“Hay sikeyim ya!” Bezi masaya fırlattım ve sandalyeyi çekerek oturdum. Heather bana baktı ve ne olduğunu sordu.

“Anlamıyorum, ne oluyor da bana böyle yapıyor? Neden Jackson’ı koruyor? Belli ki ona bir şeyler yapmış.” Yanıma oturdu. Kulağındaki kulaklığı çıkardı ve bana baktı. “Gidip konuşsanla Jacksonla.”

“Denemedim mi sanıyorsun? Hiçbir şey söylemiyor, elimdede kanıtlayacak bir şey yok. Babası da olabilir, durduk yere çocuğun günahını almak istemiyorum. Ama dayanamıyorumda, içim kıpır kıpır. Bir aydır görüşemiyoruz adam akıllı.”

Heather derin bir iç çekti. “Ya eğer ellerinde başka bir şey varsa? Jackson’ı değilde, asıl seni koruyorsa?” Ona baktım. “Beni neden korusun? Ellerinde hiçbir şey yok, benimle onu tehdit edemezler.”

Başımı eğdim ve düşündüm. Aslında Heather haklı olabilirdi. İnanılmaz bir şekilde savunmaya geçmişti o gün, Jackson’ı koruduğunu sanmıştım ama asıl beni koruyorsa?

“Jackson ile konuş. Daha net bir şekilde, sanki her şeyi biliyormuşsun gibi.” Derin bir iç çektim ve saçlarımı karıştırdım. Parmaklarımı saçlarımın arasına sokarak dirseklerimi masaya yasladım. “Bilmiyorum Heather, kafam çok karışık. Wayne’yi özlüyorum, düşünmeden edemiyorum. Kim bilir şu an ne yaşıyor? Eminim odasının bir köşesinde kendini yiyip bitiriyordur ve elimden hiçbir şey gelmiyor. Benimle konuşmak bile istemiyor.”

Kapının açıldığını duydum. “Kapalıyız.” Heather kalktı. “Wayne!!!!” Hemen arkamı dönüp baktım. Wayne buradaydı. Heather koşa koşa ona sarılmaya gitmişti. Kalbim güm güm attı, son kavgamızdan sonra ilk defa görüyordum onu.

Ayağa kalktım ve yanlarına gittim. Heather’ı kenara ittirip Wayne’ye sımsıkı sarıldım. O da bana sarıldığında sadece sustuk.

Çekilip ona baktım. Gözleri hâlâ parıldamıyordu, yüzünde yine bir morluk vardı. Hafif bir tebessüm ile bana bakıyordu. “Dostum… sikeyim, sen iyi misin ya?” Başını onaylayarak salladı. Değildi. İyi olmadığına adım gibi emindim.

“N’olur, bana söylemelisin.”

“Daha fazla bunu konuşmak istemiyorum.” Çekildi ve bir masaya oturdu.

“Seni çok özledik.” Derin bir iç
çekerek gülümsedi ve elindeki iki poşeti masaya koydu. “Yemek getirmiştim.” Bu poşetleri görmemiştim, sürpriz olmuştu. “En sevdiklerinizden.” Gözlerim parıldadı, masaya oturacakken Heather beni ittirdi. “Diğer tarafa otur, diğer tarafa.”

İç çektim ve diğer tarafa oturdum. Wayne’nin uzattığı poşeti açarak içinden yemekleri çıkarttım. “Ahhh! Evet!!! Cheesesteak!!!” Anında yemeğe başlamıştık. Heather ile o kadar çalışıyorduk ki çalışmaktan acıktığımızı bile fark etmiyorduk.

Yemekler bittiğinde Wayne’ye baktım. “Biliyor musun? Büyük ihtimalle için şu an çok rahat çünkü bu olayı sorgulamayı bıraktığımı zannediyorsun, ama öyle bir şey olmayacak.” Poşetleri alarak çöpe götürdüm. Neredeyse tüm işler bitmişti zaten, birazdan çıkardık.

“İstediğin kadar sorgulamamam için çırpın, umrumda değil. Kimse sana bunu yapamaz, kimse seni elimden alamaz, anladın mı? Ne yapıp ne edip sana ne olduğunu öğreneceğim.” Gözlerini devirdi. “Bir şey olmadığını söylüyorum, bana neden inanmıyorsun?”

