Sabah güneşinin ilk ışıkları hanın odasına süzülüyordu. Aelir, heyecan ve hafif bir gerginlikle gözlerini açtı. Bugün, Yaşlı Gurkant’ın uzun süredir sözünü ettiği ilk eğitim günüydü. Kalbi hızlı hızlı atarken, hem merak hem de biraz endişe içindeydi.
Kapıda Gurkant onu bekliyordu.
— “Hazır mısın, Aelir?” dedi yaşlı adam, sakin bir sesle.
— “Evet… sanırım,” diye cevap verdi Aelir, yutkundu.
Gurkant hafifçe gülümsedi ve Aelir’i hanın arka tarafındaki eğitim alanına götürdü. Bahçe, basit ama etkili bir eğitim için hazırlanmıştı: hedef tahtaları, çeşitli ahşap silahlar ve aurayı hissedip çalışabileceği boş bir alan vardı. Hafif esen rüzgar yaprakları hışırdatıyor, günün ilk ışıkları çimenlerin üzerinden süzülüyordu.
— “Her şeyden önce bedenin hazır olmalı,” dedi Gurkant, Aelir’in hareketlerini izlerken. “Zihin ve beden birlikte çalışmalı.”
Aelir, ısınma hareketlerini yaparken içinden fısıldadı: Bugün her şey değişebilir… belki artık kendimi güçlü hissetmeye başlarım.
Bir süre sonra Gurkant, aura kavramını anlatmaya başladı:
— “Aura, içindeki enerjinin ve gücün dışa yansımasıdır. Her insanın aurayı hissetme kapasitesi vardır, ama normal bir insan için en üst sınır mor tondur. Beyaz, yeşil, mavi ve mor katmanlar insanın potansiyelini ve deneyim seviyesini gösterir.”
Aelir merakla dinliyordu, gözleri Gurkant’ın üzerinde.
— “Ama istisnalar vardır,” diye ekledi Gurkant ciddi bir ifadeyle. “Soylu kan taşıyanlar veya olağanüstü güçleri olan kişiler sarı veya altın sarısı auraya sahip olabilir. Bu seviyeler, çoğu insanın erişemeyeceği bir güç ve kararlılık göstergesidir. Eğer sarı veya altın auraya sahip biriyle karşılaşırsan, unutma ki bu kişi sadece fiziksel olarak değil, ruhsal olarak da çok güçlüdür.”
Ardından Aelir, kendi aurayı hissetmeye ve ortaya çıkarmaya çalıştı. Başlangıçta beyaz ve hafif yeşil tonlar belirdi, ancak çocuğun kalbindeki yoğun merak ve irade, bu renklerin daha parlak görünmesine sebep oldu. Gurkant sessizce izledi, gözlerindeki dikkat ve hayranlık açıkça belliydi.
— “Aurayı hissetmek, sadece güç göstergesi değil,” dedi Gurkant,
Aelir’in yanına yaklaşarak, “kişiliğinin ve ruhunun yansımasıdır. Konsantrasyonun ve duyguların ne kadar dengeli olursa, aurayı o kadar güçlü kullanabilirsin.”
Aelir, derin bir nefes aldı. İlk kez kendi içsel gücünü ve potansiyelini görüyordu. İçinde hem bir cesaret hem de yeni sorumluluk duygusu yükseliyordu. Küçük elleriyle hafifçe etrafına uzanmış enerji akımlarını hissetti, gözlerinin önünde beyaz ve yeşil tonlar dans ediyordu. Gurkant ise bunu fark etti ama henüz Aelir’in aura renginde beliren hafif bir tonunun önemini anlamamıştı.
— “Güzel iş çıkardın, Aelir. Ama bu sadece başlangıç,” dedi Gurkant, içinden hafifçe düşündü: İleride… beklediğimden daha fazlası olacak.
Aelir ise heyecan ile aura’yı kavradığı için çok mutluydu. Aelir, ilk kez kendi aurayı hissettikten sonra etrafına dikkatle bakmaya başladı. İnsanların üzerinde hafifçe parlayan renkli buharlar fark etti; her birinin tonları ve yoğunlukları farklıydı. Merakla Gurkant’a yöneldi ve gözlerini onun üzerinde gezdirdi. Kalın ve güven veren duruşunun etrafında mor bir aura parlıyordu; Aelir bunu görünce şaşkınlıkla içinden düşündü: Demek ki Cedric Espera’nın hayatını kurtaran Gurkant Desir’in aurası buymuş… Mor auraya sahip olmak… gerçekten nadir bir şeymiş.
Aelir, ilk eğitim gününü tamamladığında, aurayı hissetmenin verdiği enerjiyle başını göğe kaldırdı. İçinde hem heyecan hem de gurur vardı. Belki de kendisi için yeni bir yol açılmıştı.
Ve o an, Aelir’in aurayı hissettiği bu ilk deneyim, ileride karşılaşacağı büyük sınavların ve sırların habercisi olacaktı.
İlk yorum yazan sen ol!
Henüz yorum yapılmadı