Handa yine yalnız başıma geçirdiğim sıradan bir gündü.Merdivenleri temizliyor,kalanlar için yemek hazırlıyor,bazen sohbet etmeye gelen Aynur ile çay içiyordum.Yine o güzel sohbetlerimizin birinde Aynur’dan hiç beklemediğim bir soruyla karşılaştım.
“Hep merak etmişimdir bu duvarda asılı duran resimde yanında oturan kişi kim ?”.
Yavaşça kafamı kaldırdım ve duvara doğru bakmaya başladım.Resmin yerini adım gibi biliyordum,üzerinde resmedildiği kişiyide.
Bu soru benim içimde tekrar tekrar yankılandı.İstesem de cevap veremedim.Boğazım istemsizce düğümleniyor,kalbimin atışları hızlanıyor,içimde duyduğum hüzün yavaş yavaş tekrar açığa çıkıyordu.
“O…”demekle yetindim.
Gözlerimden akan yaşlar,içimde hissettiğim ateşin sönmesine yardımcı olmuyordu.
“Özür dilerim…”diyebilmişti sadece Aynur,hissettiklerimi anlamış olacak ki bu sözlerinden sonra odadan ayrıldı.
Duvardaki resmi uzun zaman sonra elime aldım.O tanıdığım gözleri tekrar görmek beni anlatılamayacak kadar yoğun hislere sokmuştu.
“O gün senin yanında olmalıydım…Neden neden…”diyerek tekrar ağlamaya başladım.
İçimdeki dinmeyen yara kendini bana hatırlatmıştı,o nefretle andığım gün ile birlikte.
“Neden!”diye bağırdım kendimi tutamadan.
Resmi bir kenara kaldırıp masanın üstündeki her şeyi parçaladım,kağıtları,tabakları,sandalyeleri.Fakat bu yaptıklarım asla içimde tekrar yanmaya başlayan bu ateşi söndürmüyordu.Bir hışımla handan çıktım,geri dönmemek üzere.
Aklımda tek bir şey vardı.O yere gitmek,onun yanına gitmek istedim.
….
Uzunca bir yol katetmiştim ama asıl gitmem gereken yere varamamıştım önümde duran koskoca dağın eteklerine tırmanmalıydım.
Önümde yükselen dağ, gökyüzüne saplanmış dev bir mızrak gibiydi.
Zirvesi beyaz bir örtüyle gizlenmiş, bulutların arasına karışmıştı. Yamacından aşağıya doğru uzanan kayalıklar, zamanın dişleriyle oyulmuş gibi derin yarıklarla doluydu. Rüzgâr, taşlara çarpıp uğultulu bir ezgi çıkarıyor; sanki dağın kendisi nefes alıyordu.
Dağ’a yaklaştıkça hızlanmaya başladım.Yüksek dağa tırmandıkça etrafımda bir rüzgar bana eşlik etmeye başlamıştı.Beni bu kış ayında dondurması gereken rüzgarlar sadece içimde yanan ateşi harlamaya yarıyordu.Bu rüzgarlar beni durduramazdı,onu hissediyordum.
Yaklaştığımı biliyordum,onu tekrar görmeliydim.Bu hislerim artmaya devam ettikçe daha da hızlı koşmaya başladım.
…
Çok az kalmıştı tekrar kavuşmamıza.Koşmak için içimdeki son nefesi de hor kullanmıştım.Artık dermanım kalmamıştı.
Yere yığıldım,tekrar doğruldum ve yürümeye başladım.Dinlenecek vaktim yoktu.Ona bu kadar yaklaşmışken zaman kaybedemezdim.
….
Gece karanlığı üstüme çökmüş,dağın bembeyaz eteklerine ay ışığını düşürmeye başlamışken,bedenime de yavaşça bir uyku çökmeye başlamıştı.Gözlerim kapanıyor,her adımda bedenim karın içine saplanıyordu.
Önüme baktığımda hala tek gördüğüm O idi.Bana uçsuz bucaksız dağın eteklerinden selam yolluyordu.İçimi tarifsiz bir mutluluk kapladı ona içimdeki her hissi haykırmak istiyordum.
“Seni tekrar görebilmek ne güzel,”diye geçirdim içimden.
Sonrasında yavaşça yağan karın içine gömüldüğümü hissettim.Gözlerim kapanmış olacak ki tekrar açtığımda başka bir yerdeydim.
….
İlk yorum yazan sen ol!
Henüz yorum yapılmadı