Wayne ile günlerdir konuşmuyorduk. Doğrusu o benimle konuşmuyordu. Ne okula geliyordu, ne de evine beni alıyordu. Şöföre özel bir talimat vermişti, beni bahçeye bile almıyordu.

İki haftadır onu hiç görmemiştim. Yaşıyor olup olmadığını bile bilmiyordum. Sadece ben bile değil, Heather’a da aynı şekilde davranıyordu.

Birkaç gündür Jackson da çok sakindi, ne bana bakıyordu ne de Wayne’yi arıyordu. Oldukça mutlulardı arkadaşlarıyla, eskisinden daha çok gürültülüydüler.

Şöför bana o gün arkadaşlarıyla çıktığını söylediğinde başından beri onlardan şüpheleniyordum. Ama durduk yere üstlerine saldıramazdım. Yani onlarla çıktıysa ne olmuştu ki? Şöför kendi rızasıyla gittiğini söylemişti.

Ona kötü bir şey yapmış olmalarının ihtimali de yoktu, ne olursa olsun Wayne bana söylerdi. Anlatırdı. Artık onlardan korkması gereken bir şey yok. Ona şantaj yapacakları video da yok, hepsini sildim.

Hepsini mi?

Jackson gerçekten tüm videoları sildi mi? Yoksa şu an başka şeyle mi tehdit ediyorlar?

Düşüncelerimden dolayı bir türlü sıramda uyuyamıyordum. Çıkış zili çaldığında başımı kaldırdım ve Wayne’nin sırasına baktım. Korkuyordum, ona bir şey olduğundan şüpheleniyordum. Babası ona ne yapmıştı? Benimle konuşmaması gerektiğini mi söyledi? Bu yüzden mi benimle konuşmuyor?

Jackson’un kapıya doğru geldiğini gördüğümde ayağa kalktım. Onun önüne geçtim. Bana baktı. Arkadaşları sağında duruyordu. “Wayne nerede?”

“Ne? Ne diyorsun lan sen? O senin sevgilin değil mi? Bana neden soruyorsun?” Aralarında güldüler. Kafasına sert bir tokat attım. “Alay etmiyorum Jackson, ona ne yaptın?”

“Ahh! Bilmiyorum! Deprem olsa benden bileceksin! Onunla artık uğraşmıyorum, işimde kalmadı.”

“Uğraşmıyorsun değil, uğraşamıyorsun.” Kafasına aynı tokattan bir tane daha attım. “İkile.” Kafasını sıvazlarken ilerledi, arkasından onu seyrettim. Kendileri aralarında gülüştüler. Hâlâ tam olarak o yapmadı değildi, hâlâ ondan şüpheleniyorum.

“Jackson.” Bana döndü. “Eğer bunun altından senin adın çıkarsa sana ne yapacağımı tahmin edebiliyor musun?” Gülümsedim. “Seni öldürürüm. Eğer ona dokunduysan, okula gelmemesinin ve benimle konuşmamasının sebebi sensen, kanını akıtırım. Korkuyorsa, seni mahvederim.” Başımı salladım ve ilerlemesini işaret ettim.

Artık aralarında gülüşmüyorlardı.

Yerden çantamı aldım ve sırtıma taktım. Bugün yine iş vardı. Son birkaç gündür çok yorgun hissediyordum, işe gitmek ağır gelmeye başlamıştı. Babaannem bazenleri fenalaşıyordu, ufak bir grip gibiydi ama yine de endişeleniyordum. Evde tek başına kaldığı için çok korkuyordum. Bir gün eve döndüğümde orada olmayacak diye çok tırsıyordum.

Okuldan eve yürüdüm, Wayne’yi düşündüm. Telefonumu açtım ve yeni bir mesaj olup olmadığını kontrol ettim. Hiçbir şey yoktu. İç çektim ve yeni bir tane daha attım. “Neden böyle yapıyorsun? Daha nereye kadar saklanacaksın? En azından konuşalım.”

