“Hadi gel, çekinme. Seni Heather ile tanıştırayım.” İşten çıkmama on dakika kalmıştı. Wayne’nin suratındaki morluk çoktan geçmişti ama vücudunda olan biteni bilmiyordum.

Sigara molama gelen Wayne’yi yakalamıştım, Heather ile tanışmaktan oldukça utanıyordu. Bileğinden tutup çekiştiriyordum. “Gerçekten rahatsız olmayacaksın, o çok iyi bir kız. Bana güvendiğin gibi ona güvenebilirsin, tamam mı? Benim her şeyimi bilen tek odur.”

Sessiz kalıyordu ama direniyorduda. Utanmaktan kastı bir kız olduğu için değildi, Wayne’nin oldukça güven sorunları vardı ve yeni arkadaşlar edinmekten nefret ederdi. En azından onu tanıdığım birkaç hafta boyunca bunu anlayabilmiştim.

Depodan içeri girdik ve mutfaktan ilerleyip yemek salonuna girdik. “Hey, Heather.”

“Sonunda geldin, daha bir sürü bulaşık var farkında mısın— ah, Wayne.” Wayne biraz çekinip arkama saklanmıştı ama bende onu çekerek önüme getirdim.

Heather oldukça güzel bir kızdı, tam olarak benim tipimdi. Orta boylu, uzun sarı saçları ve mavi gözleri vardı. Yüzünde ise tatlı mı tatlı bolca çil vardı. Fiziği ise ortalamaydı, zayıftı ama bu ona yakışıyordu.

İş sakinken, müşteri yokken sürekli şarkı dinlerdi. Bazen otobüste birlikte giderken ya sohbet ederdik ya da aynı kulaklıktan müzik dinlerdik veyahut genelde omzumda uyuyakalırdı. İş haricinde çok sıkta görüştüğümüz sayılmazdı ama zaten bütün haftalarımız işte geçiyor, bu yüzden neredeyse hep birlikte sayılırdık.

Masaları topladığından dolayı elinde bir bez vardı, onu masaya bırakmış ve bize yaklaşmıştı. “Heather ben, eminim Aidan benden bahsetmiştir.” Gülümseyip elini uzattı. “İş arkadaşıyım.”

Wayne boş boş bakınca dirseğim ile dürttüm. Hemen elini kaldırıp sıktı. “Wayne. Biliyorsundur.” El sıkışıp bıraktılar ve Heather başıyla onayladı. “Seni bilmeyen yok ki, merak etme, dükkanı kapattık. Rahatça davranabilirsin, kimse gelmez.”

“Hadi otur şöyle, bizde buraları toparlayalım.” Wayne’yi tutup sandalyeye oturttum. “Patronunuz yok mu?”

Heather’ın bezini aldığımda bana kızmıştı, ona dil çıkarıp gidip yenisini almasını söyledim. “Patronumuz mu? İkimiz onun en güvenilir elemanlarıyız, bu yüzden dışarıda ve diğer şubelerinde sık sık işi olduğu için bize bırakıyor genelde.”

Masaları toplarken konuştum, tepsileri üst üste koydum ve tezgaha bıraktım, içeri geçtiğimde yemek salonundaki tezgahtan kolayca mutfağa alabilecektim.

“Sadece ikiniz mi çalışıyorsunuz?”

“Hayır, iki aşçımız ve bir garsonumuz daha var. Ama genelde akşama biz ikimiz kalırız, aşçıda biz çıkmadan yarım saat önce gider.” Başını sallayarak onayladı.

Heather bulaşığa geçti. İçerisi hallolmuştu, yerleri süpürüp paspas atmak kalmıştı. “Daha çok işin var mı? Sıkılmaya başlıyorum.”

Gözlerimi kısarak Wayne’ye baktım. “Kös kös oturacağına bize yardım et, nasıl fikir?” Parmağıyla kendini işaret etti. “Ben mi?” Bende onu işaret ettim. “Sen.”

Tam karşı çıkacakken onu kaldırdım ve eline bir süpürge sıkıştırdım. “Hadi başla, masaları ve sandalyeleri çek. Sonrada paspas atarsın, bende içecek dolabını dizeceğim.”

“Yapamam ki ben—“ Kalçasına vurdum. “Sen yaparsınnn!!!” Depoya giderek içecek kutularını aldım. Ağırlardı ama artık alıştığım için hafif geliyordu, iki tanesini üst üste koyarak getirdim.

