Bir sigara yaktı ve uzun beyaz düz saçlarının rüzgar ve yağmur ile dalgalanmasını hissediyordu. Koskoca korsan bayraklı bir gemiydi ve bir mürettebatı vardı. Bu mürettebatın hepsi büyücülerden oluşuyordu ve kaptanları ise bir gözünde bandana olan biriydi. Korsan gibi giyinmişti. Ve birde korsan şapkası vardı.

-Efsanelere göre, Kırmızı gül denizin yedi kat altında mühürlenmişti. Çokça insan onu arayıp durdu. Bulanlar çok azdı ve onlarda denizde seyahat eden deneyimli kişilerdi. Hiç biri yakınına yaklaştıktan sonra kurtulamadı. Çok çok önceydi bunlar ve korku saldı. Artık onun yanına ne yaklaşan ne de bulmak isteyen oldu. Ve böylelikle mühürlendiği o yer unutuldu.

Gök gürültüsü ve aşırı dalga ile seyahat ediyordu bu gemi ama buna dayanabiliyordu rahatça. güverte de duruyordu ve kafasını eğip aşağıda duran mürettebatına baktı. Hepsine seslendi

-SEVGİLİ MÜRETTEBATIM!

Herkes ne işle uğraşıyorsa bırakıp onu dinlemeye koyulmuştu. Ve yanına 2. kaptan geldi ve onun yanında durdu.

-Bu gün bir keşif yaptım. ve şifreyi çözdüm. Bana ödenen borç ile kara enerji barındıran o soyun yıllardır kaldığı o evin altında ki haritaları buldum. Ve üzerlerine işlenen o şifreyi çözdüm.

2. kaptan haritaya bakıyordu yan yan. Harita kaptanın elindeydi ama sarsıntıdan dolayı da çok iyi anlayamıyordu. Gözlerini kısıp açıyordu ama yine de sarsıntıdan odaklanamıyordu. Eliyle gösterdi.

-Şey kaptan? Bu bir harita mı?

Kaptan sırıtarak döndü, Aynen öyle... Bu kılıcın Denizin dibine gömülmesinin nedenleri denizleri anlamak karayı anlamaktan daha zor olmasıydı. Ama ben bu haritaya bakarak her şeyi çözdüm.

Aslında bu bir harita değildi. Şifreydi. Enlem ve boylamın tam konumunun bulunması için bir kaç ipucu barındıran bir kağıt parçasıydı.

-ROTAMIZ... YUNAN ADALARI!

2. kaptan bunu duyunca şaşırmıştı, Yunan adaları mı? Ne demek bu? Ege denizi boyunca biz Kılıcı mı arayacağız?

-AYNEN ÖYLE. Bir sorun göremiyorum.

-Olmaz efendim çok zaman kaybederiz.

-Tonlarca borçlarına rağmen sadece bir eve bütün borçları kapattım. Bunun bedeli budur. Sızlanmayı kes ve işinin başına dön.

-MÜRETTEBAT! TAM YOL İLERİ. HEDEFİMİZ YUNAN ADALARI!

Herkes bağırışıp çağırırken etrafa koşuşturuyorlardı ve içlerinden biri bağırdı.

-Susun!

Bütün herkes bunu duyunca duraksadı. Ve kaptanda arkasını döndü. Ona baktı.

-Ne var?

-Efendim. Beni bağışlayın ama yunan adalarında dayanamayız. Kılıcı çok istiyorsunuz biliyorum ama orada bütün mürettebat ölür.

-TAM YOL İLERİ! MIZMIZLANANLARI ZİNDANA AT. 2. KAPTAN!

2. kaptan korsan paltosunun altında ki kılıcını çekti ve merdivenlerden yavaşça indi. Bunu yaparken mutlu değildi aslında.

Adam yerinde duruyorken diğerleri işinin başına dönmüştü. Adamın önünde durdu ve ona söyledi, Üzgünüm ama kaptanın sözünden çıkmamalıydın.

Adam sakallıydı ve hiç duş almamış gibiydi. kızgın bir bakış atıyordu, Zaten öleceğiz zindanın önemi yok. Orada içinden çıkamayacağımız bir savaş bizi bekliyor olabilir. Büyücüleri bırak söylentilere göre büyücü olmayan kişiler bile kılıcın peşinde olabilir. devletler ve başka devletler. onların yüksek donanımlı gemilerine karşılık bizim gemimiz bize fayda sağlamaz. Ölürüz.

-Savaşmadan bilemezsin. Savaşarak ölmek iyidir. Ama boş yere ölmek iyi değildir. Bu yüzden savaşacağız.

