Sean için artık düşünecek çok şey yoktu. Elde ettiği eşyalar ve panel sayesinde kendisini daha güçlü, daha iyi hissediyordu. Ancak düşünecek çok şeyi olmasa bile, düşünmesi gereken şeyler olduğu kesindi. Yeteneğinin nasıl kullanılacağı, nasıl aktif olacağı, bu eşyaların nereden geldiği gibi sorular aklındaydı. Bu sorularına cevap bulup bulamayacağı elbette net değildi. Bu kadar durum içerisinde ise en acı verici olanı, başka insanlarla etkileşim halinde bulundukça onların anılarına erişebilecek olup, kendi anılarına erişimi olmamasıydı.
Bu Sean için yeterince dramatik ve acı vericiydi, kesinlikle öyleydi. En azından kendisi bu konuda öyle düşünüyordu. Düşünceleri akarken, karşıdan gelen bir ok sesi ile birlikte sağ elinde tuttuğu kılıcı havaya doğru kaldırdı ve gelen okun ucuna kılıcı yerleştirip kılıcı aşağı doğru basarak oku yere geçirmişti. Önceki seferin aksine bu sefer içinde bir korku, endişe ya da tiksinç ifade yoktu. Boş gözler ile birlikte okun geldiği yöne bakıyordu.
Sean bakışlarını bir anlığına yere indirdi, o anda önünde duran kılıcı karın hizasına doğru çevirip yan şekilde tuttu ve aniden düz şekilde depar atmaya başladı. Her adımında daha fazla hızlanıyor, her adımında bedenine daha fazla kuvvet bindiriyordu. Hedeflediği net bir nokta vardı, gözlerini o noktaya doğru çevirmişti. Koşusuna devam ederken karşıdan suratına bir ok daha geldi ve gelen oku kılıcıyla birlikte soldan sağa doğru saptırdı. Oku saptırdığı anda bir ok daha suratına doğru geldi, bu sefer kılıcını sağda tutarken aniden ortaya çekerek oku saptırdı. En sonunda ise hedeflediği yere kadar gelmişti, geldiği anda direkt olarak bacaklarına kuvvet vererek öne doğru sıçradı ve oku atan kişiyi gözüne kestirdi.
Onu en başta zora sokan ve ok atmaya devam eden kişi, sarışın kırmızı gözlü bir kadındı. Muhtemelen gördüğü en güzel kadınlardan bir tanesi dahaydı. Sean, kadınla sadece bir saniyeliğine göz göze geldi, elinde tuttuğu ve ortada duran kılıcı hızlı bir savurma ile kadının boğazına doğru savurmuştu. Kılıç kadının boğazına giderken aniden bir duvara çarparak onu tutan Sean'ı geri fırlattı. Sean geriye fırlarken ayaklarını yere doğru bastı ve geri giden bedenini kurtarmak için beline kuvvet vererek kendisini öne doğru itip kurtardı. Düzgün bir pozisyon almış kadına doğru bakıyordu ki, kadının arkasında kahverengi saçlı, gözleri kırmızı ve elinde sağ ile sol olacak şekilde iki balta tutan bir adam belirdi.
Sean için rakipler artık iki kişiydi, bundan sonra bir uzak mesafe düşman, bir yakın mesafe düşmana sahipti. İkiliye doğru donuk gözler ile bakıyorken boğazını temizledi ve sakin bir ses tonu ile konuştu;
Sean: "Yani bu demek oluyor ki, benim gibi yetenekli birisini yenmeniz için sizin gibi rastgele 2 kişi olması mı gerekiyor? Buna ne desem bilemedim.. galiba kendimi övmem lazım."
Sean'ın cümlesi biterken, kadının arkasında duran adam ağzını açtı ve ciddi bir ses tonu ile konuştu:
Von: "Rastgele değil, ben Von.. önümdeki ise kardeşim Valeria. Ve, sanıyorum ki bana bile karşı duramazsın. Savunmasız bir kadına saldırdın. Erkekliğe girer mi?"
Sean: "Savunmasız bir kadın? Hangi kadın birisini öldürmeyi amaçlar ki? Cidden kafayı yemişsiniz. Kardeş olduğunuz için sizi bağışlayacağım. Hadi hadi kaybolun.."
Sean cümlesinin bitmesi ile birlikte arkasını dönmüştü, döndüğü anda ne olacağını tahmin edebiliyordu. Kulağı arkada, Von ve Valeria üzerindeydi. Bunu yapması elbette iyidi, çünkü tahmin ettiği gibi olmuştu. Sean hareketlendiği anda rüzgarın kesiliş sesi ile kafasını arkaya çevirmiş, sağ elindeki kılıcı bir anda fırlamış olan Von'un baltalarının önüne koyarak ona doğru dönmüştü. Von'a döndüğü anda sırıtarak konuştu;
Sean: "O kadar dırdır ettin, şimdi arkadan saldırıyorsun. Peki ya bu erkekliğe girer mi?"
Konuşmasının bitmesi ile Sean kendi bedenini sola kaydırarak kılıcına verdiği baskıyı bırakmıştı, o anda kendi kılıcına baltaları ile baskı uygulayan Von bir anda dengesini kaybederek öne doğru düşmüştü ki, Sean sol bacağını yere doğru düşen Von'un karnına doğru vurarak onu etrafta bulunan harabelere doğru fırlattı.
Von harabelere doğru uçarken, Sean bakışlarını Valeria'ya doğru çevirdi ve kendisini düzeltip kılıcı sıkıca tutarak birden öne doğru atıldı, kılıcı direkt Valeria'nın boğazına götürdü ve kılıcını onun boğazına yetişeceği bir mesafede güçlüce savurdu. Valeria ise kılıcı engellemek adına yayını kendi boğazının önüne koydu ancak, Sean'ın kılıcının keskinliği, hem yayı, hem Valeria'nın boğazını keserek onun kafasını uçurdu. Valeria'nın kafası 3-4 metre kadar uzağa düşerken, Sean donuk bakışlarını harabelerde olanı korkmuş ve ağlak gözler ile izleyen Von'a döndü. Bir birlerinin gözlerinin içine bakıyorlardı.
Sean'ın gözlerindeki donuk dehşet, Von'un gözlerindeki korku ile çakışıyordu. Sean'ın yüzünde bir anda sırıtma belirirken, etrafta görünebilir kalkanlar çıkmaya başlamıştı. Bir yandan Von'un gözleri olabildiğince parlıyordu, etrafa ağır bir baskı yayıyordu. Sean, baskı ile eziliyorken, yavaşça öne doğru hareketlendi, tam o anda bir anda anons sesi duyuldu.
Gelen anons, 'Sahada son 11 kişi kaldı.' anonsuydu. Yani bu demekti ki, ya Sean ya Von burada ölüp gidecekti. İkisinden birinin daha fazla yaşam hakkı yoktu. İntikam ve öfke, tam olarak karşı karşıyaydı. Kazananın kim olacağı ise belirsizdi.
Son.
İlk yorum yazan sen ol!
Henüz yorum yapılmadı