Ruan Qiuqiu, hiç de iştah açıcı görünmeyen beş kurutulmuş et parçasını tencereye attı. Su kaynadığında içine biraz yumru kök unu da ekledi.

Tuz eklemek istemişti ama elinde kolayca kullanılabilecek tuz yoktu, sadece büyük tuz parçaları vardı. Ruan Qiuqiu çok yorgundu bu yüzden tuz olmadan idare etmek zorundaydılar.

Ruan Qiuqiu son derece mütevazı akşam yemeklerinin pişmesini beklerken sıcak suyunu yudumladı.

Sıcak su kolayca boğazından geçip midesine indi. O anda tekrar hayata dönmüş gibi hissetti. Uzun bir nefes verdi. Sonra tahta kaseyi alıp yatağa yaklaştı.

''Bay Acil Durum Yemeği, biraz su iç.''

Bu büyük gri kurdun biraz önce ona ne kadar sert davrandığını düşününce, ona biraz daha kaba davranmak istedi.

Ama şişmiş ve kızarmış eli onunkinden bile daha soğuk olan tenine dokunduğunda, kalbi yumuşadı.

Nazikçe çenesini tutarak ona sıcak su içirmeye çalıştı.

Ancak, Bay Acil Durum Yemeği oldukça zahmetli bir gri kurttu. Baygın olmasına rağmen dişlerini hâlâ tehditkar bir şekilde gösteriyordu. Sıcak suyun yarısı ağzına gitmek yerine çekici çene hattından aşağı süzüldü.

Ruan Qiuqiu: ''...''

Neyse ki, Bay Gri Kurt’un az önce üzerinden çıkan kirli hayvan postunu boynunun altına koymuştu, böylece yatağın geri kalanı ıslanmadı.

Yemek pişmişti. Yemekleri idareli kullanmak zorunda olduğu için tencerede çok fazla yemek varmış gibi görünse de, aslında yalnızca iki küçük kâseyi doldurmaya yetecek kadardı.

Ruan Qiuqiu önce beş et parçasını çıkardı. Her bir parça, serçe parmağından büyük değildi. Üç tanesini Bay Gri Kurt’un kasesine koyarak soğumaya bıraktı. Kendi yemeğini yedikten sonra bu üç et parçasını küçük parçalara bölerek onun yemesini kolaylaştırmaya karar verdi. Görünüşe göre yemek yiyebiliyordu.

Bundan sonra, kendi yemeğini yemeye başladı.

Yumru kök unundan yapılmış yapışkan lapa hiç iştah açıcı görünmüyordu. Hatta oldukça tatsızdı ve garip bir kokusu vardı. Ama Ruan Qiuqiu, sanki dünyanın en lezzetli yemeğini yiyormuş gibi iştahla yedi.

Buraya geldiğinden beri ilk defa sıcak bir şeyler yiyordu.

Son iki gündür, kurt iblisler onu aceleyle buraya getirirlerken ara sıra bir kar tavşanı veya küçük bir hayvan yakalayıp kızartarak yiyorlardı. Ancak, ona bir kemik bile atmıyorlardı.

Ateşi kullanarak kendi yemeğini pişirmesine de izin vermiyorlardı. Hayatta kalmak için yalnızca yeteneğiyle yoğunlaştırdığı birkaç damla su içebilmişti. Bunun dışında, yumru kök ununu çiğ olarak yemek zorunda kalmıştı.

Şimdi ise sıcak bir yemek yiyebildiği için kendini toparlanmış hissediyordu. Sanki sıcak yemek ona ilaç gibi gelmiş, hastalığını iyileştirmişti.

Mağaranın dışında kar havada savruluyordu. İçeride ise Bay Gri Kurt ve Ruan Qiuqiu’nun çabaları sayesinde bir ''yuva'' hissi vardı.

Gerçi bu yuva epey bi harabeydi.

Kendi yemeğini bitirdiğinde, karnı tam olarak doymamıştı ama içi umutla dolmuştu.

Sabırla, Bay Gri Kurt’un kasesindeki eti kemik bıçağıyla küçük parçalara ayırdı. Sonra, kalan yumru kök unundan yapılmış lapa karışımını kâseye dökerek her şeyi birbirine karıştırdı.

Eyvah.

Bay Gri Kurt’un kasesindeki yemek biraz kötü görünüyordu…

Ruan Qiuqiu sessizce kendi yemeğini yerken kullandığı kaşığı yıkadı. Ardından, şüpheli görünen yemeği kâseyle birlikte alıp kurdu beslemek için yanına gitti.

Nasılsa şu an hiçbir şey göremiyordu. Yani, pek de önemli sayılmazdı… Değil mi?




novebo yorum yok

İlk yorum yazan sen ol!


Henüz yorum yapılmadı

Novebo discord sunucusu