Mesajlarımı görmüyordu bile, iki hafta öncesine kadarda bakmamıştı. Tekrardan bir iç çektim. Evin önüne çoktan gelmiştim. Kapıyı açarak içeri girdim ve babaannem’e seslendim. “Babaanne?” Ayakkabılarımı çıkarıp çantamı yere attım. “Babaanne?” Salona girdiğimde koltukta sırt üstü yatıyordu.

Yanına ilerledim. “Babaanne.” Birkaç kez salladım ama uyanmadı. “Babaanne!” Gözlerim irileştiğinde kalbim güm güm atmaya başladı. Onu biraz daha salladım, eğilerek kulağımı burnuna yaklaştırdım. Nefes alıyordu. Derin bir nefes bıraktım ve kalktım. Bayılmış mıydı?

Biraz daha salladığımda kendisine gelmişti. “Ohhhh.” Rahatlayıp koltuğa bıraktım kendimi. “Babaanne, ne yapıyorsun sen?! Aklımı kaçıracaktım neredeyse!” Hafifçe güldü. “Uyuyakalmışım.”

“İyisin değil mi? Ateşin falan düştü mü?” Başını sallayarak onayladı. “Wayne hâlâ yok mu?” Suratım düştüğünde başka tarafa baktım. Telefonumu kontrol ettim, her zaman ki gibiydi. “Hayır, sesi soluğu çıkmıyor.”

“Bir şey olduğundan endişeleniyorum o çocuğa…” Başımı sallayarak onayladım, bende öyle düşünüyordum ve bu bana kafayı yedirtiyordu. “Yağmur başlayacaktı dışarıda, üstünü sıkı giyin oğlum. Aç mısın?”

“Hayır, sen yat dinlen babaanne, ben işe gidince yerim. Hatta şimdi gidiyorum.” Ayağa kalktım ve yanağına bir öpücük kondurdum. Ayakkabılarımı giydim ve dışarıya çıktım.

Hava kapalıydı, baharın son yağmurlarıydı. Son birkaç gündür devamlı yağmur yağacağı söyleniyordu hava durumunda. Yağmurdan pek hoşlanmam ama yine de bazenleri insana iyi geliyordu. Telefonumu çıkardım ve Heather’ı aradım.

“Bugün biraz geç geleceğim, idare eder misin?”

“Nedenmiş o?”

“Wayne’yi ziyaret edeceğim.” Yağmur atıştırmaya başlamıştı. Heather’ın ses tonuna canlılık geldi. “Ondan haber mi aldın? Nasılmış?”

“Hayır, daha haber falan alamadım.”

“E nasıl ziyaret edeceksin?”

“Evine gideceğim.” Güldü. “Aidan, bizi içeri almıyorlar, sende biliyorsun. Anla şunu artık, Wayne bizimle konuşmak istemiyor. Çünkü biz onun fakir arkadaşlarıyız, sıkıldı bizden.”

“Öyle bir şey yok, Wayne asla böyle düşünmez. Sen beni idare edecek misin, etmeyecek misin?” Derin bir iç çekti. “İyi, tamam.”

“Teşekkür ederim, kapattımmm!” Telefonu kapattım ve cebime attım. Yağmur atıştırırken yavaş yavaş hızlanmaya başlamıştı. Hemen bir taksi çevirdim ve bindim. Evinin adresini verdiğimde oraya sürmeye başladı.

Gelene kadar yağmur oldukça hızlanmıştı. Taksiciye parayı verdim ve indim. Şöför ortalıkta yoktu, hemen bahçeye girdiğimde arabadan çıkıp arkamdan seslendi. “İki dakika, iki dakika tamam mı? Wayne’yi öldürecek halim yok ya? Konuşup çıkacağım.”

Kapıyı çaldım. Hizmetçi açtığında bana baktı. “Bay Aidan, olmaz. Wayne sizi görmek istemiyor, daha ne kadar söylemem lazım?”

