Koskoca lüks bir Saray gibiydi. ama bu saray Bir evin odası gibiydi. Kocaman bu saray bile Kayıp krallığın belli bir odası gibi duruyordu. Gözleri bağlı 50'ye yakın asker vardı ve onun komutasında ki o soğuk adam dizilmiş bu askerlerin önünde dizleri üstünde duruyordu. Karşısında Kayıp Krallığın 8 ana adamından birinin önündeydi. Bu adamın adı Yessa idi. Bu Yessa Kralın 8 ana adamından biriydi ve kendi komutasında ki dizleri üstünde duran bu adamın başındaydı. Ona kendi kılıcını doğrultmuştu ve düz bir şekilde ona bakıyordu. Ona söylemek istedi.

-Başarısız olman kimin suçuydu?

-Kafasını hafif kaldırdı bu adam, Adamlarımın suçu yok. Ama safkanları hafife aldın ve beni silahsız gönderdin.

Yessa hafif alaycı bir bakış attı, Hıh. Sanırım seni fazla büyütmüşüm. Sıradan insanlara karşı bu kadar zayıf olacağını beklemiyordum. Zayıflar sadece ölmelidir. Bu yüzden senin çektiğin bu hatayı Emrinde ki herkes ödeyecek. Safkanları yok etme görevin başarısız oldu.

-Onlar sandığınız gibi sıradan değiller. Hepsi fazlasıyla güçlü kişiler. Benden hatta senden bile.

Daha alaycı bir bakış atmıştı ve simsiyahlar içinde ki paltosunun altına koydu kılıcı, bu saçmalık. sıradan insanlar bizden güçlü olamaz. Biz kayıp krallığız.

-Ayrıca KIRMIZI GÜLÜ Bulacağım.

Çok şaşkınlıkla ona bakıyordu. Bu şaşkınlık çok fazlaydı.

-Ne? Sen ne dedin? Kırmızı gül mü? Sen?

-Bunu beklemiyor muydun? Kralımız izin verdiği sürece kendime hedef edinebilirim. Kırmızı Gül'ü ben alacağım. Şeytani enerji barındıran tek kılıç. Evrenin gücünü kendi içinde barındırıyor. İndirgenme tekniğini saldığında Evrenin kaldıramayacağı bir baskı gücünü dışarıya salıyor. Şüphesiz dünya üzerinde ki en güçlü indirgenme tekniğine sahip kılıç.

Şaşkınlığı hafif gitmişti, Sen? O kılıcı kontrol edebileceğini mi zannediyorsun?

Elini kılıcının sapına koydu. Kolunu dinlendirmek içindi. Paltosu hafif Kıvrılmıştı bu yüzden, Saçmalık. Onu kontrol edebilirim. Onu büyücüler kontrol edebilir.

-Ama o kılıcın bir sahibi var.

-Doğru. Maraka Aruma. Çok güçlü bir kılıç. Mühürlenmesine rağmen baskı gücü dışarı sızmaya ve o alanı korumaya devam ediyor. Kılıcın Bir kilometre yanına yaklaşırsan Salınan baskı gücünden dolayı bedenin iflas etmeye başlar değil mi? O baskı gücünü de sadece o kontrol edebilir. Saçmalamayı kes aptal! hikayeyi biliyorum. Ama geçmişte olan her şey aynı kalmaz. Bunu değiştireceğim ve kılıcı kontrol edeceğim. Kırmızı gül benim olacak.

Başını hafif eğdi ve hafif sırıttı, İnfazımda hedefini söyledin. Bu da senin çaresiz biri yapar. O kadar çaresizsin ki kendini avutmak için benimle konuşuyorsun.

Bu lafları umursamadı Yessa, Saçmalığın daniskasının saçmalığı. Ne dediğin umrumda değil. Kralımız Basit öldürülme kavramını sevmedi. Bu yüzden senin de basitçe düşman tarafından öldürüleceğin kanaatine vararak bu şerefi bana nail etti. Yani Kralımıza göre basitçe ölümler kendi adamları tarafından yapılmalı. bu yüzden canını alacağım.

