Sabah güneş doğduğunda Aelir bir ses ile uyandı.

“Acele et Aelir,adam çıkmış,hızlı olmalıyız.”

Adamın arkasından yola koyulan ikili Gurkant’ın aura takibi sayesinde izlerini kaybetmeden arkasından izliyorlardı.

Adam ormanın içinde gittikten bir süre sonra durdu.

Aelir Gurkant’a dönerek.

“Buluşma yeri burası olmalı değil mi Yaşlı Gurkant,”dedi.

Gurkant kararlı bir sesle,“Sanırım öyle görünmüyor,”dedi.

Ormanın içinde takip ettikleri adam bir anda seslendi.

“Sabahtan beri arkamda beni takip ediyorsunuz ve bunu farketmeyeceğimi mi sandınız ?,”dedi.

Gurkant bunu tahmin etmemişti,aura’sını olabildiğince saklamış böyle bir durumun yaşanmaması için önlem almıştı.

“Böyle eski aura saklama yöntemleri benim üzerimde işe yaramaz moruk”,dedi alaycı bir tavırla ve devam etti.

“Buraya kadar takip ettiğine göre orada saklanıp kalmayacaksın değil mi ?”

Ardından Aelir’e bakarak ekledi;

“Bir de yanında çocuk getirmişsin ha ?”

Gurkant durumların bu hale gelebileceğini hesaba katmamıştı.Adam onu savaşa davet ediyordu.

“Aelir,sen arkamda kal…”

Aelir,ilk kez gerçek bir savaşa tanıklık etmek üzereydi.Gurkant kılıcını yavaşca kınından çıkarmaya başladı.

Gurkant rakibine yaklaşarak aura’sına odaklandı.

Adam Mavi auraya sahipti bu rakibinin gerçekten güçlü olduğunu gösteriyordu.Kolay bir karşılaşma olmayacaktı çünkü arkasında koruması gereken Aelir vardı.

Adam tekrar konuşmaya başladı.

“Bu kadar düşünmek için fazla yaşlı değil misin be,”dedi hayıflanarak ve ekledi.

“Fazla zamanım yok hadi başlayalım…”

Adam hızlı adımlarla keskin kılıç darbelerini Yaşlı Gurkant’a indiriyor,Yaşlı adama cevap şansı tanımıyordu.Gurkant uzun süre sonra ilk kez gerçekten savaşıyordu.
Adam kılıç darbeleri ile her seferinde Gurkant’ı sıyırıyor ölümcül darbeler indirmiyordu.Bir anlığına geri çekilen Gurkant nefeslenme şansı bulmuştu.
Mavi aurayla gelen darbeler çelik gibi sertti, yaşlı savaşçı nefes almakta bile güçlük çekiyordu.

“Senden umutluydum moruk,aurandan bir anlığına mor renk gördüğümü hissetmiştim fakat sen gerçekten çöpsün”

Gurkant yanağına aldığı çizikten akan kanı eliyle kontrol etti.

“Gerçekten şanslı bir adamsın,en son yaralandığım zaman bir dostumun hayatını kurtarmıştım şimdi yine bir dostum için yaralanıyorum.”dedi ve ekledi.

“Gerçekten çok istiyorsan sana istediğini vereceğim” dedi ve,
Sonra derin bir nefes aldı.

“Aelir… iyi izle.”

Bir anda etrafındaki hava titredi, mor ışık vücudunu kapladı. Aura kılıcına aktığında çevredeki yapraklar bile havalanmaya başladı.

“Ha haha,işte bundan bahsediyordum moruk,heyecanlanmaya başladım işte şimdi”dedi adam.

Fakat bu sözler Gurkant’a ulaşmıyordu artık çünkü normal bir insanın ulaşabileceği doruk noktasına ulaşmıştı,artık tekrar o ilk günkü gibi gücü içerisinde hissediyordu.Bağımsız,saf ve değerli bir güç.

Aelir gözlerine inanamıyordu,karşısındaki ustası gerçekten muazzam bir güç açığa çıkarmıştı.Etrafında oluşan mor aura etrafta büyük bir hava dalgası oluşturmuştu.

Şimdi inisiyatif tamamen Gurkant’taydı. Her hamlesi ağır, sarsıcı ve ezici bir güçle geliyordu. Adam geri çekilmek zorunda kalıyor, kılıcını sadece savunmaya yetiştirebiliyordu. Aelir, ustasının her vuruşuyla rakibini daha fazla köşeye sıkıştırdığını görüp umutlandı.

“Ustam kazanıyor!”

Bu güçle birlikte Gurkant rakibini boğucu bir üstünlüğe almıştı.Rakibinin gücü neredeyse bitecekti,ama bir anda rakibinden gelen etkili bir darbeyle sarsıldı.

“Tek mor aura kullanabilen sen değilsin morukcum”,dedi kırılan dişleriyle sırıtarak.Elinde tuttuğu yüzüğü çıkarmıştı.

“Bu yüzüğü kendi auramı sınırlamak için takıyordum ama sen gerçekten bunu hakettin.”

