Sean ile Tristan son yendiği canavarın mutluluğu ile birlikte yollarına devam ediyordu, onlara verilen sürenin bitmesini bekliyordu. Bu zamanı geçirmek için yol boyunca bir birlerine bir şeyler anlatmışlardı. Konuşmaları beklediğinden daha derindi, yol üzerinde garip bir şekilde canavar görmemeleri, konuşmalarını uzatmalarına sebep olmuştu. Yine de bir birleriyle konuşmaları, bu ikilinin arasını yeterince iyi hale getiriyordu. En azından bir sonraki turda, bir ihtimal bile olsun güvenebilecekleri birileri bulunuyordu. Bu konuşmalardan, Sean'ın öğrendikleri şunlardı;
Tristan, hala tanrılara tapan soylu bir aileden gelen bir kılıç ustasıydı, yine de kendisi ailesi kadar soylu değildi. Kendi ailesinin reddedilen çocuğuydu. Bunun sebebi tanrılardı. Yeterince dramatik bir geçmişi olduğu söylenebilirdi. Bu elbette Sean'ın öğrendiği kadardı. Onun hakkında çok düşünmeye gerek yoktu.
Tristan'ın açısından ise Sean; sadece bir avareydi, Sean aslında aklını ve anılarını kaybetmemişti. Sean sadece yolunu kaybetmişti, bu da onu bu hale getirmişti. Tâbi bu Sean için alaydan ibaretti, bir insanın yolu ne olabilirdi ki? Bunu düşünmeye gerek bile yoktu, en azından böyle bir dünya içerisinde insanın yolu yaşamaktan ya da hayatta kalmaktan ibaretti.
İkilinin sohbetleri ve konuşmaları kısa bir süre sonra çalan bir alarm sesi, sonrasında ikisinin de başka bir yerlere ışınlanması ile son buldu. Bundan sonrasında Sean tekti. Sean, ışınlandığı vakit yine kalça üstüne doğru düşüyordu ki, bunu bir daha yaşayamazdı. Bundan dolayı bacaklarını aşağı doğru çekip kendine yön verdi ve bacakları üstüne düştü, tam düştüğü esnade ise dizlerini kırarak etkiyi olabildiğince indirgedi ve doğrulup etrafına baktı.
Bulunduğu bölge yıkık dökük binalar ile kaplı olan bir bölgeydi, etrafta yoğun bir kan kokusu vardı, bu onun yüzünü ekşitmesine sebep olmuştu. Hava yeterince soğuk ve karanlıktı, ayrıca havada sadece 50 metre ilerisini görebilecek kadar bir sis bulunuyordu. Bunun neden olduğunu tahmin etmek zor değildi. Tamamen insan avından dolayıydı, bunu anlaması ise zor değildi.. Sean düşünceleri ile meşgul iken aniden duyduğu bir ok sesi ile birlikte kafasını sola doğru yatırdı, tam karşıdan gelen bir ok sağ taraftan uçup gitmişti. Sean hemen mızrağını sağ eline doğru aldı ve elinde bir tur çevirip sıkıca tuttuktan sonra arkasını dönerek koşmaya başladı, koşarken içinden geçen şey elbette belliydi; 'PANEL, PANEL, AÇIL, TABLO, PANEL!'
İçinden tamamen bunlar geçiyor ve arkasından bir anda gelmeye başlayan oklardan kaçmaya çalışıyordu, bir sağa, bir sola sekerek ilerleyip hayatta kalma mücadelesi veriyordu. En sonunda ise yıkılmış olan bir binanın parçalarının arkasına doğru geçerek kendisini arkadan gelen saldırılara karşı savunmaya almıştı. Sisten dolayı gözden kaybolduğu söylenebilirdi, bu biraz olsun içini rahatlatıyordu. Olduğu durumda içini rahatlatmayan tek şey etrafındaki her yerden bir anda gelen silah sesleri, insan sesleriydi. Her an kendisinin başına bir şey gelebileceği de kesinleşiyordu. Elbette bunu umuyordu ama umduğu şey başına gelmezdi, Sean olduğu yerde otururken bir anda önüne bir insan kolu düşmesi ile birlikte göz bebekleri büyümüş, gözleri iyice açılmıştı. Kusma hissi tüm bedenini kaplamıştı, birden önüne düşen insan bedeni ile Sean kafasını sağa çevirip yere doğru kusmuştu. Kusması bitince kısa bir süre -yaklaşık 1 saniye kadar- düşündü.