“Aşağıda beklediğimi ve o inene kadar gitmeyeceğimi söyle. Bu yağmurda ıslanmama izin verirse gerçekten orospu çocuğudur.” Hizmetçi iç çekti ve başıyla onayladı. Kapıyı kapattığında kenara oturdum. Baş aşağı sırılsıklam olmuştum.

“Aidan!” Bana seslenen şöföre baktım. “Gel arabada bekle, hasta olacaksın.” Çokta yaşlı değildi, en az yirmi dört, en fazla yirmi altı yaşındaydı. “Burada bekleyeceğim, umrumda değil.”

“Salak mısın oğlum sen? İnmiyor aşağı işte, konuşmak istemiyor seninle.” Başımı iki yana salladım. “Öyle bir şey yok, Wayne’den duyana kadar yılmayacağım.”

Kapıya doğru ilerledi ve çaldı. “N’apıyorsun?” Bana baktı. “Hizmetçi geldiğini söylemiyor, kendim haber vereceğim.” Kaşlarımı çattım. “Ne?”

“Öyle işte, gidip Wayne’ye geldiğini söylemiyor hiç.” Kapı açıldığında içeri girdi. “Kaşar seni.” Hizmetçi bana baktı. Gülümsedim. “Bana mı dedin?” Başımı sallayarak onayladım. Kapıdan sadece başını çıkarmıştı ve şimdi tam olarak çıkmıştı. “Wayne ile bir barışayım, kovduracağım seni güzelim.” Bir şey diyemedi ve kapıyı sertçe kapatarak içeri geçti.

Yağmur beni sırılsıklam etmişti, üşümüyordum ama hasta olacağımdan ürküyordum. Eğer hasta olursam babaannemede bulaştırabilirdim, ona bulaşırsa kötü şeyler olabilirdi.

Şöför aşağı indi. Hızla ayağa kalktım. “N’oldu? Geliyor mu? Ha—“ Wayne arkasından çıktı. Yüzü solgundu, gözleri yine aynı solgunluktaydı. Ama bu sefer farklı şeyler vardı, garip görünüyordu, gözleri parlamıyordu.

“İyi misin?” Kaşlarımı çattım. Şöföre bakarak teşekkür ettim ve aracına geri döndü. “İçeri girmek ister misin? Sırılsıklam olmuşsun.” Başımı iki yana salladım. “Burada konuşalım, içeri geçmeyeceğim.”

Başına kapüşonunu çekti. “N’oluyor Wayne? Neden konuşmuyorsun bizimle? Mesajlarıma neden cevap vermiyorsun? Okula neden gelmiyorsun?” Kolunu eliyle tuttu ve cevap veremedi. “Konuşmaya geldim, beni sadece dinle diye gelmedim. Kaç gündür ne kadar endişelendiğimi biliyor musun sen?”

Onu gördüğüme sevinmiştim ama ayrıca çokta kızgındım. Günlerdir onu düşünmeden edememiştim, bir şey oldu diye aklım çıkacaktı neredeyse. “Babaannem bile çok korktu, Heather bile gelmedi, herkes bizden sıkıldığını söylüyor; hiçbirine inanmadım. Çünkü başka bir şey var.”

Her zamanki gibi gözlerini benimkilere dikmiş, sadece dinliyor ve bakıyorlardı. Omuzlarından tutup salladım. “Bir şey söylesene! Susma! Neyden korkuyorsun?!”

“Hiçbir şey yok!” Sesini yükselttiğinde onu bıraktım ve kollarımı indirdim. Derin nefes aldı. “Bir şey olmuyor, korktuğum da yok! Sadece birkaç gündür kendimi iyi hissetmiyorum!” Güldüm. “Yalan söylüyorsun. Kendini iyi hissetmediğin zaman sürekli yanıma gelirsin.”