Wayne süpürmeye başlamıştı bile, çokta kötü sayılmazdı. Ona bakarak güldüm ve sonra önüme dönüp içecek dolabını açtığım koliler ile dizmeye başladım.

“Milletvekilinin oğlunu çalıştırıyorum, ne kadar komik ama değil mi Heather?” İçeriye seslendiğimde başını çıkarıp bana baktı. “Mesai parasını verecek misin?”

“Düşünmem lazım, Wayne, devamlı gelmek ister misin? Sadece kapanışa ama, kimse görmez seni.”

“Hayır.”

“Of ya, eğlenceli olurdu.” Gülerek dolabı dizmeye devam ettim.

Sonunda tüm işler devam etmişti. Wayne’ye masaları çekip yerine ittirmesinde yardımcı olmuştum, paspastada aynı şekilde. Onunla çalışmak eğlenceli olabilirdi. Wayne gerçekten benim en yakın dostum oluyor gibiydi.

Eğlenceli birisi asla değildi ama yinede onunla zaman geçirmek benim için çok güzeldi. Daha önce onun gibi hiç arkadaşım olmamıştı, o çok sakin ve sessizdi.

İşten birlikte çıktık. Saat on iki buçuğa geliyordu. “Baban kızmaz mı?” Üçümüz parkta otururken Wayne’nin uzattığı sigarayı alıp yaktım. Yanımda oturan Heather kokudan dolayı söylenerek ayağa kalktı.

“Evde değil bugün.”

“Nereye gidiyor bu adam her gün?“ Omuzlarını kaldırdı. Sigaramı içmeye devam ederken Heather konuştu. “Evde olduğu günlerde sadece seni mi dövüyor? Ne kadar iğrenç bir herif.”

“Ona anlattın mı?” Başımı hızla iki yana salladım, Heather’a hiçbir şey anlatmamıştım. Heather böyle bir şeyi nasıl biliyordu bilmiyordum.

“Wayne, boynundaki morlukları görüyorum, tişörtün açık ve köprücük kemiklerindekilerde görünüyor. Aidan seni koruduğuna göre seni dövebilecek tek bir adam var, o da baban.”

Hava soğuk değildi ancak aşırıda sıcak değildi. Ilıktı ve hafif ince bir tişörtle durulacak bir havaydı.

Bir şey söyleyemedi. “Babanı maske giyip döveyim mi? Yoksa seni baban değilde başka birisi mi dövüyor? Bilmediğim birisi mi var? Yoksa Jackson ve arkadaşları mı? Seni başka şeyden mi tehdit etmeye başladılar?”

“Sorularına yetişemiyorum. Bu cevabı gayet iyi biliyorsun, her zaman birlikteyiz, bana kim bulaşabilir?”

“Kimse bulaşamaz zaten sana.”

“Ahhhh, siz ikiniz çıkıyor musunuz?” Heather’a dönüp baktık. Güldü ve önüne düşen saçını kulağının arkasına attı. “Şaka yapıyorum.”

Telefonumu açıp saate baktığımda otobüsün gelmesine az kaldığını gördüm, durağa sadece yürüyerek gidersek yetişecektik. “Hadi gidelim artık, otobüs gelecek.”

“Bırakayım sizi, şöför bekliyor.” Heather gülümsedi. “Ne kadar iyi ha, keşke benimde bir şöförüm olsaydı.”

“Yolunu uzatmaya gerek yok.” Ayağa kalktım. Heather önden ilerlemeye başladığında kolumu Wayne’nin omzuna attım. “Sorun olmaz, bırakayım işte. Otobüs çok bunaltıcı değil mi?”

“Hayır, eve git ve dinlen, bugün çok çalıştın. Biz alışkınız, değil mi Heather?” Elini havaya kaldırıp baş parmağı ile onayladı.

“Babanla ne zaman konuşmalıyız? En azından benim yüzümden sana zarar vermeyi kesmeli. Kendimi çok kötü hissediyorum…” Tişörtünü çekip morluklara baktım. “…seni böyle görmek beni üzüyor.”

“Sorun değil, ben alışkınım.” Kafasına hafif bir tokat attım, acımamıştı ama saçlarını ovaladı. “Alışılacak bir şey değil bu aptal. Tersim çok fenadır ve az kaldı.” Cevap vermedi, iç çektim ve ellerimi pantolonumun cebine koydum.

“Söz veriyorum bunu da halledeceğim Wayne. Sana baban dahil kimse zarar vermeyecek.”




novebo yorum yok

İlk yorum yazan sen ol!


Henüz yorum yapılmadı

Novebo discord sunucusu