Adam bunu umursamamıştı, Ne dersen de. Sende öleceksin. O kılıcın yerini bulsan bile, Yanına yaklaşırsan öleceksin. Boşu boşuna hayaller kuruyorsun.

-Boş ya da değil bu seni neden ilgilendirsin ki? Sen zaten öleceksin. Benim ölümüm yerine kendininki için endişelen.

Ve bir ses duydular. Sert ve kalın bir sesti. Çok kalın bir ses değildi.

-Yeter.

Yessa sese dönerken bir anda Adamın öylece kalbinden bıçaklandığını da görmüştü. Kanlar akarken kılıcını kınına koydu. Bu olurken Yessa şaşkınlıkla izlemişti.

-Kralım?

Hemen diz çöktü ve kafasını eğdi. Bu sırada ise bütün diz çökmüş ve gözleri elleri bağlanmış adamların kellesi kopmuştu. Kral Onun kalbine bıçağı saplarken diğerlerini de böyle öldürebilmişti. Baskı gücünü kullandığı içindi. kılıcı ile fiziksel olarak onun kalbini deşerken baskı gücü kullanarak her bir bedenin istediği bir bölümünü kesebilmişti. Baskı gücü salınmasa Telekinezi kapsamında bir kesme işlemi uygulayamazdı. Kısacası baskı gücü salınırken bazı istenilen saldırılar temassız bir şekilde uygulanabilirdi. Kırmızı gül adında ki bu kılıçta böyleydi. Mühürlü halindeyken bile dışarıya baskı gücü sızdırıyordu ve tükenmiyordu bu. Kontrol edemeyen bedenler kılıcı tuttuğunda iflas ederdi. Baskı gücü dışarı salındığı için ve bir kilometrelik alanda bir oksijen gibi durduğu için o alana giren herkes telekinezi kapsamında bedenleri iflas ederdi.

Kral diz çöken Yessa'nın önünde durdu ve ona dik bakışlar attı, Güzeller güzeli Sarayımda ne yapıyorsun? Ayrıca onu öldürmedin ve bunu benim yapmamı sağladın. Söylesene şu ana kadar ne işe yaradın?

İyice diz çöktü, Üzgünüm efendim.

Kral iç çekti ve konuşmaya devam etti, bir hedefin olduğunu biliyordum ama bunun Kırmızı gülü uyandırmak olduğunu bilmiyordum. Senin gibi biri onu uyandıramaz ve onu kullanamaz. Gözünün önünde ki gerçeği gör. Yessa.

Yessa bunu kabul etmek istememişti. Ona hayretle baktı, Bunu bilemezsiniz kralım.

Kral gözünü çevirdi ve ona baktı, Demek hedefin bu. Sana bir soru Yessa. Sana bir hedef versem... Önce hangi hedefi yerine getirmeyi seçerdin?

Yessa Kendi görüşünü kabullendiğini hissetmişti ve söyledi, Her zaman önce sizin hedefleriniz efendim.

Kral yürümeye devam etti ve kırmızı halının sonunda ki muhteşem ve şaşalı o tahtına oturdu. Kılıcını kınından çıkartıp kendi önünde yere sapladı.

-Öyleyse sana verdiğim hedef Senin kendi hedefinden vazgeçmek olacak.

Mal mal bakıyordu ve söylemeden edemedi Yessa, Kralım... Beni bağışlayın ama. Siz dalga mı geçiyorsunuz?

Kral bu lafı duyunca gülümsedi, Kırmızı gülü Maraka dışında kimse kontrol edemez. Maraka'nın mühürlü olduğu yıllar boyunca türlü türlü büyücüler gelip geçti. Hepsi de bu yüksek şeytani enerji barındıran kılıcı kontrol etmek istiyordu. Bir kişi bile bunu başaramadı. Maraka uyandığında kendi kılıcını çağıracak. O kılıç sahipsiz değil.

