Atın üzerinden dengemi sağlarken Parac’ın omzuna hafifçe yaslandım. Ormanın içerisindeki sessizlik, sadece rüzgarın ağaç yapraklarına çarpan uğultusuyla bozuluyordu. Cepa, önde ilerlemişti, ara sıra ağaçların arasındaki işaretleri kontrol ediyor, dallara takılmadan ilerlemeye çalışıyordu. Gökyüzünden süzülen güneş ışığı, ağaçların yapraklarından geçerek yerde küçük ışık halkaları oluşturuyordu; her adımımda ışık ve gölge arasında gidip geliyordum.
“Burası gerçekten derin bir orman,” dedim sessizce, sesim neredeyse rüzgarla karışıyordu. “Hiç bu kadar büyük bir ormanda bulunmamıştım.”
Parac, tek gözünü güneşe kısarak bana baktı. Yüzünde hafif bir tebessüm belirdi. “İlk defa mı yalnız başına bu kadar uzak bir yere gidiyorsun?”
Başımı salladım. “Evet… her zaman hânın içinde kalırdım. Böyle bir yolculuk… hem heyecan verici hem de korkutucu.”
Parac hafifçe gülümsedi, atın yelesini eliyle okşarken, “Korkmak doğal, ama yanında biz varız. Kont, seni korumamızı istedi ve biz de buradayız. “
Bu sözleri duyunca içimde garip bir rahatlama hissettim. Daha önce yaşlı Gurkant dışında kimseye güvenmemiştim, ama şimdi yanımda iki güçlü asker vardı…
Atla yola devam edebilmek gerçekten büyük bir şanstı benim için.Artık Gurkant’ın iyileşmesi için gereken otlara daha çabuk ulaşacaktık.
Yolculuk devam ederken Cepa söze girdi.
“Benimde karnım çok acıktı be Parac…”
“Bende bunu ne zaman söyleyeceksin diye merak ediyordum…Her zaman açsın sende.”
“Güçlü kalmak için aksatmamak gerek biliyorsun Parac.Açken auram bile dalgalanıyor ne yapayım.”dedi Cepa ve atını biraz daha yavaşlatıp durdu ve ekledi,
“Hadi beni düşünmüyorsun biliyorum arkandaki çocuğu sağ sağlim kontluğa döndürmeliyiz sende biliyorsun Parac.”
Bu sözlerin ardından Parac’da üzerinde olduğumuz atı durdurdu.
“Öyle olsun…”sesinden biraz sinirli olduğu anlaşılıyordu.
“Haa işte böyle ya”
Cepa istediğini yaptırmanın mutluluğu ile cevap vermişti.
“O zaman hızlı bir şekilde ayrılalım Cepa.”
dedi ve ekledi,
“Sen ve Aelir birlikte yiyecek bir şeyler arayın bende diğer tarafta arayacağım.”
Parac bu sözleri bitirmesiyle hızla ormanın derinliklerinde gözden kayboldu.
Ben ve Cepa yalnız başımıza kalmıştık.
“Değişik biri değil mi sence de, ha Aelir.”
“Belkide o da hızlıca işleri halledip kontluğa dönmek istiyordu…”,dedim.
“Hahaha evet öyle olduğunu biliyorum tabiki..”dedi Cepa anlamlandıramadığım bir kahkaha ile ve ekledi,
“Bunu boşverip yiyecek bir şeyler bulsak iyi olur…”
“Evet…”
Aramızda bu konuşma devam ederken Parac’ın yiyecek aramaya gittiği taraftan bir inleme yükseldi.
“AWWGGHHHHHH”
Bu seslerin geldiği canlıya her ne olduysa çok fazla acı çektiği anlaşılıyordu.
“PARAC”
Cepa’nın sesi endişe ile yükseldi.
“Aelir peşimden gel”
BÖLÜM NOTU
@ktobio_nvl instagram
İlk yorum yazan sen ol!
Henüz yorum yapılmadı