Ruan Qiuqiu çoktan kararını vermişti. Eğer Bay Gri Kurt dişlerini sıkıp yemeği yutmakta zorluk çıkarırsa, yemezse onun çenesini tutup zorla boğazından aşağı dökmekten başka çare kalmayacaktı.

Ama onu şaşırtan şey, bu sefer Bay Gri Kurt’un oldukça işbirlikçi olmasıydı.

Belki de vücudu o kadar aç kalmıştı ki, içgüdüsel olarak yemeği yutmuştu. Ruan Qiuqiu, bu tuhaf görünümlü yemeği ona yedirmeyi kısa sürede bitirdi.

Bay Gri Kurt’un dişleri nazikçe tahta kaşığa çarptı. Bu net ses, yavaş yavaş ısınan mağaranın içinde yankılandı.

Yemeği verdikten sonra, Bay Gri Kurt’un ölüm kadar solgun yüzünün biraz renk kazandığını gören Ruan Qiuqiu’nun içinde garip bir his oluştu.

O kaşık… Az önce kendisinin kullandığı tahta kaşıktı…

Gözleri istemsizce Bay Gri Kurt’un yüzüne kaydı. Loş ışıkla aydınlanan mağarada, onun solgun dudaklarına sıcak bir ışık vurmuş gibiydi. Dudaklarına temas eden parmak uçları biraz yanmaya başlamıştı.

Ruan Qiuqiu, tuhaf davrandığını düşündü ve bu düşünceleri kafasından atmaya çalıştı. Kaşık ve kâseleri yıkayıp yerine koydu.

Tahta leğende kaynar halde olan su, artık kullanıma uygun sıcaklığa ulaşmıştı. Ruan Qiuqiu bu suyu hem kendisini hem de Bay Gri Kurt’u basitçe temizlemek için kullanacaktı.

Aslında kurt kocasının yüzü baştan beri oldukça temizdi.

Gün içinde Bay Gri Kurt’la yaşadığı etkileşimlere dayanarak, Ruan Qiuqiu onun eskiden oldukça onurlu bir gri kurt olduğunu tahmin etti.

Her ne kadar sert görünse de, iblis formundayken sahip olduğu o güzelim gümüş gri kürkü… O haliyle oldukça büyük ve etkileyici görünüyordu. Acaba boş zamanlarında mağaranın tepesine çıkıp ulumayı mı severdi? Belki de patilerini kaldırıp tüylü suratını yıkamayı?

Ruan Qiuqiu, bu hayaller karşısında biraz kıkırdadı. Nemli ve yumuşak hayvan derisini alıp, yarasından yavaşça sızan kanı silmek için saçlarını yana itti.

Gülümsemesini hafifçe belli etti. Aynı zamanda bu adamın durumuna içten içe çok üzülüyordu.

Eğer onunla evlenmeyi kabul etmeseydi, acaba bu gri kurt bu soğuk mağarada acıyı ve açlığı sessizce kabullenip yavaş yavaş ölüp gider miydi?

Roman, Bay Gri Kurt’un sonunu çok da anlatmamıştı. Okuduğu yere kadar, onun ölüp ölmediği bile belli değildi. Geleceğine dair hiçbir şey yazmıyordu.

Çünkü ikisi de aynıydı. Romanın gözden çıkarılabilir yan karakterleriydi.

Mağaradaki sessizlik oldukça kasvetliydi. Ruan Qiuqiu, Bay Gri Kurt’un yakışıklı yüzüne baktı. Yüzündeki yara nedeniyle biraz uğursuz görünen bu yüzü uzun bir süre izledikten sonra yavaşça, ''Bay Acil Durum Yemeği, eminimki iyi bir bakımla yavaş yavaş kilo alırsın.'' dedi.

Kurt iblis etinin buruk ve sert olduğunu duymuştu. Zaten kurt eti yemek de istemiyordu.

Ama... Eğer biraz kilo alırsa, bir dahaki sefer Bay Gri Kurt tekrar kurt yavrusuna dönüştüğünde, acaba daha mı sevimli görünürdü?

Tüylü ve tombul bir kurt yavrusunun karnına elini koymak… Muhtemelen bu çok mutlu hissettiren bir şey olurdu.

Ruan Qiuqiu bunların saçma düşünceler olduğunu biliyordu. Şu an Bay Gri Kurt onu pek sevmiyor gibiydi. Belki de o tombul karnı sevmek için asla bir fırsatı olmayacaktı.

Bay Gri Kurt’un yüzünü temizledikten sonra, Ruan Qiuqiu onun yaralarını tekrar kontrol etti.

Sonrasında, uzun süre dayanan odunlardan bir kısmını alıp taş ocaktaki ateşe az miktarda attı. Bu şekilde tüm gece uyusa bile, ateş sönmez ya da kontrolden çıkıp yayılmazdı.




novebo yorum yok

İlk yorum yazan sen ol!


Henüz yorum yapılmadı

Novebo discord sunucusu