“Hayır Aidan! Hayır— oraya değil— oraya değ—“ Son vuruşuda kafama yediğimde oyunu kaybetmiştik. Kafama vurdu. “Senin ben varya! Aptal mısın oğlum, oraya değil diyorum nereye rush’lıyorsun?” Kaşlarımı çattım ve başımı ovaladım. İnternet kafede Theron ile her oyun oynamaya geldiğimizde eli daha da ağırlaşıyordu. Kafam çok acımıştı, sıvazladım. “Ya amına koyayım, oraya değil, oraya değil diyorsun, adam arkalayacak nereye değil? Senin planların yüzünden bu maçları kaybediyoruz! Rank’ım düşüyor hep!”
“Sadece senin mi rank’ın düşüyor? Benimde düşüyor! Adam akıllı oyna artık şu oyunu öldüreceğim seni!” Kaşlarımı çattım. “Gel lan, yiyorsa öldürsene!” Aynı anda ayağa kalktığımızda ikimizde birbirimizin yakasını tuttuk. “Bir daha seninle internet kafeye gelmeyeceğim lan!”
“Asıl ben gelmeyeceğim, Allahsız kolsuz seni.”
“Seni varya—“ Nico aramıza girdi. Burada değildi, internet kafeye yeni gelmişti. “N’apıyorsunuz siz? Salak mısınız…” Güldü. Theron’u ittirdim ve yakasını bıraktım, o da bıraktı ve yumruğunu kaldırıp sinirine yenilerek bana vuracakmış gibi yaptı. “Hey, hey— durun artık!” Theron durdu ve gözünü devirerek önüne döndü. “Kolsuz seni.” Dememle birlikte tekrardan bana saldırmak için hareketlendi.
“Seni si—“ Bende durmadım, onun üzerine atladım. Nicolas bizi tekrar durdurdu. “Çocuk gibi internet kafede kavga ediyorsunuz, ikinizde kocaman adamlarsınız.” Bu sefer ikimizde durduk ve bir şey demedik. Sessizce söylenmekle yetindik.
Sonra Nico’nun yüzünün hâlini gördüğümde hareketlendim. “Sana n’oldu lan?” Dayak yemişti ve biz Theron ile kavga etmekten fark etmemiştik. Theron da başını kaldırıp onun suratına baktı. Hemen yaklaştı ve daha yakından inceledi. “Bu ne hâl?”
“Bende onun için geldim zaten. Dışarıya çıkalım mı?” Onayladık ve ilerlemeye başladık. “Sen ödeyeceksin bu sefer.” Theron’a ağır ağır baktım. “O niyeymiş? Sen öde!” Onun omzuna vurdum. “Senin yüzünden öldükte ondan Aiddddyyyy!” Yumruklarımı sıktım. “Şöyle seslenmesene bana! Senin aptal paniğinden öldük asıl! Amaan, neyse, büyüklük bende kalsın.” Cüzdanımı çıkararak birkaç nakit parayı adama verdim.
Daha sonra dışarı çıktık ve bir köşeye oturduk. Theron yaktığım sigarayı dudaklarımdan aldı. “Zaten ben almıştım bu paketi sana.” Ona baktığımda saçma salak sırıtıyordu, resmen gıcıklık yapıyordu. Nicolas için sessiz kaldım ve yenisini yaktım. “Dökül hadi.” Theron ayağa kalktı ve bir ayağını oturduğumuz banka koydu. Bende kolumu kenara atarak Nico’ya döndüm.
“Kardeşim hakkında. Gelip size bir enik gibi söylemek istemiyordum ama kontrolden çıkmaya başladı.” Theron’un kafası karıştı, ne olduğunu tekrar sordu. “Biliyorsunuz, kardeşim bir futbol kulübünde, bir haylide başarılı. Ama kulüpteki başka çocuklar onu çok kıskanıyor, takımdaki itibarları da ezilmesin diye bir çocuk abisine onu dövdürtüyor.” Nicolasın kardeşi daha çok küçüktü, on beş yaşındaydı. “Abisi kaç yaşında?” Theron sordu.
“On dokuz.” Ağzında ki sigarayla gülmeye başladı. “Velede bak sen, on dokuzluk haliyle on beş yaşındaki çocuğu mu dövüyor?” Nico onayladı. “Başta söylemiyordu bana, okulda kavgaya bulaştım diye geçindiriyordu. Zamanla ağrılarından dolayı gidememeye başladı. Artık kulübe gitmek istemediğini ve futbol oynamaktan sıkıldığını söylemişti. Bunu asla o söylemez, yemin ediyorum o çocuk benden vazgeçer futboldan vazgeçmez. Takip ettim, sonra anladım ki birkaç çocuk onu dövüyor. Ellerinden kurtardım, tekrar devam ettiler. Araştırdım bu çocuk kimdir diye, yeni nesil çetedenmiş.” Theron patlamıştı, haykırarak gülmeye başladı. İkimizde ona garip garip baktık.
“Özür dilerim, özür dilerim… kendimi tutamadım. Yeni nesil lafı çok komik, hepsi çok ergen.”
