Sean, kurtların karşısında durması ile birlikte gözlerini bir kez kırptı, ardından derin nefes aldı ve bir anda ortada duran kurt üstüne doğru atıldı, kurtun atılışı ile birlikte Sean direkt olarak bir ayak hareketi ile kendisini sola doğru kaydırdı ve kılıcını tüm gücüyle boşa kaçan kurtun gövdesinin ortasına savurarak onu ortadan ikiye ayırdı. Kurtun kanları etrafa ve kendi üstüne saçılıyorken diğer kurtlara baktı, kurtlar tam harekete geçeceği anda kendisini öne doğru attı ve onlardan önce hareket ederek düz bir şekilde koşmaya başladı.

Sean'ın kendisini öne doğru atması ona bir anlık boşluk yaratmış ve kurtlar ile arasına sağlam bir fark koymuştu, bundan dolayı arkasına bakma ya da durma gibi bir niyeti yoktu. Koşarken nefesini durmadan dengelemek için burnundan nefes alarak ağzından nefesi veriyordu. Ancak bunları yaparken ve koşarken fark etmediği tek şey vardı. Arkasında olan şeyler, onun gibi insan değildi. Canavarlardı, en azından canavarlaşmış hayvanlardı. Arkasında olan kurtlar kısa bir sürede Sean ile aralarındaki farkı kapatmayı başarmıştı. Fark kapanırken Sean aniden ayaklarına güç uyguladı ve olduğu yerde durdu. Kurtlar bir anda öne doğru geçti, bu anda boşluk bulan Sean kılıcını öne doğru çıkarak güçlü bir yatay kesik atacak şekilde savurdu ve kurtları ortadan ikiye böldü.

Bu hareketler ve yaşanan olay ile kendisinin güçlendiğini, her konuda ilerlediğini daha iyi anlayabiliyordu. Kurtların bedenlerinin yere düşmesi ile birlikte kılıcını kınına doğru koydu ve etrafına bakmaya başladı, görünürde daha fazla canavar yoktu. Ne kadar az, o kadar iyi olduğu şuan kesindi. Sean'ın durmak için pek vakti yoktu, bundan dolayı önüne doğru baktı ve tekrardan koşmaya başladı, gitmesi gereken sadece düz bir yoldan ibaretti. Koşarken düşünmeye de fırsat bulmuştu, panel ilk defa güncellenmemişti. Galiba bu şekilde devam etmesi gerekiyordu, buna alışması daha kolaydı. Panel neden durmadan değişiyordu ya da panelindeki farklı şeyler neydi? Sean'ın bunları düşünmek gibi bir niyeti yoktu, sadece kendisine verilen her şeyi kullanması ve hedefine ulaşması gerekiyordu.

Sean koşuya devam ederken 50 metre kadar ileride gördüğü şey ve burnuna gelen keskin kan kokusu ile birlikte göz bebekleri büyüdü, bir anlığına duraksadı ve midesine hakim olamayıp kafasını sağa çevirerek yere doğru kustu. Sağ koluyla ağzını sildikten sonra bakışlarını önüne doğru çevirdi ve yavaş adımlarla ilerlemeye başladı, önünde büyük bir çukur vardı, çukur yaklaşık 30 metre derinliğinde, bir o kadar da genişti. Çukurun içi tamamen insan cesetleriyle, insan kanlarıyla doluydu. Parçalanmış yüzlerce ceset, kanlar içinde yüzüyordu, kimileri büyük, kimileri küçük parçalardı. Küçük çocuklar, hatta neredeyse 2-3 yaşlarında görünen bir bebek kafası bile çukurun içerisindeydi. Burada yaşanan şeyi insan aklının düşünebilirsinin zor olduğu kesindi.

Sean çukura bakarken aniden beyninde oluşan bir tınlama ile kılıcını sağ eliyle direkt olarak çekti ve önüne doğru getirdi. O anda karşıdan gelen, bir hava dalgası kılıcına doğru çarptı ve hem Sean'ı 2 metre geri savurdu, hem arkasında bulunan vagonları parçalara ayırdı. Sean geri itilmesi ile ayaklarını yere daha sağlam bastı ve bakışlarını karşıya doğru kenetledi, karşısında az önce orada olmayıp, şimdi orada beliren birisi vardı. Karşıda, yaklaşık 1.70 boylarında, neredeyse beline kadar siyah renk saçları olan, göz sklerası simsiyah ve göz bebekleri bembeyaz olan, boynunda ise kırmızı renkte kılıç dövmesi olan bir kadın duruyordu. Kadının yumrukları etrafında rüzgar dalgaları dönüyordu, üzerinde kan izleri vardı ve yüzünde ölüm bakışı vardı. Gözleri korkunç derecede garip gözüküyordu, garipliğinden ayrı olarak korkunç bir havası vardı. Sean ile kadının bakışması sürerken, sesini temizledi ve kadın konuştu;

N: "Gördüğüm üzere.. bu kadar insanı öldüren kişi sensin, vücudunun her tarafında olan kan izleri.. bu kadar cani olmak için, nasıl bir hayat yaşadın sen?"

