Bulunduğu yer hakkında biraz bilgi topladıktan sonra, Teyat paniklemeye devam etti, aklında endişeyle hızla akan düşüncelerle bu lanet yerden nasıl kaçacağını düşünerek yatakta telaşla sağa sola döndü.
Düşüncelerinin karmaşası arasında, Aaron’un sözleri aniden aklına doluştu—Aaron’un dediği o kişinin yüzlerce insanı öldürdüğü ve çocukların ruhlarını köleleştirerek onları Haydutlara dönüştürdüğü o dehşet verici bilgi.
'Şiddet yanlısı pislikler,' diye titreyerek mırıldandı.
Tam olarak nerede olduğunu bilmese de, içgüdülerine güveniyordu. Bir süre sonra, dikkatlice ve mümkün olduğunca çabuk bir şekilde ay ışığı altında rastgele bir yöne doğru kaçmayı planlamaya başladı.
Dışarıda rüzgar uğuldayarak gülleri şiddetle sallıyordu ve bir baykuş ötüyordu, ama Teyat bunlara aldırış etmeden, aklında hâlâ çözüm yolları arıyordu.
'O adam nöbet öncesinde biraz kestireceğini söyledi, değil mi? O halde nöbete çıkmadan önce buradan hızla gitmem lazım. Ama nereye? Düşün, Teyat. Lanet olası düşünceler.'
Telaşla yatakta sağa sola dönüp durduktan sonra nihayet durdu, sırtüstü yatıp derin bir nefes aldı. Hafif gölgelerin süzüldüğü çadırın tavanına bakarak sağ işaret parmağını yukarı doğru kaldırdı ve diğer parmaklarını kapattı.
Çadırın tavanına yapışmış olan gölgelerden küçük, solgun siyah bir ok çıktı, yavaşça ve nazikçe Teyat’a doğru süzüldü, tıpkı bir kağıt parçası gibi.
Küçük okun kendisine doğru geldiğini görünce, Teyat panikleyip yana doğru atladı. Açıyla gelen ok, battaniyeye saplandı.
Şaşkınlıkla solgun siyah oka baktı ve kendi kendine mırıldandı.
"Demek bu yeteneğin adı 'Boşluk Oku'... Neden bir parçam bu oku korkunç bir şey olarak görüyor? Bu sadece küçük, solgun siyah bir ok."
Bay Yakışıklı’nın ona verdiği bilgiler sayesinde, Teyat şimdi bu miras kalan yetenekleri kullanarak kaçmayı denemek istedi.
Bu yetenek, ona miras kalan bir güçtü ve gölgelerden siyah oklar yaratıp onları manipüle edebiliyordu. Teyat’ın aklında, bu yetenek olan 'Boşluk Oku'nun kullanıcının gücüne bağlı olarak daha yüksek seviyelere ulaşabileceği bilgisi vardı. Kullanıcı ne kadar güçlü olursa, yetenek de o kadar güçlü olurdu.
"Demek bu zayıf okun aklımdaki korkunç görüntü gibi olması için benim de daha güçlü olmam gerekiyor, öyle mi? Anlıyorum..."
Sınırlarını test etmek için, Teyat çadırın tavanına yapışan gölgelerden çıkarabileceği kadar ok çıkarmak istedi.
Sadece iki ok daha çıktı. Yavaşça, tıpkı bir kağıt parçası gibi süzülerek toprak zemine düştüler.
Bu okları çıkarmak için kendini zorlayan Teyat, aniden bedenine şiddetli bir yorgunluk çöktüğünü hissetti. Bu büyük yorgunluğun verdiği ağırlıkla saniyeler içinde toprak zeminde uykuya daldı.
Ne büyük bir güç fedakarlığı ama.
•
Gecenin derinliklerine doğru, dışarıda soğuk rüzgar uğuldamaya devam etti ve gül yapraklarının sesleri havayı doldurdu.
Bir süre sonra, aniden gelen yorgunluğun etkisiyle derin bir uykuya dalan Teyat uyandı. Önceki yaşamında yüzlerce kez soğuk, sert zeminde uyumuş olsa da, şu anki bedeni bu rahatsızlığa alışık değildi ve sırtı şiddetle ağrıyordu.
Yüzü acıyla buruştu, inledi.
"Bu saçmalık! Neden bu durumdayım bilmiyorum ama bu lanet bel ağrısı beni mahvediyor!"
Acıyla mırıldanırken, sırtındaki ağrıdan dolayı kendisini yumuşak döşeğe atma isteği doğdu. Sağ elini yukarı kaldırarak, yeteneğiyle kontrol ettiği oku battaniyeye saplandığı yerden çıkardı.
Ancak ok, gitmesini istediği yöne gitmek yerine, Teyat’ın yüzünün yanından sıyrılarak battaniyede bir delik açtı ve karanlığa karışarak kayboldu.
Okun istediği yöne gitmek yerine tehlikeli bir şekilde kendisine yaklaştığını gören Teyat korkuyla geri çekildi.
"Kontrol mü? Mirasın bana karşı bir kini var herhalde çünkü beni öldürmeye çalışıyor! Tek hatam var olmak herhalde!"
Bu bilinmeyen ve zalim dünyada var olduğu için mirasını suçlayıp lanet ederek ayağa kalktı. Sırtındaki ağrıyı dindirmek için yatağa uzanmak yerine çadırın kapısına doğru yürüdü ve açtı. Gökyüzü yıldızlarla kaplanmıştı ve ay ona doğru bakıyordu. Kısa bir süre gökyüzüne bakarken, Aaron’un sesi zihninde yankılandı, ona ürperti vererek.
"Demek beni yalnız bırakmak istemedin? Ne hoş. Uyanmanı bekliyordum."
Sesi, rüzgarın uğultusu arasında hafif bir neşe taşıyordu.
Aaron’un kahverengi saçları rüzgarda şekilden şekle giriyordu ve Teyat bir şey daha fark etti—bu bedene geldiğinden beri daha önce hiç görmediği bir şeyi. Aaron, herhangi bir insandan daha uzun ve büyük bir kütüğün üzerinde oturuyordu. Üzerinde hâlâ haydut kıyafetleri vardı.
Ama Teyat’ın gözlerini yakalayan sadece Aaron ya da kütük değildi. Kısa bir an için başka bir şey fark etti—ay ışığında beliren ve Teyat’ın gelişiyle ortadan kaybolan, Aaron’un ellerindeki cıva gibi bir şeydi.
Aaron Teyat’a bakıp sıcak bir gülümseme gönderdi.
"Günaydın."
Bölüm için teşekkürler. Umarım iyisindir. Discord'da kolunun kırık olduğunu öğrendim. Buna rağmen bölüm atman taktire şayann..
Teşekkür ederim
Geçmiş olsun
Teşekkür ederim
Tahmin yürütmeye çalışıyorum da bişi de gelmedi noolabilir ki bu