Aldığı darbe ile kendine gelen
Gurkant:

“Sen nasıl bir manyaksın böyle”

“Ben Selim Ateze,normalde görevim Cedric Espera’yı öldürmekti,ama ben ne olursa olsun bugün seni öldüreceğim.”

Aelir bu duyduklarından sonra dehşete kapıldı.Yaşlı Gurkant,muhteşem bir şekilde savaşıyordu ama bir türlü Selim Ateze denen adamı yenemiyordu.
Selim Ateze’nin yüzüğü çıkarması ile savaş daha da kızıştı,kazanan bir türlü ortaya çıkmıyordu,O an Ateze’nin aklına bir fikir geldi.

Selim Ateze,bir anlık boşluktan istifade Aelir’e doğru bir hamle yaptı,keskin ölümcül ve acımasızca.
Gurkant hemen önüne siper etti kendini,Aelir iyiydi ama kılıç Gurkant’ın sağ göğsüne saplanmıştı.

Aelir tüm gücüyle haykırarak “GURKANTT” diye bağırdı.

Gurkant sendeledi ama yere düşmedi,
“Ben ve sen Aelir bugün ölmeyeceğiz buna söz veriyorum,”dedi acı bir sesle,ama nafile ruhu bunu istemesede bedeni artık kaldırmıyordu,yavaşça önce gözleri son kez Aelir’i görme umuduyla ona uzandı sonra ise bilinci kapandı.

Gözleri dolmuştu Aelir’in, Yaşlı Gurkant onun için her şeyden kıymetliydi,onu köle olmaktan kurtaran,ona ismini veren,ona babalık yapan Yaşlı Gurkant gözlerinin önünde ondan kopmuştu.Anıları tek tek önüne geldi,ilk gün onu kölelikten kurtardığı ilk gün ona ismini vermişti.

“Senin ismin Aelir olsun ne dersin” bu cümle kulaklarında tekrar tekrar çınlıyordu.

Gurkant,onun için canını bile vermişti ama o ustasını bile koruyabilecek güce sahip değildi.

Ayağa kalkmaya çalıştı,
Gözünden akan yaşlar durmuyordu ama o yinede elleriyle silmeye çalıştı.

Selim Ateze,“Ne dokunaklı bir an öyle değil mi?”,dedi sırıtarak ve ekledi:

“Yaşlı moruk için özür dilerim ufaklık ”.
Selim Ateze alay etmeye devam ediyordu.

Aelir yerde yatan ustasınının kılıcını eline aldı,ve ağzından şu sözler döküldü.

“Yaşlı Gurkant ne olursa olsun ölmene izin vermeyeceğim”

Bu sözlerin ardından etrafında oluşan aurası belirginleşmeye başladı yeşilimsi bir renk etrafını sardı.

Selim Ateze,

“Ustan bir mor aura sahibiydi sen ise yeşil olmana rağmen bana kafa tutabileceğini mi sanıyorsun?”

Aelir sanki bunları duymuyormuş gibiydi,cevap dahi vermeden elinde ustasının kılıcıyla amansız saldırılar yapmaya başladı.

Selim haddini bildirmek için tek hamlede işini bitirmeye hazırlanıyordu fakat hesaba katmadığı bir şey vardı.

Çocuğun saldırıları garip bir şekilde işe yarıyordu.

Aelir’in etrafındaki aura titremeye başladı. Önce yeşil… ardından içinde gizlenen sarı bir parıltı açığa çıktı. Selim’in gözleri büyüdü.

Selim Ateze adeta şoka girmiş bir biçimde kaldı.

Sarı bir aura,sadece soyluların sahip olduğu özel aura.

Böyle bir şeyle karşılaşacağımı tahmin edemezdim.-Bu demek oluyor ki karşımdaki çocuk soylu kanı taşıyor olmalı,bu nasıl olabilir-,diye geçirdi içerisinden.

Aelir’in kılıç darbelerini savurup aralarında mesafe açtı.

“Sen kimsin ?”,dedi Selim Ateze gözlerinde sonunu kabullenmiş bir ifadeyle.

“Ben,Aelir,Köle Aelir,Gurkant’ın öğrencisi Aelir”

“Köle ha?”dedi şaşırarak Selim Ateze.

O sırada Aelir ise var gücüyle ustasının kılıcıyla son darbeyi indirdi.

Ve kendi bilinci de kapandı.
….

BÖLÜM NOTU

Selam arkadaşlar umarım bölümü beğenmişsinizdir,bu bölüm için görseller hazırlamıştım,patreon hesabından görselli bir şekilde okumak için patreon.com/kTobio yazarak okuyabilirsiniz.Teşekkürler.

Görselleri telefondan elimle çizerek hazırladım çok kaliteli değiller ama büyük emek harcadığım için benim için çok değerliler,bu bölümle birlikte yazıların kalitesine daha çok önem vermeye çalışıyorum artık.

Novel için hazırladığım görselleri kullanarak yaptığım reelslara ulaşmak için instagram @ktobio_nvl adresinden ulaşabilirsiniz.




novebo yorum yok

İlk yorum yazan sen ol!


Henüz yorum yapılmadı

Novebo discord sunucusu