“Artık gelmek istemiyorum.” Gözlerim irileşti. “Sıkıldım. Herkes aynı şeyi söylüyor, sensiz hiçbir şeyim! Artık sadece senden oluşmak istemiyorum!” Duyduklarıma inanamadım. Yutkunduğumda boğazımın düğümlendiğini hissettim, bir şeyler söylemeye çalıştım ama sadece kekeleyebildim.

Gülümsedim. “Yalan söylüyorsun. Siktir git lan.” Sessiz kaldı. Sonra yutkunduğunu gördüm. “Yalan değil, bunlar gerçek.”

Hızla kolunu tuttum ve hırkasının kolunu açtım. Çekiştirmeye çalıştı. Kollarında tırnak izleri vardı, bazıları yara halindeydi. “Yalan söylüyorsun! Bunu sadece bir şeyler olduğunda yaparsın!” Diğer kolunuda açtım, morarmıştı. Tişörtünü kaldırdım ve daha fazla morluğun olduğunu gördüm.

Beni ittirdiğinde geriye sendelendim. “Saçmalamayı kes artık!” Gözlerim dolduğunda hızla sildim. “Baban mı? Seni tehdit mi ediyor?” Yine sustu, hep susuyordu. Onu tekrar salladım. “Sikeyim, konuş lan! Konuşsana! Bir şeyler söyle!”

“Bildiğin şeyleri sorma. Babam her zaman böyle yapıyor.”

“Evde mi? Bu sefer öldüreceğim onu!” Kapıyı çaldım. Birkaç kere yumruk attım. Wayne beni güçlükle geriye çekti, şöför arabadan çıkıp yanımıza gelmişti, beni tutuyordu. Kapıyı açan hizmetçiye içeriye girmesini söylemişti, öyle de yaptı.

Şöförü ittirdim. Durdum. “Baban değil.” Güldüm. “Başka bir şey var. Eminim.” Bir anda sesini yükseltti. “Başka ne olabilir!? Babamın bana her gün aynı şekilde davrandığını sende biliyorsun! Erkeklik taslayıp durma artık! Hayat senin bildiğin kadar basit değil! Her şey bir yumrukla çözülmüyor!”

Üstüne atıldığımda şöför beni yine güçlükle tuttu.

“Ne diyorsun lan sen?! Senin bildiğin hayat bu mu amına koyayım?! Kendini ezdirmekten başka bir sikim yaptığın yok!”

“Aidan sakin ol! Bay Wayne, sizde lütfen. İkinizde şu an hiç mantıklı düşünmüyorsunuz!” O konuştuğu an kafama dank diye çarpmıştı. Şöför o gün arkadaşlarıyla çıktığını söylemişti. Şöförü ittirdim ve Wayne’ye baktım. “Jackson değil mi? O yaptı.” Hemen bağırarak savunmaya geçtiğinde anladım. Jackson bir şeyler yapmıştı.

“Beni mi yiyorsun lan sen? Yine korkaklık yapıyorsun, yine bir açığını buldu.”

“Kes şunu artık, öyle bir şey yok! Olamaz da!” Başımı iki yana salladım. Eğer biraz daha tartışmaya devam edersek şöför şantajları öğrenecekti. “Ben gidiyorum.” Arkamı döndüm ve ilerlemeye başladım. Wayne arkamdan seslendi ama ona yanıt vermedim. Şöför beni durdurdu. “Seni eve bırakayım, yeterince ıslandın. Hasta olma.”

Sessiz kaldım. “Hadi.” Araba ilerledi, arkasından gittim. Arabaya oturduk. Sürmeye başladığında camı açtım ve bir sigara yaktım. “Orada ne demek istedin? Arkadaşları, yani Jackson onu tehdit mi ediyordu önceden?”

“Hayır, öyle bir şey yok. Bu işe karışma sen.”




novebo yorum yok

İlk yorum yazan sen ol!


Henüz yorum yapılmadı

Novebo discord sunucusu