Adam daha da kızdı bu cümleye, İyi. Zindana at.

Geminin altına indiler ve bir sürü zindan odası ile karşı karşıya gelmişlerdi. Bir sürü iskelet vardı ve çoğu bir beden gibi bile değildi. Vücutlarından dağılmış iskeletlerdi.

-Bunlar ne lan böyle?

-Zindanda çürüyenlerin cesetleri. Lanetli Gemimiz zindana girenleri lanetliyor ve onların beden ve ruhlarını emiyor. ve bu olurken Gemimiz kendine güç katıyor.

-Arkasını hızlıca döndü, Çok özür dilerim lütfen bağışla ben zindanda hapsolmak istemiyorum!

Çatt.

Ve demir kapı kapandı. çaresizce yalpaladı. bu sırada küçük delikten baktı 2. kaptan, Çürüyeceksin.

Kapıya yapıştı yalvararak, Lütfen beni çıkar! lütfen Lütf-

Ve küçük delikte kendiliğinden kapandı. Artık kapı duvar gibi olmuş ve kapı olmayı yitirmişti. Bu sırada ise kaptan uzun dürbünüyle bakıyordu. Sallanan gemisi ve gıcırdayan bir sürü ses. Çalışan mürettebatının sesinin ardından 2. kaptanın yukarı çıktığını görmüştü. eliyle ileriyi gösterdi, İleri bak! 2. kaptan.

2. kaptan güverteye çıktı ve kendi dürbününü çıkardı. Ve baktı. yüz ifadesi değişmişti ve endişeli bakışları olmuştu.

-Kaptan! Ne yapacağız?

-Sizi bu savaşa sürükleyemem. Ama onuna dostça bir konuşma yapmak isterim.

koskocaman sanki deniz üzerinde bir mini göktaşı duruyor gibi idi. Kayıp Krallığın koskoca binasını görmüşlerdi. Tıpkı dünyanın güneşin yanında nokta gibi kalması gibiydi. Gemileri Kayıp krallığın yanında böyle kalıyordu. Gemi gittikçe yaklaşıyorken Kayıp krallığın neden yunan adalarının civarında olmasını da merak ediyordu. Çünkü kralın hedefinin bu olmadığını biliyordu. git gide daha da kocaman geliyordu ve yaklaşıyorlardı.

-HAZIRLAYIN! TOPLARI HAZIRLAYIN!

Herkes topları hazırlıyordu ve gemi en sonunda Krallığın yanında olacak kadar yaklaşmıştı. sadece bir yaka da olan toplar hazırlanmıştı ve emir bekleniyordu. Kral duraksadı ve derin bir sessizlik oldu. Krallığa öylece bakıyordu.

-ATEŞ!

ve toplar fırlatıldı. Ateş açıldı. Gemiden her bir çıkan top krallığa çarpsa da hiç bir etkisi olmuyordu. Kral sadece bir topa gözünü kestirmişti ve havada gitmesini izliyordu. Ve top Işıl ışıl saf enerji ile parlamaya başladı.

POOOFFFFF......

Top krallıkta insan genişliğinde bir delik açmıştı. Oraya zıpladılar. Yaklaşık 10 metre kadar fark vardı aralarında ve çokça top yine de bu kısa mesafede iş görmemişti.

Delikten içeri girdikten sonra her bir duvarın bir saray gibi kaplaması olduğunu görmüşlerdi ama burası sadece bir koridordu. 2. Kaptan ve kaptan içeri girdiler. geminin başı boş kalmıştı. Ama sorun değildi çünkü gemi Kaptan'ın Saf enerjisini barındırıyordu. Bu yüzden gemi sahipli bir gemi ve çalınamazdı.

2. kaptan ve Kaptan öylece yürüyorlardı.

Kaptan konuşmaya başladı, Geldiğimizi bilmeleri uzun sürer. Koca bir krallık ve küçük bir deliği fark etmeleri uzun sürer.

2. Kaptan kafasıyla onaylamıştı. Bu sırada koridorun sonuna gelmişler ve bir asansör görmüşlerdi.

-Tahminlerime göre biz kralın yanına gitmeden burada olduğumuzu anlayamazlar.

2. kaptan yine kafasıyla onayladı, Hım hım. hı hı...

Asansörün tuşuna basmışlardı ve 89. kattan iniş yapıyordu. Gittikçe sayı azalıyordu ve kaptan yine konuşma istedi, biliyor musun? Senden önce de bir tayfam vardı.

Bunu duyunca buz kesti, Duymak istemiyorum.