Sağ koluyla ağzını sildi ve mızrağını tutarak hızlıca kendisini öne doğru attı, cesedin üzerinden yuvarlanıp yana doğru düşmüştü. Sırt üstünde yerde duruyordu, bakışlarını önüne doğru çevirdi, gördüğü şey beyaz uzun saçlara sahip, yeşil parlak gözleri olan, meleğe benzeyen bir kadındı. Kadının görünüşü Sean'ın hayallerini şekillendirmesi için yeterliydi. Sean hayale dalacağı sırada kadının kendisine doğru kılıcını yukarıdan aşağıya doğru savurması ile birlikte mızrağını hızlıca önüne doğru çekerek kılıcı engelledi ama, mızrak bir anda kesilerek ikiye bölündü ve kadının kılıcı Sean'ın karnına doğru gitti. Sean, refleks olarak sol elini kılıcın ucuna doğru koydu ve eliyle pençe şeklinde tutmaya çalıştı, yine de kılıç bir anda eline doğru girdi ve yüksek bir ses ile bağırdı, bağırışı bir insanın en acılı çığlıkları gibiydi, kılıç elinin arkasından çıkarken yüzündeki gergin ve korkmuş ifade ile birlikte kadına doğru bakıyordu. Sean tamamen yanlış algılamıştı. Bu kadın hayallerini süsleyecek bir melek değildi, aksine sonu olacak bir şeytandı.
Sean bu durumda net düşünmüyordu, kadın kılıcı elinden çektiğinde acı ile gözlerini kapadı ve tekrardan alt dudağını ısırdı, gözlerini tekrar açtığı anda ise, kadın tam kılıcı karnına doğru saplayacakken bir anda içgüdüsel olarak sol bacağını kadının sağ ayak bileğine doğru güçlüce vurarak kadının dengesini sarstı, kadın bunu beklemediği için direkt olarak darbeyi karşılamıştı, dengesi sarsıldığı anda Sean, sağ bacağını kaldırıp kadının karnına doğru tekmesini bastı ve hiç beklemediği şekilde kadını 5 metre kadar uzağa fırlattı. O an oluşan boşluk sayesinde bir anda sağ elini yere basıp ayağa kalktı, şuan kendisini dizginlemesi ve kontrol etmesi gerekiyordu. Sol elinde büyük bir kanama vardı, kendi kıyafetine baktı, tişörtün boğazını ağzıyla tuttu, sağ eliyle ise yırttı. Kadın toparlanana dek sol eline hızlı ve şimdilik işine yarayacak bir sargı yapmıştı, eldivenin olması kanın akışını daha yavaş hale getiriyordu. Sargı bittiği anda metal sesini duyması ile birlikte kafasını geriye doğru yatırdı. Kadının kılıcı boğazının önünden sola doğru kayıp gitmişti, Sean sağ elini kadının koluna doğru uzattı ve kadının kolunu tutarak kadını öne doğru çekti, sol dizini ise kadının karnına doğru sertçe vurup elindeki kılıcı bırakmasını ve dengesini iyice bozmasını sağladı. Kadın dengesi bozulurken geriye doğru çekilmişti, o anda Sean da geriledi ve yumruklarını önüne çekti. Karşısında duran kadın ise normal bir kılıç yerine buzdan oluşan bir kılıç yarattı ve gardını aldı. Şuan oldukları durumda, sadece birisi canlı çıkacaktı.
Son.
BÖLÜM NOTU
Evet, yine ben.. öncelikle PAS> Prometheus Askeri Sınavı.
Sonrasında ise kendime yeni şeyler bulmaya çalışıyorum, net bir yazım dili, net bir stil gibi, bunların yorumlarınızla ve eleştirileriniz ile rahatça oturabileceğimi düşünüyorum. Yani her tavsiyeye açığım.
Yine oldukça güzel bir bölümdü. Savaş sekanslarının daha ayrıntıya girilerek yazılması hoşuma gitti. Etraftaki cesetlerden sorumlu olan kişi Seanın savaştığı kişi olabilir mi acaba. Ya da kız etraftaki cesetlerin sorumlusunun Sean olduğunu düşünüyordur bu yüzden ona saldırmıştır. Diğer bölümlerde öğreniriz artık eline sağlık tekrardan.
Paragraf yapısı hoşuma gitmedi okumami zorlastiriyor. Satır arası verirseniz güzel olur. Hikâyeden kopuyorum.
Dikkate alacağım teşekkürler 🫡