Wayne… baban tutuklanacak… birkaç gün sonra mahkemesi var. Çok az kaldı, tüm her şey planladığımız gibi gidiyor. Her şey Theron sayesinde, eğer o olmasaydı bu görüntüler bu kadar kişinin eline erişemezdi. Ya da sadece senin darp görüntülerini paylaşsaydım bu kadar büyük olay olmazdı. Eğer Theron’u tanısaydın ondan hiç hoşlanmazdın, çünkü gerçekten çok rahatsız edici.
Ve hâlâ uyku düzenim yerine oturmadı, ilaçlarım bitmek üzere. Alina bir süre daha kullanmam gerektiğini, sonra ise artık kesebileceğimi söyledi. Benim için ekstra uyku ilaçları yazacakmış ama ben işe yarayacaklarını düşünmüyorum.
Ama en azından eskiye göre daha fazla uyuyabilmeye başladım, günde dört saat uyuyabiliyorsam bir saat daha uyuyabiliyorum.
Ölümünden dolayı hâlâ kendimi suçluyorum ve yaşayarak kendimi cezalandırmaya devam ediyorum.
“Oğlum, tch…” Theron sinirle bir iç çekti. “Kız böyle getirilir mi ya? Korkutmuşsunuz.” Theron onu tuttu ve yavaşça koltuğa oturttu. Gözlerindeki bandı açtı ve gülümsedi. “Hoş geldin tatlım, nasılsın?” Kızı inceledim, daha sonra hâline üzülüp başımı eğdim ve bileğimde ki saatle oynadım.
Kız korkuyla etrafına baktı, bu Armstrong’un sevgilisiydi. “Siz kimsiniz? Bana ne yapacaksınız?”
Theron sandalyeyi tutup çekti ve kızın karşısına oturdu. “Hiçbir şey, sana bir şey yapmayacağız. Sadece birkaç şey isteyeceğiz, değil mi?” Bana baktığında onayladım. Sehpaya, kızın karşısına oturdum. “Armstrong’un sevgilisi olduğunu biliyoruz, ki herkes bunu biliyor artık. Birkaç gün sonra mahkemeye çıkacaksın, ondan şikayetçi olacak mısın?”
Yutkundu. Kahverengi, ince ve düz saçlarını kulağının arkasına attı. Kız daha on yedi yaşındaydı, onu Armstrong ile hayal edince midem bulanıyordu. “Evet… ailem… yapacak.”
Theron güldü. “Yani sen değilde ailen istiyor şikayetçi olmanı, öyle mi?” Başını sallayarak onayladı. “Aşkım sen salak mısın?” Theron’a suratımı ekşiterek baktım. O da bana bakarak fısıldadı ve ağzını kapattı. “Ergen kızlar böyle konuşmayı seviyor.”
“Adam affedersin babandan yaşlı. Ne bu dilf sevdası? Anlamadım. Hiç mi miden bulanmıyor? Hasta mısın sen? Babanla sorunların mı var? Ailen seni hiç mi sevmedi? Bu Z kuşağı niye böyle ya?” Theron’u sakinleşmesi için dürttüm. “Bizde Z kuşağıyız.” Bana baktı, kaşlarını çattı. “Öyle miyiz?...” Birkaç dakika havaya baktı, yılları hesapladı. Sonra bakışlarını bana geri çevirdi. “Eski Z’yiz ama.” Başımı iki yana salladım, Theron önüne döndü. “Neyse, sen onu boşver. Mahkemede seni zorladığını söyleyeceksin.”
“Ne? Hayatta yapmam!” Hızla kızın üstüne yürümek için ayağa kalktım. Theron beni tuttu. “Sakin ol, n’apıyorsun? Kızım, sende yapacaksın.” Tuttuğu bileğimi çektim. Theron kalktı ve para odasına gitti. Boynuna bağlı, kıyafetinin altında sakladığı anahtarı çıkarıp kapıyı açtı. Sonra bir deste para getirip koza gösterdi. “Marka marka ayakkabılar, çantalar, makyaj malzemeleri… istemez misin?”
Kızın gözlerinin parıldadığını gördüğümde gülümsedim. “İfademi çoktan verdim ama, mahkemede kimse bana inanmaz ki.”
“İnanır, sen daha ergensin. Korktuğunu ve o an söyleyemediğini söyleyeceksin, tamam mı? Mahkemeden sonra da bu parayı alacaksın. Niye mahkemeden sonra? Çünkü sana güvenmiyoruz. Belli ki Armstrong’a karşı yoğun bir zaafın var.”
