Aelir, derin bir boşluğun içinde süzülüyordu. Ne ayaklarının bastığı bir zemin, ne de tutunabileceği bir şey vardı. Boşlukta yankılanan tek şey, kulaklarına çarpan kendi nefesiydi.Boşluk yavaş yavaş bir sahneye dönüştü.
Ağaçların arasından sessizce yürüyen bir kadın görünüyordu; adımları dikkatli ama tedirgindi. Aniden, rüzgarın uğultusunun arasından hafif bir bebek ağlaması duyuldu. Kadın irkildi, durdu ve sesin geldiği yöne doğru ilerledi. Islak yaprakların arasında, yerde tek başına yatan bir bebek fark etti.Kadın bebeği eline aldığında,Aelir tepki veremeden karanlık onu yeniden yuttu.
…
“Ahh…”
Acı dolu bir sesle yerde yatan birinden sesler yükseldi,kendine geldi,yavaşça doğruldu fakat aldığı yara yüzünden feryatları arttı.
Sonra yaşananları tekrar hatırladı.Sarı aura kullanan bir köle nasıl olurda burada karşısına çıkmıştı.
Yarım kalan işini bitirmek istercesine çocuğun yanına doğru emekledi.Gücü bitmiş tükenmişti ama içindeki o his bunu burada bitirmeliyim diyordu.
Yerde yatan kılıcını tekrar eline aldı.
Karşısında duran çocuğa tekrar baktı.Tam darbeyi indirecekken duraksadı.
“Yoksa bu…hayır,gerçek olamaz,”diye içinden geçirdi.
Tam bu sırada etraftan gelen sesleri duydu,at sesleri hızla buraya ilerliyordu.
Yavaşça çocuğa doğru eğilerek kulağına fısıldadı.
“Birgün tekrar karşılaşacağız,Aelir” dedi ve hızla ormanın derinliklerine karışmaya başladı.
……
Birden gözkapakları titredi, ağır ağır açıldığında karşısında parlak bir gökyüzü belirdi. Yanında zırhlarının üzerinde Espera armasını taşıyan askerler vardı.
Biri fark edip hemen seslendi:
— “! Çocuk kendine geldi!”
Aelir, doğrulmaya çalıştı ama vücudu titredi. Birkaç metre ötede, yere serilmiş Gurkant’ı gördü. Ustasının göğsü sargılarla sarılmıştı. Aelir’in kalbine keskin bir suçluluk saplandı.
Askerlerden biri eğilip hızlıca konuştu:
— “Sakin ol. Yaşlı adam hâlâ hayatta ama çok kan kaybetmiş. Onu hemen kontluğa götüreceğiz.”
Aelir’in dudaklarından tek bir kelime döküldü:
— “Gurkant…”,dedi.
Rütbeli Askerin yüzü gölgelendi.
— “Gurkant’ın mektubu elimize ulaştığında hemen sizi aramaya koyulduk,burada neler oldu böyle?”dedi.
Aelir yaşananları askere anlatmaya başladı.Selim Ateze’yi takip etmeleri,Ateze’nin farketmesi,Gurkant ile yaptıkları amansız rekabet.Yüzük,mor aura ve her şeyi anlattı.
Rütbeli Asker Aelir’e dönerek,
“Söylediklerine göre Selim Ateze,bizim geldiğimizi anlayıp kaçmış olmalı”,dedi ve ekledi.
Yerdeki kan izlerini göstererek,
“Bu taraftan gitmiş olmalı,”dedi ve bir grup askeri arkasından gönderdi.
“Dikkatli olun,ne kadar yaralıda olsa bir mor aura kullanıcısı,ne yapıp edip onu bulun”,dedi sinirli bir sesle.
Sonrasında bu emri duyan askerler o yöne doğru ilerlemeye başladı.
Aelir ise Gurkant’ın yanına koştu,ustasının iyi olduğuna emin olmak istiyordu.Eğilip göğsünü dinlemeye başladı.Düzensiz ve kesik nefes alış verişlerini hissedince içinde tekrar bir umut belirdi.
Rütbeli Asker tekrar konuştu,
“Hazırlanın,Kontluğa dönüyoruz.”
Aelir,gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Ustasının ağır yaralı hali, Selim’in kayboluşu ve Espera Kontluğu’na doğru başlayan bu yolculuk…
Her şey böyle başlamıştı.
İlk yorum yazan sen ol!
Henüz yorum yapılmadı