Kadının sesi, Sean'ın hayatında görebileceği en hoş ve etkileyici ses olabilirdi. Ya da bu sadece kadının güzelliğine vurulmuş olmasından kaynaklıydı, ancak bir cevap vermesi gerektiği kesindi;

Sean: "Yanlış anlaşılma var.. bunu ben yapmadım, geldiğim zaman böyleydi. Ve şuan gitmem gerek. Anlarsın ya."

Sean'ın konuşmasının bitmesi ile birlikte kadın sağ elini geriye çekti ve yumruk şeklinde öne doğru savurdu, o anda Sean'ın üzerine doğru bir rüzgar dalgası daha geldi ve kılıcına çarpıp onu tekrar geriye iterek arkasını mahvetti. Kadının kendisini dinlemeyeceği kesindi, Sean'ın bunu hızlı bitirmesi gerekiyordu. Yoksa hem Tristan'a bir şeyler olabilirdi, hem kendisi sıkıntı çekebilirdi. Ve görünen o ki, bu kadın fazlasıyla güçlüydü, bundan dolayı kılıcını biraz aşağı doğru eğdi ve direkt olarak koşmaya başladı, çukurun başına kadar geldiği zaman kadına doğru sıçradı, kadın ise o anda Sean'ın üzerine fırladı ve sağ yumruğunu savurdu, Sean ise karşılık olarak kılıcını Kadının elini aşağı eğmek ve kesmek için savurdu. Kadının eli ile Sean'ın kılıcı denk geldiği anda Sean'ın kuvveti üstün bastı, kadının eli yere doğru döndü ancak bir kesik bile oluşmadı, kadının yumruğunun tüm şiddeti yere gitmişti, ikili havadan yere doğru iniyorken çukurda olan tüm kan rüzgarın kuvveti ile etrafa saçıldı ve çukur sadece insan cesetleri ile kaldı. Cesetlerin üstünde ise karşı karşıya duran ikili vardı, bilinmeyen bu kadın ve Sean.

Sean cesetlerin üzerinde durmaktan fazlasıyla rahatsız oluyordu, kendisi aksine kadının böyle bir rahatsızlığı olmadığı yüz ifadesinden belli oluyordu. Bu yüzden kadına rahatsızlık vermesi gereken kişinin kendisi olduğuna karar kıldı. Ve bir düşüncesi daha vardı, güzellik cidden ölümcüldü. Düşüncesi aklından uçup giderken öne doğru adımladı ve kılıcını kadının üzerine doğru savurdu, kadın ise karşılık olarak sağ yumruğunu savurdu ve kılıç ile yumruk yine çarpıştı, kadının ellerindeki rüzgarlar çarpışma ile birlikte etrafa dağılıyordu. Bu ise Sean'a güzel bir avantaj sağlıyordu, bundan dolayı Sean kılıç saldırılarını durmadan ardışık olarak yapmaya başladı, karşısındaki kadın saldırılara karşılık aynı şekilde yumrukları ile karşılık veriyor ve rüzgar etrafa dağıldıkça geriliyordu.

İkilinin saldırıları kısa bir süre böyle giderken Sean'ın düz bir saldırısı anında, karşısındaki kadın birden sağa doğru kaydı ve sağ tekmesine hava desteği sağlayarak tekmesini havaya kaldırıp, Sean'ın tam yüzüne doğru hava ile sarılı bir tekme vurdu. Hava ile tekmenin yüzüne çarpması ile birlikte Sean yana doğru uçtu ve yere doğru düştü, kılıcı bir yana uçtu, gelen tekme bilincini sarsmıştı. Burnundan aşağı kanlar akıyordu ve başında korkunç derecede bir tınlama yayılıyordu. Kadın ise ona doğru öylece bakıyordu, yere düşen Sean'a doğru yavaş adımlarla ilerledi ve iki elini de yerdeli Sean'ın boğazına doğru koyarak sıkmaya başladı. Sean, olabildiğince kötü bir durumdaydı. Nefesi gitgide kesiliyor, zaten sarsılmış olan bilinci daha da sarsılmış bir hale geliyordu.

Ancak Sean, bir anlık tepki ile sağ elini kaldırdı ve kadının yüzünün ortasına doğru koyarak, az ve ince bir ses ile, ağzından kanlar akmaya başlarken mırıldandı; 'Mordeau.'

[Bölüm sonu.]




novebo yorum yok

İlk yorum yazan sen ol!


Henüz yorum yapılmadı

Novebo discord sunucusu