“Nedenini söyleyeyim mi? Çünkü o gözlerin artık parıldamıyor. Canın o kadar sıkkın ki kolunun her bir yerinde yara var. Ayrıca bir aydır ne yanımıza geldin, ne de okula geldin. Neden inanmadığımı anladın mı? Haklı değil miyim Heather?”

Heather bana hak verdi. “Wayne, yapmaya çalıştığın şeyi anlayamıyoruz. Günlerdir Aidan burada kafayı yiyor. Bir türlü işine odaklanamıyor, sürekli yanlış sipariş alıyor, bir sürü tabak, şişe kırıyor. Yalnız olmadığını biliyorsun, değil mi? Kimseden korkmanı gerektirecek bir şey yok.”

“Offf, yoruldum artık sürekli aynı konuyu konuşmaktan.”

“Sadece bir kere konuştuk ve çözülene kadar başka bir şey konuşmayacağız.” Heather bana tekrar hak verdi. “Hayır yani, benden böyle bir şeyi nasıl yapmamı bekliyorsun? Sessizce acı çekişini öylece seyredeyim mi Wayne? Bu mu yani? Tüm yükü sen mi taşıyasın sadece?”

“Bu benim sorunum, ben değil kim taşıyacak?”

“Bu benim sorunum diyip geçiştiremezsin, senin benim sorunum diye bir şey yok, anladın mı?” Cevap vermeyerek sessiz kaldı. Çok kötü durumdaydı ve bu gidişle daha da kötü olacaktı. Bir madde kullanmadığından emindim ama kullanmayacağından emin değildim.

Onun için tekrar aynı şeylerin başa sarmasını istemiyorum, sessizce bir başına acı çeksin istemiyorum. “Seni kaybedemem Wayne. Sen benim dostumsun, bir şey olacak diye ödüm kopuyor, nasıl bu kadar rahatsın?”

Yine cevap vermedi. Başımı iki yana salladım. “Çöpleri çıkaracağım, sonra çıkarız.” Ayağa kalktım ve mutfaktan çöpleri alarak bağladım. Elimde tutarken depoya doğru ilerledim, Heather ve Wayne’ye baktığımda bir şeyler konuşuyorlardı.

Derin bir nefes aldım ve kapıyı açarak çıktım. Çöpleri kutuya atarak kapağını kapattım. Elimi duvara koyarak yaslandım ve diğer elimlede suratımı ovuşturdum. “Hay sikeceğim ya, nasıl bu kadar sakin kalabiliyor? Hiç mi düşünmüyor bizi?…”

Bir sigara yakarak yere oturdum. Düşüncelerim beni çok yorgun düşürüyordu. Sigaranın yarısına geldiğimde Wayne yanıma gelmişti. Sessizce yanıma çöktü ve elimdeki sigarayı alarak içmeye başladı. Ona baktım. Bana bakmıyordu, usulca sigarayı içiyordu. “Çok garipsin, ilginç bir şekilde sakinsin.”

“Telaşlanmamı gerektiren hiçbir şey yok, bu yüzden sakinim.” Güldüm. “Bu yüzden sakin misin? Bana yalan söylemeyi kessen iyi olur.”

“Seni ikna etmek için ne yapmam gerekiyor?”

“Gerçeği söylemen lazım. Olayın babanla ilgisi olmadığını biliyorum, beni aptal yerine koymayı bırakmalısın.” Sessiz kaldı. “Bu sessizliğin bile her şeyi kanıtlıyor. Merak etme, sen söylemesen bile yine de seni kurtaracağım.”

“Ya beni kurtaracaksın diye mahvedersen?” Kaşlarımı çatıp ona baktım. “Ne? Böyle bir şey olmayacak, ne saçmalıyorsun sen—“ Göz göze geldik. Yüzünde yine hafif bir tebessüm vardı. “Buna karışmanı istemiyorum.”

“Kes sesini artık Wayne. Sürekli aynı şeyi tekrarlamaktan bıkmadın mı? Anla şunu artık, seni göz göre göre böyle bırakmayacağım.”

“Manyak bir inatçının tekisin.”

“Diyene bak.”




novebo yorum yok

İlk yorum yazan sen ol!


Henüz yorum yapılmadı

Novebo discord sunucusu