''Öhö...''

Karanlık mağarada, Bay Gri Kurt aniden yarım metreden daha yakın bir mesafeden onun sesini duydu. Donakaldı.

Onun tehditlerini dinlememişti.

Kendisine lanet edildiğinden korkmamıştı.

Onu yerde bırakmamıştı.

Üstüne üstlük yanında uyumuştu!

Boğazından metalik bir kan tadı yükseldi ve göğsünde donuk sancılar belirdi.

Yuan Jue, endişe dışında hissettiklerini ifade edemiyordu. İçgüdüyle altındaki hayvan derisini daha sıkı kavradı. Pençeleri deriyi deldi ve bu yüzden önceden küçük olan delik şimdi büyüyüp genişledi.

Keskin pençeleri, özel olarak temin ettiği taş yatağa dokundu. O zamanlar, bu yatağı almaya iten duygunun ne olduğunu bilmiyordu. Bay Gri Kurt kendine geldi.

Birden nasıl göründüğünü fark etmiş gibiydi. Siyah saçlarının altına gizlenmiş kulak uçları hemen hafifçe kızardı.

Derin, güzel, mat ve cam gibi gri-mavi gözlerini içgüdüyle kapattı. Uzun kirpikleri hafifçe titredi. Kirli kanın daha fazla damlamaması için dudaklarını sıkıca kapattı.

Öksürüğünü bastırmak için kaslarını sıktı, böylece sadece boğuk sesler çıkıyordu.

Dün onun önünde ne kadar acınası ve gülünç halde davrandığını düşünüyordu. Önceden tepkisini ölçtüğünü söyleyebilirdi ama bugün…

Bay Gri Kurt hafifçe başını çevirdi. Kelimelere dökemediği duyguları bastırarak, utanarak ve sinirlenerek düşündü... Geçen gece yanında uyumuş olması bir yana, şimdi kolunu tutuyordu.

Aralarında hayvan derisi olsa da dokunuşunun yumuşaklığını hissedebiliyordu.

O insan, endişeyle kulağına birçok şey söylemişti. Artık Yuen Jue'nin bedeninin onun kokusuyla dolu olduğunu bilmiyor muydu… Gram utanma duygusu yoktu bu insan kızında.

Bay Gri Kurt neden olduğunu bilmeden, acı dışında başka bir şey daha hissetti.

Mesela, yüzü ve kulaklarının neden sıcak olduğunu anlamıyordu.

Şeytani formunda değildi, yani vücudu tüylerle kaplı olmadığı için ısınmıyordu… ama gerçekten çok sıcaktı.

Sanki sessiz ve soğuk kalbi, Ruan Qiuqiu adlı insanın koluna dokunmasıyla yumuşakça dürtülmüştü. Kalbinin etrafındaki kalın buz tabakasını neredeyse kırmıştı.

Tek büyük hayvan derisinde delik açtığını onun fark etmemesi için Bay Gri Kurt sessizce pençesini geniş parmaklı bir ele çevirdi. Kaşlarını hafifçe çattı.

Ruan Qiuqiu, ağzından çıkan birkaç sözünün Bay Gri Kurt üzerinde bu kadar yıkıcı bir güce sahip olacağını hiç düşünmemişti, bilmiyordu da.

Endişeyle ona baktı. Gözleri hafif öksürürken açıkken, bir anda duraklamış ve başını başka yere çevirmişti. Şimdi ise inatla dişlerini sıkarak öksürmemeye çalışıyordu.

Onun bakış açısından sadece soğuk, solgun çenesini görebiliyordu. Yuan Jue'nin adem elmasında oluşan yukarı aşağı hareketiyle kan da boğazından yukarıya doğru hareket ediyordu... Kan, dudak köşelerinden süzülüp uzun saçlarına doğru aktı.

Ruan Qiuqiu, çıkan kan miktarından korkmuştu. Oturmakta zorlandı. Fazla acıdan bayılmış olmasından endişelenerek hafifçe kolunu itti ve seslendi. ''Kocacığım..?''

Ama bir cevap alamadı. Sadece çenesini gerdiğini gördü. İstem dışı boğuk bir öksürük çıkardı. O sırada saçları hareket etti ve kırmızı kulağının ucu göründü. Gözleri kanlanmıştı.

Ruan Qiuqiu'nun onu tekrar dürtmek için kaldırdığı eli havada donakaldı. Acısıyla mücadele eden Bay Gri Kurt’a baktı ve bir tahminde bulundu.

Muhtemelen Ruan Qiuqiu'nun onu böyle çaresiz halde görmesini istemiyordu.




novebo yorum yok

İlk yorum yazan sen ol!


Henüz yorum yapılmadı

Novebo discord sunucusu