Yine bu hastanedeyim ve yine yaşıyorum. Kurtulamayacak mıyım ben! Bu hastanede gözlerimi açmaktan o kadar bıktım ki bu tavandan midem bulanıyor.
Ailemin yanında gözlerimi açmak istiyorum, burada değil.
Belki de her şey rüyaydı, bir ağaçtan düşüp kolumu ya da bacağımı kırdım, hastaneye yatırıldım. Şimdi ise ailem yanımdadır belki.
Ancak başımı çevirdiğimde yanımda oturan babaannemi gördüm. Hayal kırıklığı yüzüme hemen yansımış olmalıydı.
Babaannemin arkasında duran bir cüsse dikkatimi çekti.
Pencereden dolayı içeri giren hafif esinti ile birlikte uçuşan perdenin ardında bir oğlan gördüm. Yatakta yatıyordu, aramızda ki perde uçuşmaya devam ediyordu. Bir çocuktu, göz göze geldiğimizde gözlerinin renginin ela olduğunu gördüm. Benim yaşlarımdaydı sanki.
Bakışlarını pencereye çevirdiğinde bende babaanneme baktım. Bu sefer heyecanla yerinden kalkıp doktoru çağırmadı. Yüzünde öfkeli ve kırgın bir ifade vardı. Kendimi suçlu hissettim, dudağımı ısırdım. “Özür dilerim.”
Sessiz kaldı, bir şey demediğinde daha da kötü hissettim. Derin bir iç çektim ve başka tarafa baktım. Hava aydınlıktı, bahar güneşi içeri sızıyordu.
Bu güzel havadan bile yaşadığım için o kadar nefret etmiştim ki ölmek istiyorum diye ağlayacaktım. “Babaanne, ben yapamam… her gece kâbus görüyorum. Etrafta onları görüyorum. Yaşamak ağır geliyor.”
“Ben ne yapmalıyım?” Ona baktım, gözleri dolmuştu. “Ben ne yapacağım Aidan, bende mi bileklerimi kesip ölmeyi deneyeyim? Her şeyini kaybeden bir sen misin?”
Çok kızgındı, sesi titrerken göz yaşları yanaklarından akıp gitti.
“Sen annenle babanı ve abini kaybettin, bense torunumu ve oğlumu kaybettim, çok sevdiğim gelinimi, tek kalan torunumun annesini kaybettim.” Yutkundum.
“Bu yüzden tekrardan soruyorum, ben ne yapmalıyım?”
Cevap veremedim, aklıma mantıklı bir yanıt gelmiyordu.
“Oğlumun emanetini ölüme mi bırakmalıyım? Kalan tek ailemi de toprağa mı vereyim?” Kendimi daha da kötü hissettim, kalbime bir yük biniyordu. Beynimi bulayan bencil düşünceye tekrardan sahip olmamayı diledim.
“Özür dilerim.”
Göz yaşlarını silerek elimi tuttu. “Abin seni kurtardı, belki de kurtarmasaydı o yaşayacaktı. Bu kadar değerli bir hayatı nasıl bir jiletle kesip atabilirsin?”
Sanki bir şimşek çakmıştı, değerli bir hayattı. Değersiz bir hayat değildi. Abimin canını feda ettiği bu hayata saygısızlık yapamam.
“Şimdi daha iyi anlıyorsun değil mi oğlum? Abin senin yaşamanı istedi, son isteğini yerine getirmeyeceksin de ne yapacaksın?”
Gözlerim doldu, anında akıp gittiler. Hızla diğer elimle sildim. “Sen çok güçlü bir oğlansın, hayatta kalmayı başardın. Hemde iki kez.” Gülümsedi. “Yaşamanın bir amacı var, Tanrı iki kez bir insana aynı şansı vermez. Çok değerlisin.”
Saçlarımı yüzümden ittirdi. “Bunu da atlatacağına eminim, sen ileride çok iyi bir oğlan olacaksın. Anladın mı? Birbirimiz için güçlü olacağız çünkü birbirimizden başka sarılacak ve tutunacak hiç kimsemiz yok, tamam mı?”
Sessizce ağlamaya devam ederken başımı sallayıp onayladım. “Gel buraya.” Kalktı ve bana sarıldı, bende ona sıkıca sarıldım. Artık sessizce değil, hıçkırarak ağlıyordum.
“Geçecek, her şey yoluna girecek.” Saçlarımı okşadı ve başımı öptü.
İlk yorum yazan sen ol!
Henüz yorum yapılmadı