“Yoksa parasına mı? Gerçi parası da yanacak ki kızım, ne diye hâlâ ısrarla peşinden koşuyorsun? Ama yakışıklı adam ya, öyle değil mi?” Beni dürttüğünde ona baktım. “Sen onu yakından gördün, yakından nasıl?” İç çektim ve kıza geri döndüm. “Kabul ediyor musun?”
Başını sallayarak onayladı. Theron kalktı ve kızın omzuna elini koydu. “Mahkeme salonunda olacağız, çıkışta kimsenin görmediği bir yere geç. Orada sana parayı veririz.” Onayladı. Theron dışardakilerine seslendi ve içeriye girdiler. Gözlerini bağlamaları için işaret yaptı, tekrardan bağladılar ve kızı kaldırarak ortalarında ilerlemeye başladılar.
“Bu işte halloldu. Geriye sadece mahkeme ve içerideki adam kaldı.” Örnek olarak gösterilen parayı yerine geri bıraktı ve kapıyı tekrar kilitledi. Başımı salladım. Paylaşımlar internette hâlâ konuşuluyordu, televizyonda büyük haber kanallarına çıkıyorlardı. Hatta basın açıklaması sırasında saldırıya bile uğramıştı. Seyircilerden bir adam yerinden fırlayıp ona sert bir yumruk atmıştı.
Tüm haberleri yalanlıyordu ama ona kimse inanmıyordu. Başlı başına kocaman bir delil vardı. Ayrıca videoyu paylaşanları, yani bizide bulamıyorlardı. Çünkü zaten paylaşımlar, kendi sosyal medya hesabından olmuştu.
Tüm o iğrenç sohbetleri, Wayne’nin darp görüntüleri, kızla olan görüntüleri… her biri kendi sayfasında yayınlandı. Silmesine rağmen yine de herkes videoları ve görüntüleri kaydetmişti, herkesin telefonunda yer etmişti. Hayatı boyunca bundan kurtulamayacaktı.
Theron’un ayrıca dediği şey beni çok umutlandırmıştı. “Tutuklandıktan sonra daha da araştırılacaktır, eğer yediği başka boklar varsa hepsi ortaya çıkacaktır.” Çıkmasa bile yine de hak ettiğini buldu ve uzun zaman sonra ilk defa mutlu hissediyorum. Mahkeme günü için yerimde duramıyorum.
“Azcık dışarıya çıkalım mı? İçim bunaldı bu olaylardan.” Başımı sallayarak onayladım ve ayağa kalktım. İkimizin kaskını alarak birini bana uzattı, diğerinide kendi elinde tuttu. Odadan çıkıp merdivenlere ilerledik. “Mahkeme sonrası haftan çok yoğun, daha sıkı çalışman gerekiyor; rakiplerin çok güçlü.”
“Evet… evet, biliyorum. Çalışmaya başlayacağım.” Başını sallayarak onayladı. Yukarıya çıktık ve motora bindik.
Theron ile motora binmeye alışmıştım. Eskiden çok korkutucu sürüyordu, hâlâ öyle sürüyor ama normal geliyordu. Makasta ve viraj da çok iyiydi, özellikle tekerde de harikaydı. Benimle yapmayı tercih etmiyordu. Bende etmiyordum.
Hava karanlık ve serindi. Bir tavukçunun önünde durduğunda motordan indim ve kaskımı çıkararak ona baktım. “Niye buraya geldik?”
“Yemek yiyeceğiz, çok acıktım. Bu işler beni nasıl yoruyor, bir bilsen Aidan.” Önden ilerlemeye başladığında arkasından gittim. “Acı sosu çok iyi buranın, insanı tuvaletten çıkaramıyor. Bir ye tavuğunu, tekrar yemek isteyeceksin.”
İçeriye girdik ve bir masaya oturduk. Siparişleri verdikten sonra beklemeye başladım. Cüzdanındaki parasını saydı ve kontrol etti, daha sonra geri koyarak cebine attı. “Parayı neden bu kadar çok seviyorsun?”
Güldü. “Parayı kim sevmez? Sen nefret mi ediyorsun?”
“Hayır, öyle değil, senin ki ayrı bir takıntı gibi.” Kolunu yanındaki sandalyeye koydu. “Bir yıldır beraberiz, daha yeni mi fark ettin bunu?” İç çektim. “Farkındaydım zaten, hiç sormadım sadece. Hem sen beni bu kadar iyi tanıyorken ben seni hiç tanımıyorum, saçma değil mi?”
Gülümsedi. “Beni tanımak mı istiyorsun? Hayret, kimseyle tanışmak istemediğini zannediyordum.” Cevap vermedim. “İyi, tanışalım bari yakışıklı.”
İlk yorum yazan sen ol!
Henüz yorum yapılmadı