Soru sormak istiyordu. Daha fazla bilgi edinmek istiyordu, Peki efendim. O zaman bu Maraka uyanmadığı sürece kılıç sahipsiz değil mi?

Kral net bir cevap verdi, Hayır. Kılıç sadece Maraka'ya ait ve öyle kalacak. Maraka mühürlü diye kılıcı sahipsiz sanma.

Bir telefon geldi. Garip bir zil sesi vardı. Kral telefonu kürkünün cebinden çıkardı ve açtı.

-Efendim?

Ve ilgi duyduğu bir ses vardı.

-Hey. Ne haber?

Kral anında gülümsedi. Hatta sırıttı ve içinde ki tutku belli oldu, İsimsiz ha? Numaramı nereden buldun?

İsimsiz telefona konuşurken Kendi bilgisayarının başında oturuyordu ve gülerek konuşuyordu.

-Boş yapma faslını geçelim ha? Yakında krallığını denizin dibine gömeceğim. Bu kısmı atlayıp krallığının yerini söylemek ister misin? İşleri hızlandıralım. Fazlasıyla uğraşmak istemiyorum. Büyük balık değilsin.

-Haaa ha ahahha. İsimsiz Laboratuvarının yerini söyle. Ahh doğru. Birden fazla var değil mi? Ayrıca senin gibi bir korkak onların yerini söyleyemez.

İsimsiz ciddileşti, Ciddiyim. Konumunu söyle. Bu işi uzatmayalım.

Kral daha da sırıttı ve arzusunun fazlalaşmasına Yessa bile şahit oldu.

-Hızlı gelsen iyi olur. İsimsiz.

İkisi de telefonu kapattı. Kral ayağa kalktı ve yere sapladığı kılıcını aldı.

-Onu kendi kılıcım ile keseceğim.

Yessa kafasını kaldırdı ve ona baktı, Kralım. Kimdi o?

-Öldürmek istediğim o kişi. İsimsiz.

Yessa şaşırdı, Efendim. Dikkatli olun. Adamları çok sağlam ve itaatkar.

Kral iyice sırıttı, Sen öyle değil misin? Yessa. Kendini küçük görme. Savaş yakında başlıyor. Onu yok ettikten sonra her bir laboratuvarını ele geçireceğim.

Bu laboratuvarın Bir indirgenme tekniği sayesinde oluştuğundan bir haberdi. Kral kendisi savaşmadan adamları ile bu savaşı rahat kazanabileceğini düşünüyordu. Oysa İsimsiz Safkanlarını kullanmaya bile gerek duymuyordu. Sadece başka adamı olmadığı için Safkanlarını kullanmak zorunda kalacaktı.

İsimsiz telefonu masaya koydu ve Bilgisayar'ın olduğu masanın yanına ayaklarını uzattı.

-Aaağhhh. Neden her şey bu kadar kolay?

Aslında kolay değildi. Koca bir krallığı ele geçirmek değil denizin dibini boylamasını istiyordu. Ama bunu kolay olarak görüyordu. Kazanmak için basit bir düşünceydi. Kazanacağı her bir savaş kendisinden daha kolay olmalıydı. Düşünce yapısı buydu ve daha gerçekleşmese bile hepsinin kolay olacağını biliyorum diye bakıyordu. Bu onun düşünce yapısıydı.

Tonlarca büyücü olmasına rağmen en çok Cevahir'i indirmek istemesinin tek nedeni de ... Cevahir'inde bu düşünce yapısında olmasıydı. Her bir kişi kendinden kolaydır düşüncesi. Bu aslında ego belirtisiydi. İkisinde de yüksek miktarda ego vardı. Ama bu ego da boş değildi. Kendilerinin neler yapıp yapamayacağını biliyorlar ve küçük görmüyorlardı.




novebo yorum yok

İlk yorum yazan sen ol!


Henüz yorum yapılmadı

Novebo discord sunucusu