“Sende bir ara yeni nesil çetedendin.” Theron kaşlarını çatıp baktı. “Yeni nesil öyle olmuyor, bizim çetemiz ilk kuşaklardandı. Bu yeni çeteler suç örgütlerine karışmış olanlar. Biz eskiden çetedeyken maçlara gider kavga çıkarır dövüşürdük, yirmi kişiyle beş kişilik hâlimizle dövüşürdük, dostunu satanda etek giyerdi. Uyuşturucu ya da insan kaçakçılığıyla alakamız olmazdı. İnsanları öldürmezdik. Kadınlara obje gibi davranmazdık, aksine el üstünde tutardık. Ya da el kadar masum çocuklarla uğraşmazdık. Bunlar böyle, ne ararsan var ve hepsi böyle on beş, on altı yaşındaki çocuklar.”
Çetelik bana her zaman Theron’un anlattığı gibi bir şey gibi gelmiştir. Ama demek ki onların tek derdi dövüşmekmiş.
“Yani bu çocuk on dokuz yaşında olduğuna göre kaptan falan herhalde çete de, öyle mi?” Nico başını sallayarak onayladı. “Çocuk ingiliz, annesi buralı birisiyle tanışınca buraya yerleşmişler.” Theron yine gülerek haykırdı. Yine ona garip garip baktık. İngiliz aksanının taklidini yaparak dalga geçti ama ne kadar alay etse bile aksanı güzel yapıyordu. İngilizlerden çok hoşlanmıyordu…
“Her neyse, çocuğun ismi Jack Carter.” Kaşlarımı çattım. Soyismi bir yerlerden tanıdık gelmişti. “Ahh…” İkili bana baktı ve Theron ne olduğunu sordu. “Sanırım o çocuğu tanıyorum ama bir türlü çıkaramıyorum…”
“Yüzünü görürsen hatırlar mısın?” Başımı sallayarak onayladım. “Belki.” Nico bir iç çekerek başını salladı. “Umarım çok yakınından birisi değildir çünkü o çocuğu öldüreceğim.”
“Hey, hey, yavaşla, kurallarımızda katil olmak diye bir şey yok, tamam mı? Gidip adam akıllı konuşuruz, yeni nesillerin dilinde çok dolanıyorum zaten, belki sözümü dinlerler.” Theron’un illegal de bu kadar tanındık olması artık alışılmış bir durumdu. “O çocuk kardeşimin ayak bileğini kırdı, öldürmeyip ne yapacağım? Bileğinde ki sinirler ezilmiş doktor bir daha oynayamayabilir diyor, Felix’in en büyük hayaliydi futbol, elinden aldılar!”
Kardeşinin bileğinin kırıldığını bilmiyorduk, birbirimize baktık. Kesinlikle ikimizde aynı şeyi düşünüyorduk şu an, öldürmek fazlaydı.
“Bak, anlıyorum ama elini kana bulamaya değmez. Hem kesin bir şey yok, tekrar da oynayabilir. Birisini öldürmene asla izin vermem Nico, bunu anla.” Theron ayağını banktan indirdi ve sigarasını fırlattıktan sonra kollarını göğsünde birleştirdi.
“Theron’a katılıyorum, o kadar basit değil dostum.” Nicolas çok öfkelendi, bir anda yerinden fırladı. “Peki kardeşimin kaybettiği hayalleri ne olacak? Kaç gündür hiçbirimizle konuşmuyor, yüzümüze bile bakmıyor! Bir daha futbol oynayamayacağım diye ağlayıp duruyor!” Derin bir iç çekerek konuştum. “Nico, seni çok iyi anlıyorum fakat kardeşin de bunu istemez, tamam mı? Hapse girdiğinde ne olacak, ona ne diyeceksin?”
Theron parmağını şıklatarak bana hak verdi. “Hiçbir şey yapmayacağız demiyorum dostum. Merak etme, Jack midir, it midir, bilmem, gerekirse tüm kulübü toplarız eskisi gibi dövüşürüz. Sonra da alır bacağını kırarız, kardeşinin intikamını alırız, tamam mı?” Başımı salladım. Nicolas’ın biraz da olsa içi rahatlamıştı. “Şu yüzünün de hesabını soralım. Kaç kişilerdi?”
“On yedi, on sekiz sanırım.” Theron yine gülerek haykırdı. “On sekiz kişiden dayak mı yedin?” Nicolas ona vurdu. “Ben sen miyim? O kadar kişiyle nasıl dövüşeyim?”
“Kendine haksızlık etme Nico, bir gün sende benim gibi harika bir dövüşçü olabilirsin. Çalışmaya devam.” Nico ona tekrar vurdu ancak Theron’un samimi tonundan keyfi yerine gelmişti.
BÖLÜM NOTU
bu bölümü yayınlarken çığlık attım, özlemişim. nefesinizi tutacağınız bir sezon olacak, kemerleri bağlayın.
ÇOK ÖZLEDİM ÇOOKKKKKKK
SONUNDA YENİ BÖLÜM. HİÇ BİTMESİN İSTİYORUM.