…
Odaya vardığımda Yaşlı Gurkant’ın etrafının doktorlar tarafından sarıldığını farkettim .
Buraya geldiğimizden bu yana 2 gün geçmişti.İlk geldiğimizde onunla ilgilenen hekimler durumunun kritik olduğunu ama tam vaktinde geldiğimizi söylemişlerdi.
Önümde duran başhekime
Sadece,
“Durumu nasıl” diye sorabildim.
Yaşlı Gurkant ile ilgilenen başhekim cevap verdi.
“Durumu hiçte iyiye gitmiyor,iyileşmesi gerekirken günden güne nabzı daha fazla düşmeye başlıyor,”
Yavaşça Gurkant’ı saran doktorların arasından ona doğru ilerledim.
Benim yüzümden bu hale düşen Gurkant’a tekrar baktım.Baktıkça Laura’nın babasının sözlerinde haklı olduğunu anladım.Aldığı yarayı saran sargı bezleri akan kanlardan dolayı artık sargı bezi demeye bin şahit istiyordu.Onu bu halde gördüğümde içimden bir parçanın daha koptuğunu hissettim.
“Yapabileceğimiz hiçbir şey yok mu doktor…?”
Çaresizlikle sorduğum bu soru yapabileceğim tek şeydi.
“Maalesef tek bir çaresi var ama…”
Dedi yüzünü kırıştırarak.
“Ama ne ?” diye sordum,
tek bir çare,ne olursa olsun önemsizdi.
“Sadece Urgen Krallığında yetişen Ur otları…”
Ur otları bu ismi ilk duyuşumdu.
“Hiç elinizde yok mu ?”
Tekrar sordum çaresizce.
“Argahan ve Urgen Krallığı uzun yıllardır düşman oldukları için elimizde olan tüm otları da çoktan yitirdik…”
“Öyleyse o otları gidip getireceğim”
Ne olursa olsun Gurkant iyileşecekse bunu yapmaya hazırdım.
“Evet gidip getirmek,ne kadar tehlikeli de olsa yapılabilir
Fakat Gurkant’ın durumu otların diğer krallıktan getirilmesini bekleyecek kadar uzun süre dayanamaz…”
Başhekimin bu sözleri içimde kalan son umutları da yitirmeye başlamama sebep oluyordu.
“Ne kadar dayanabilir.”
“Böyle giderse sadece 1 hafta…”
“Oraya gitmek ne kadar sürüyor ?
“Hiç zaman kaybetmeden çıkılsa bile konumumuza göre yaklaşık 1 ay…”
Başhekimle aramızda bu konuşma geçerken
Gurkant uzun süren sessizliğini bozdu.
Ve ağzından şu kelimeler çıktı.
“Espera Dağlarında,Keşişin Evinde,Şifalı Otlar…”
…
“Keşiş’in evi ?”
Gurkant’ın bu sözleri ne anlatmak istiyordu.
“Gurkant Espera dağlarına,keşişin evine gidip şifalı otları ordan almamızı istiyor.”
Bu sırada arkamızda sessizce olanları izleyen Cedric Espera söze girmişti.
Arkamda bulunan Cedric Espera tekrar konuştu bu sefer sesi daha ciddiydi.
“Askerler hemen hazırlanın,Espera Dağlarına otları bulmaya gidiyorsunuz !”
Cedric Espera’nın bu sözlerini duyduktan sonra ona döndüm.
“Bende gideceğim…”
Bende gitmeliydim,benim için canını feda etmeye hazır olan Yaşlı Gurkant için en azından bunu yapmalıydım.
“Hayır Aelir…Sen gitmeyeceksin.”
Onu dinlemeden hemen kapıya yöneldim.
Cedric arkamdan son bir kez daha seslendi.
“Yapma Aelir,Gurkant bunu yapmanı istemezdi…”
Bu sözler beni kararımdan vazgeçirmeye yetmeyecekti.
Hava kararmaya başladıktan sonra yanıma aldığım Gurkant’ın kılıcıyla birlikte Espera Dağlarına doğru şifalı otları almak üzere kontluktan ayrıldım.
İlk yorum yazan sen ol!
Henüz yorum yapılmadı