Babaannem bir saat önce duşa girmişti, hiçbir zaman bu kadar uzun kalmıyordu. Endişelendim. “Ben bir babaanneme bakacağım, bekle beni.” Wayne onayladığında merdivenlere ilerledim. Çıkarken bir gümbürtü sesi duydum ve koşarak çıkmaya başladım.
“Babaanne!” Kapıyı açarak içeri daldığımda babaannemin yerde yattığını gördüm. Başını küvetin kenarına vurmuştu, fayansta kanlar vardı. Bağırdım. “Babaanne!” Onu tutarak kaldırdım. Wayne yanıma geldiğinde gözleri genişledi, ona baktım ve ambulansı aramasını söyledim. Hızla cebinden telefonu çıkarıp ambulansı aradı.
Telaşlıydı ve doğru düzgün konuşamıyordu. Babaannemin yüzünü tutarak salladım. “Uyan, uyan… babaanne!” Korkudan ne yapacağımı bilemedim. “Çabuk olmalarını söyle! Çok çabuk olmalarını söyle!” Nabzını kontrol ettiğimde çok düşüktü. Daha da korktum, nefesim kesiliyordu.
Wayne omzumdan tuttu. Bir şeyler söylüyordu ama sesler çok boğuktu, onun ne dediğini bir türlü anlayamıyordum. İsmimi bağırıyordu ancak ben babaanneme odaklanmıştım sadece.
Suratımda sert bir acı hissettim. Wayne bana gelişi güzel bir tokat atmıştı. Sesler netleşti ve kendime geldim. “Duyuyor musun beni? Kalk, babaanneni ambulans gelmeden aşağı indirelim, çıkarmaları daha kolay olur.” Başımı sallayarak onayladım. “Oturmasını sağla, sırtıma alacağım.”
Babaannemi oturur bir pozisyona aldık ve sırtımı dönüp bacaklarını tuttum. Wayne kollarını boynuma attı. “Kalkabilecek misin?”
“Babaannemi tut.” Dediğimi yaptığında derin bir nefes aldım ve bağırarak ayağa kalktım. Wayne bana kapıyı açtı, merdivenlere doğru yavaş yavaş ilerledim.
“Lütfen… lütfen… uyanması gerekiyor…“ Gözlerimden yaşlar sızdığında aldırış etmedim, şu an güvenli bir şekilde sadece babaannemi aşağı indirmeliydim. “Tanrım… yalvarırım, lütfen, lütfen, ona bir şey olmasın… yalvarırım.”
Merdivenlerden birer birer indim. En sonunda sapasağlam salona girdiğimde onu koltuğa yatırdım. Göğüsüm sıkışıyordu. Ona bakamıyordum. Babaannemi böyle görmek korktuğum en büyük şeydi. “Nerde kaldı bunlar? Daha ne kadar sürecek?”
“Sakin ol, çıkmış olmalılardır. Birazdan gelirler.”
“Nasıl sakin olmalıyım! Babaannemin şu hâline bak! Bir saniye bile geç kalırlarsa ölebilir!” Wayne bir şey diyemedi. Yere oturdum ve başımı onun göğsüne yasladım. Bu sayede kalbinin durup durmadığını anında öğrenebilecektim. Gözlerimi kapattım.
Babaannemin ellerini saçlarında hissettim. Gözlerimi araladığımda gülümseyerek bana bakıyordu, bense sessizce ağlamaya devam ediyordum. “İyi ki benim oğlumsun.” Başımı kaldırıp ona baktım. “Babaanne…”
Göz yaşlarımı silerek gülümsemeye devam etti. “Özür dilerim, bencilce davrandım.” Başımı iki yana salladım. “Sorun değil, sorun değil. İyi olacaksın.” Gülümseyerek elini tuttum. “İyi olacaksın, tamam mı? Ambulans gelecek.”
