissettim.
Gerçekten öfkeliydim.
“Keşke iyi bir yeteneğim olsaydı...”
Gerçekte ben F sınıfı, düşük seviyeli bir Avcıydım.
Gerçek zamanlı olarak interneti canlandıran röportajlar yapmak.
İnsanların özel hayatınızın küçük ayrıntılarıyla bile ilgilenmesini sağlamak.
Hepsinden önemlisi, kendi değerlerinizle başarılı olmak... ve zengin olmak.
Bu tür başarılı bir hayat benimkinden çok uzaktı.
“Başarılı olmak istiyorum... Keşke S sınıfı bir yeteneğim olsaydı. Ugh. Sadece para için değil, başarılı olabilmek için. Alev İmparatoru'nun becerisine sahip olsaydım ne kadar harika olurdu?”
Şu anda beni gören biri deli olduğumu düşünürdü.
Kendi kendime mırıldanıyor, arzularımı utanmadan açığa vuruyorum.
Ama yine de tek odalı dairemde yalnızım. Kimsenin duyamayacağı bir yerde kendi kendime mırıldanmak benim stres atma yöntemim.
Acınası görünebilir ama ne önemi var ki?
Dışarıda olay çıkarıp baş belası olmaktan iyidir.
Ne de olsa kimse dinlemiyor.
“...Ha?”
Ama görünüşe göre yanılmışım.
Sanki biri beni duymuş gibi, gözlerimin önünde altın bir ışık parladı.
“Hayır, olabilir mi?”
Sadece videolarda gördüğüm bir sahne. Tekrar düğmesine yüzlerce, binlerce kez tıkladım. Kıskançlığımı körüklemek için her sabah izledim.
Bir Avcı bir yeteneği uyandırdığında ortaya çıkan ışık.
“Altın rengi!?”
Ve bu sadece S sınıfı veya daha yüksek beceriler için görünen altın ışıktı!
Kalbim çılgınca çarpıyordu.
Kısa süre sonra altın ışık bir kart şeklinde toplandı.
[Benzeri görülmemiş çirkin bir kıskançlık!]
[Kule iğrenç kıskançlığınız karşısında dehşete düştü ve size bir beceri fırlattı.]
Ha?
Bu daha önce duyduğum beceri uyanışlarına benzemiyor.
Genellikle, bir beceriyi uyandırırken, 'Kule iradenizden etkilendi', 'Kule ciddi eğitiminizi ödüllendiriyor', 'Kule başarılarınız için övgülerini gönderiyor' gibi şeyler duyarsınız.
Ama çirkin bir kıskançlıktan dehşete düşüp bir beceriyi fırlatmak?
Sanki bana sadaka veriyorlarmış gibi.
“Hayır, hayır. Bu S sınıfı bir beceri. Ses tonunun ne önemi var?'
Rahatsız edici hissi görmezden geldim.
Bu anı bekliyordum. Uğursuz düşüncelere gerek yok.
[Beceri kartı yaratılıyor.]
Whoosh!
Sonunda, başka bir ışık patlamasıyla altın bir kart yaratıldı.
Kartı titreyen ellerimle kavradım.
[Tıpkı Senin Gibi Olmak İstiyorum]
Derecelendirme: S+
Etki: Bir düşman tarafından öldürüldüğünde otomatik olarak etkinleştirilir. Sizi öldüren düşmanın becerilerinden birini kopyalar ve kendi beceriniz haline getirirsiniz. Daha önce kopyaladığınız bir rakipten kopyalayamazsınız. Kopyalanan beceri rastgele seçilir.
*Ancak, öleceksiniz!
“Wow! Wow, oh... Oh... Huh?”
Zaman geçtikçe sesim doğal olarak şaşkınlaştı.
Gözlerimi kırpıştırdım.
“Ha?”
Bir an için yanlış bir şey okuduğumu düşündüm.
Kartın altındaki cümleyi yavaşça tekrar okudum.
*Ancak, öleceksin!
Gerçekten de böyle yazıyordu.
Bu beceriyi kullanmak ölmek demekti.
“......”
Boş gözlerle karta baktım.
Pencereden esen rüzgâr duvarlara asılı gazete kupürlerini hışırdatıyordu. Bir süre sonra tek odalı dairemde bir çığlık yankılandı.
“Kahretsin, bu da ne? Bu beceriyi nasıl kullanacağım!”
O gün efsanevi bir beceri kazandım.
Efsanevi derecede berbat bir beceri.
BÖLÜM NOTU
[1] Korece bir kelime oyunu var orada ama Türkçe bunu yansıtamadığından hikayeye göre bir şey yazdım
Bu bölüm gerçekten ilginçti! Karakterin Alev İmparatoru’na duyduğu kıskançlık çok samimi bir şekilde yansıtılmış. Özellikle aldığı yeteneğin onu ölüme götürecek olması, tam bir trajik sürprizdi. Kıskançlıktan güç kazanıp bu kadar kötü bir yetenekle karşılaşması ironikti.
Güçlenmek için sürekli ölmek mi? Vay canına.
Evet öldükten sonra çok güzel kullanırsın becerini