İki sene geçmişti, karşılaştığım adam sayesinde devamlı restorantında çalışıyordum. İyi bir maaş alıyor ve babaannem ile daha rahat geçinmeye başlamıştık.
Adamın beni tehdit ettiği videoyu da paylaşmadığını biliyordum ama telefonunda hâlâ durduğuna eminim.
On yedi yaşıma gelmiştim, mirası kullanabilmek için bir senem kalmıştı. Hırsızlık yaptığım dükkanlara borcumu ödeyecektim ve babaannem ile rahat bir hayatımız olacaktı.
Okuldan çıktığım gibi eve gidiyordum. Arkadaşlarım Eva ve Ethan benimle yemek yemeyi reddetmişlerdi. Oysa biz neredeyse her gün onlarla yemek yemeye giderdik, bende akşamları okuldan sonra çalışmaya giderdim.
Belli ki bugün evde yemek yiyeceğim, akşam işe gideceğim. Esnedim ve kollarımı gerdim. Bir sokağın yanından geçerken gümbürtü sesleri duydum. Patır kütür sesler geliyordu, ayrıca birisi acıyla inliyordu. Uzaktan göz gezdirdim.
Yerde ki çocuğu öyle bir tekmeliyorlardı ki benim yaklaştığımı görmemişlerdi bile. Çocuk yüzünü kapatmıştı, suratını koruyordu ancak devamlı karnına tekme yiyip duruyordu.
Çocuğa yardım etmem gerektiğini düşündüm. Çaresizdi, acı çekiyordu. Acıyla inliyordu ama yardım için, içinden yalvardığına emindim.
İlerledim ve çocuklardan birisinin yakasından tutup geriye fırlattım. Yere düştü. Diğerininde gömleğinin ön yakasını tutup bir yumruk attım. “Jackson!” Yere fırlattığım çocuk üstüme fırlamış karnıma sarılmıştı.
Onu tuttum ve karnına dizimi vurmaya başladım. Art arda vurdum ve dayanamayıp yere düştü. Diğeride üzerime geldiğinde tekrardan ona sert bir yumruk attım.
O da yere düştü. Birbirlerini kaldırdılar. Yerdeki çocuğa aynen şöyle söylediler, “Bu daha bitmedi Wayne, bir daha ki sefere bu kadar şanslı olmayacaksın.” Onlara vuracakmış gibi elimi kaldırdım. “Kaybolun lan!” Korkarak uzaklaştılar.
Çocuğa baktım. Acıyla karnını tutuyordu ve öksürüyordu. Eğildim. “Wayne, iyi misin?” Nefesini düzenlediğinde kaşlarını çatıp bana baktı.
Yine o gözler, iki sene önce gördüğüm ela gözler. Bu hayatını denizde kurtardığım çocuk olabilirdi ama o gözlere sahip bir milyon insan vardı dünyada. Hem o gün hava karanlıktı, yüzündende çok emin değildim.
Ama yinede siması çok tanıdıktı.
“Sen kimsin? İsmimi nereden biliyorsun?”
Kaşlarımı çattım. İnanılmaz tanıdıktı. Kim olduğunu neredeyse çıkarmak üzereydim ama bir türlü çıkaramıyordum! Çok tanıdıktı! “Az önceki çocuklar söyledi ismini. Ben Aidan, memnun oldum!” Gülümsedim ve eğildim.
Kaşlarını çatmaya devam etti. Elimi, onu kaldırmak için uzattım. Tutmadı. Elimi biraz salladığımda iç çekerek tuttu ve çektim onu. “Ağzın yüzün dağılmış, zorbaların mı?”
Bu tavır bana iki sene önceki ela gözlüyü hatırlatıyordu, belkide gerçektende o olmalıydı. Ama emin olmadan bir şey söyleyemiyordum.
“Hayır, hayır. Sadece paramı çalmaya çalışıyorlardı.”
“Ama seni tanıyorlarmış gibi konuşuyorlardı. Bir daha ki sefer falan, dikkatli olmalısın bence.” Hala onun kim olduğunu anlamaya çalışıyordum, bu yüzden yüzüne uzun uzun bakıyordum. “Olurum. Hem sen şöyle bakmasana bana, ne diye suratıma bakıyorsun öyle?”
Hemen gözlerimi kaydırdım. “Pardon, pardon. Sanırım birine benzettim.” Başıyla onayladı. “Evine kadar eşlik etmemi ister misin? Peşine takılabilirler.”
“Sen benim kim olduğumu biliyor musun?”
“Evet. Waynesin.” İç çekip gözlerini devirdi. “Bırak peşimi Aida.”
“Aidan!!”
“Aidan, neyse işte.”
“Peşinde değilim ki. Sadece sana yardım etmek istedim.” Böbürlenerek söylendim. “Kimse etmeni istemedi.” Yerden çantasını alıp uzaklaştı. “Aaahh, insanlık ölmüş ya.”
Üstümü silkeleyerek ellerimi cebime attım. O çocuğun kim olduğunu düşünürkende eve yürümeye başladım. Kesinlikle o çocuk olmalıydı ama bir türlü emin olamıyordum! Hem belki ünlü birisi bile olabilirdi, ayrıca öyle bir tanıdıklığı vardı bende.
İlk yorum yazan sen ol!
Henüz yorum yapılmadı