-Kılıcın yerini bulmak için savaşmıştım ve bir gözümü kaybettim. Aslında işkence gibiydi. Savaşımda, Bir korsan her zaman göz bandı takmalı, demişti ve gözümü deşti. Ve gözümü kaybettim.

-Kardelen soyundan biri ile mi?

-Evet. Şuan ki Emir denen veledin babası.

-Emir mi?

-Evet. Kardelen soyunun mirasçısı ve son üyesi, Emir kardelen. O haritayı almak için savaşmıştım. O , o zamanlar bebekti.

dirrtt...

Ve ses geldi. Asansörün sesiydi bu. Kapı açıldı ve 10'dan fazla muhafızın çoktan kendilerine silah çevirdiklerini görmüşlerdi. Kaptan mal mal bakıyordu.

-Nasıl?

2. Kaptan güldü, hıh. Çok aptalca bir tespitti kaptan. Ama sanırım bizi çoktan fark ettiler.

Kaptan bunu duyunca mutlu olmamıştı, görebiliyorum.

Asansöre bindiler ve yaklaşık 200 düğmenin olduğunu görmüşlerdi. Ve 200. Düğmeye basılmıştı.

-Bilgin olsun Heba. Buradan rahatça kurtulabiliriz.

Heba şaşkınlıkla bakıyordu, Buna gerek yok. Bizi zaten krala götürüyorlar. Amacımızda buydu.

-Evet öyle.

............................ Asansörden çıktıktan hemen sonra..............................

Paattttt....

Zindanları bile lükstü ve ikisi de mal mal muhafızlara bakıyorlardı.

Zindan kapısından tutuyorken bıraktı ve arkasını döndü. Bir zindana hapsedilmişlerdi ve bunu hiç beklemiyorlardı.

-Garip. Namımı bilmiyor anlaşılan.

Daha da mal gibi bakıyordu Heba'ya, hani bizi oraya götürürlerdi ha?

2. kaptanda şoka uğramış gibiydi, Nerden bileyim ben kaptan. Öyle sanmıştım.

Muhafızın biri geldi ve demir kapıya vurdu.

-Dinleyin!

Diz çöktü ve devam etti, Kralımız sizi görmek için geliyor.

Kaptan Yerde ki muhafızın bu halinden haz etmemişti ve yüz ifadesinden de bu belli oluyordu.

kral karşılarında belirdi. Sırıtarak bakıyordu, Tek göz... Ne haber?

-Tek göz mü? Adım Kano.

-Adını umursamıyorum tek göz. Söyle bakalım Neden beni rahatsız ettin?

Eliyle muhafızları işaret ederek söyledi, Böyle karşılanmayı beklemiyordum ama bunu affediyorum. Heh.

-Sen ne dedin?

-Müttefik olmaya geldim.

Kral bunu duyunca şaşırmıştı, Müttefik mi? Neden müttefik olacağız?

-Kılıcı bulmamda yardım edeceksin. Bende Sen ne istersen yardım edeceğim.

Kral bunu anında reddetti, Haah. Bir korsana güvenmem. Yağmacı. Hırsızlık yapıp bozgunluk çıkarırsın. bir korsanla asla anlaşma yapmam. Ve sen krallığımın zindanlarında çürüyeceksin.

-Buradan çıkamayacağımı mı düşünüyorsun kral? Bu zindan beni tutamaz. Sadece Kırmızı gül için geldim.

Bu lafı duymuştu Yessa ve Kralın yanında belirdi, Sen Kırmızı gül'ün peşinde misin? Sen ne yapabilirsin ki? Onu kontrol edemeyeceğin çok açık.

-Aağhh anlıyorum. Demek sende onu istiyorsun.

-Evet. Onu istiyorum. Efsaneye göre o kılıca dokunabilen biri Şeytani enerji kullanmaya hak kazanır. Bu da Marakadan sonra en güçlü büyücü yapar. Bu yüzden onu istiyorum.

Kano sırıttı, Kırmızı gül'e sahip olduktan sonra bütün deniz benim hükmüm altında olacak.

Kral lafını kesti, Hayır. onun gücü ile daha fazla yağmalama ve yıkım getirirsin. Senin elinde o boşa gider. Madem bunu çok isteyen var. Kimsenin eline geçmemesi için onu benim almam gerekecek. Zindanımda çürüyeceksin. tek göz.

Çekip gitmişlerken Kano bu durumdan hiç hoşlanmamıştı ve nefret gözleri ile onları izliyordu. Muhafızlarla baş başa kalmışlardı en sonunda...




novebo yorum yok

İlk yorum yazan sen ol!


Henüz yorum yapılmadı

Novebo discord sunucusu