Ruan Qiuqiu artık banyo yapmak istiyordu. Ama şu anda böyle bir imkânı yoktu. Üstelik Bay Gri Kurt baygın olsa bile, onun önünde böyle bir şey yapmak Ruan Qiuqiu’yu utandırırdı. Bu yüzden yüzünü yıkadıktan sonra, vücudunu sadece nemli bir hayvan derisiyle silmekle yetindi.
Tabii ki, bunu Bay Gri Kurt’un gözlerini tekrar kapattıktan sonra yaptı.
Kalan suyu ise ayaklarını yıkamak için kullandı.
Ayakları ılık suya değdiği anda, Ruan Qiuqiu neden acı hissetmediğini anladı. Çünkü ayakları o kadar donmuştu ki, artık hissizleşmişti.
Ayakları biraz ısınınca, duyuların geri gelmesiyle birlikte acı ve kaşıntı da başladı. Nefes almakta bile zorlandı.
Ayak tabanları kurumuş kanla kaplıydı. Bu kanlar yıkandığında, ayaklarının morumsu-mavi rengi ortaya çıktı. Ayakları adeta iki şişmiş toynağa benziyordu.
Ruan Qiuqiu: ''…''
Bir anda Bay Gri Kurt’un kesilmiş bacağının o kadar da çirkin görünmediğini düşündü.
Ruan Qiuqiu iç çekti. Gerçekten bir çift ayakkabıya ihtiyacı vardı.
Tahta leğeni kaldırdı, üzerine büyük bir hayvan derisi sardı, parçalanmış hayvan derilerinden yapılmış geçici ayakkabılarına ayağını soktu ve taş yatağa doğru topallayarak yürüdü.
Ruan Qiuqiu dikkatlice yatağın kenarından çıktı ve dış kısmında uzanmakta olan Bay Gri Kurt’a dokunmadan yatağa uzandı.
Taş yatağın üzerine serdiği büyük hayvan derisi, beraberinde getirdiği parçalardan dikilmişti. Genellikle açık kahverengiydi ve boyu ve eni yaklaşık iki metre kadardı.
Bu yatağın hangi taştan yapıldığını bilmiyordu. Taş o kadar büyüktü ki hayvan derisi tamamını kaplayamıyordu. Ama bu iyi bir şeydi; bu sayede Ruan Qiuqiu ve Bay Gri Kurt aynı yatakta uyurken aralarında bolca mesafe oluyordu.
Aslında daha yeni tanıştığı bir kocayla aynı yatağı paylaşmak istemiyordu. Üstelik bu kocası bir iblisti.
Ancak mağarada sadece bir yatak vardı. Bay Gri Kurt ona bir metre uzakta durmasını söylemiş olsa da, şu anda baygındı. Aynı yatağı paylaşmak sorun olmazdı… değil mi?
Taş yatak, mağara duvarlarından çok daha sıcaktı. Hafif tüylü hayvan derisine uzandığında, yeterince sıcak hissediyordu.
Ruan Qiuqiu rahat bir pozisyon bulunca, üzerini örttüğü hayvan derisini düzeltti. Sonunda biraz olsun toparlanmış hissetti.
Ne kadar uğraşsa da, yanında bir kurt iblisinin yattığını yok saymak imkânsızdı.
Ruan Qiuqiu yavaşça başını çevirdi ve Bay Gri Kurt’un uzun kirpiklerine göz attı. Ateş ışığında kirpikleri altın rengine benziyordu. Bu kirpikler, onun yakışıklı yüzüne dağınık bir gölge düşürüyordu. Uzun siyah saçları, altında serili açık kahverengi hayvan derisinin üstüne dağılmıştı. Hafif yuvarlak burnu ve solgun dudakları, onun korkutucu yüzünü oldukça genç ve kırılgan gösteriyordu.
Bu açıdan bakıldığında, o yükseklerde duran soğuk ve acımasız bir reis gibi değil… her şeyini kaybetmiş, çaresiz ve henüz hayatı tanımayan genç bir kurt gibi görünüyordu.
''İyi geceler, Bay Gri Kurt.'' diye sessizce fısıldadı Ruan Qiuqiu, ardından ismen de olsa artık kocası olan gri kurda arkasını döndü. Yorgun gözlerini kapatarak geleceği düşünmeye devam etti.
Hâlâ biraz yiyecekleri vardı- yaklaşık 20 catty (10 kilo civarı) kurutulmuş et ve 9 catty (4,5 kilo civarı) yumru tozu. Yarım ay yetecek kadar da odunları vardı. Ama hayvan derilerini hızla tüketiyordu. Üzerinde giydiği derilerden biri rüzgârı kesmek için perdeye dönüştürülmüş, diğer büyük deri ise yatak örtüsü olmuştu.
Kabile ona on tane hayvan derisi vermişti. Bunlardan biri kirlenmiş, bir diğeri ise Bay Gri Kurt’un yaralarını sarmak için parçalanmıştı. Kalan parçalar havlu niyetine ayrılmıştı. Geriye sekiz deri kalmıştı.
Bu sekiz deriden üçü battaniye olarak kullanılıyordu.
Bay Gri Kurt çok uzun olduğundan, sadece üst bedeninden sağlam kalan sağ ayağına kadar örtülmesi için iki parça gerekiyordu.
Son kalan beş hayvan derisini boşa harcayamazdı. Onlarla kıyafet dikmeyi planlıyordu.
İlk yorum yazan sen ol!
Henüz yorum yapılmadı