“Sakın vazgeçme, bana verdiğin sözden sakın sapma. Sürekli iyi bir insan ol ve insanlara şefkatli davran.” Hızla başımı sallayarak onayladım. “Özür dilerim.”
Kapı çaldı. “Ambulans gelmiş olmalı.” Wayne hemen fırladı ve açtı. İçeri giren sağlık ekibine baktım. Daha sonra babaanneme. “Gördün mü? Geldiler iş—“ Gözler kapalıydı ve aynı şekildeydi. Hiç uyanmamıştı.
Sağlık ekipleri çekilmemi söylediğinde ayağa kalktım ve çekildim. Wayne elini sırtıma koydu. “İyi olacak, çabuk geldiler, merak etme.” Başımı sallayarak onayladım ve göz yaşlarımı sildim.
Babaannemi ambulansa yerleştirdiklerinde bende içeriye girdim. “Ben Heather’ı alıp geleceğim, tamam mı? Merak etme, yalnız bırakmayacağım seni.” Gülümseyerek onayladım ve kapıyı kapattılar.
Babaannemin elini tuttum. İçerideki görevliler ilk muayeneyi yapmaya başladılar. Elimden sadece yalvarmak geliyordu, Tanrıya saatlerce dua edebiliyordum. Daha fazlasını yapamamak beni delirtiyordu. Yalnız kalacaktım, babaannem gidecekti, babaannem artık olmayacaktı.
“Genç! Sana diyorum!” Sağlık görevlisine baktım. “Ha, e—efendim?”
“N’oldu?” Yutkundum. Bacaklarımı sallamaya başladım. Anlatırken kekeliyordum, bir türlü sakinleşemiyordum. “Banyoya girdi, çok uzun sürdü. Kontrol… kontrol etmek için yukarıya çıkıyordum, tam… tam o sırada bir gümbürtü duydum. İçeriye daldığımda düşmüştü, başımı küvete vurmuştu.”
“Bildiğin bir hastalığı var mıydı?” Başımı iki yana salladım. “Hayır, hayır bilmiyorum. Arada sırada sürekli başı dönüyordu, midesi bulanıyordu, bazenleri ise yorgun düşüyordu. Sıklıkla bayıldığı olmuyordu.”
“Yani ilk defa mı bayılıyor?”
“Bilmiyorum… bilmiyorum.” Babaannem sık sık bayılır mıydı? “Ben genelde… genelde işte ve okulda oluyorum, babaannemle fazla vakit geçiremiyorum.” Sikeyim, neden babaanneme hiç zaman ayırmadım? Neden hastalığını bilmiyorum? Neden daha önce böyle bayılıp bayılmadığını bilmiyorum? Daha önce böyle bayıldı mı? Sonra tek başına kalktı mı? Neden onu daha sık kontrol etmedim? Neden onunla ilgilenmedim?
Kadın görevli elimi tuttu ve yanağımı okşadı. “Sakin ol, bana ismini söyler misin?” Gözlerim genişledi. On iki yaşımdaki kazada bana yardım eden görevliyi karşımda gördüm. Yutkundum, kalbim şiddetle çarpamaya başladığında başım döndü. “Aidan… A—aidan.”
“Tamam Aidan,” Bana adımla seslenmemesini istedim, sanki tekrardan bir kaza olmuştu. Sanki önümde babaannem değilde abim yatıyordu. Yanağıma hızla bir tokat attım. Ardından tekrar bir tane daha, bir tane, bir tane ve bir tane daha. Görevliler şok olmuştu, ne yaptığımı sorgularken kendime gelmeye çalışıyordum.
Erkek görevli bileğimi tuttu ama ben yine de kendime tokat atmaya devam ediyordum. O kadar sert ve güçlülerdi ki beni durdurmayı bir türlü becerememişti. “Aidan, yapma, dur!” Onu dinlemeyerek kendimi tokatlamaya devam ettim.
Artık karşımda yatan abim değildi, babaannemdi.
İlk yorum yazan sen ol!
Henüz yorum yapılmadı