Heather gözlerimi bağlamıştı, bir yere gidiyorduk. “Az kaldı, dayan.” Etrafı göremiyordum ama dağlık taşlıktı. Ayaklarım sürekli bir yerlere takılıyordu, neredeyse düşecekken sürekli beni ikisinden biri kurtarıyordu. “Nereye gidiyoruz?”
Wayne cevapladı. “Doğum gününü kutlamaya.”
“Ne yapacağız ki?”
“Doğum gününü kutlayacağız.”
“Neden?”
“Doğum günün.”
Neredeyse taşa takılıp düşecektim. “Ağzımı burnumu kıracağım, direkt otelde kutlasaydık ya, ne bu tantana?”
“Off, bari doğum gününde söylenmeyi kes ya.” Sessiz kaldım ve dediğini yaptım. Sonunda geldiğimizde Heather gözlerimdeki kumaşı çözmüştü.
“Sonunda be.” Gözlerimi ovaladım. O kadar karanlıkta kalmıştım ki neredeyse kör olacaktım. Etrafa baktığımda ağaçlığın arasındaydık, hemen aşağıda deniz vardı. Bir nevi uçurum kenarıydı. Deniz masmaviydi, hava daha aydınlıktı ama gün batımına daha vardı.
Ortamın atmosferinden etkilenmeden edemedim. Masada bir pasta, etrafında bardaklar ve bir şarap vardı. Güldüm. “Oğlum bu ne lan? Kimin doğum gününü kutluyoruz böyle.” Wayne gülümseyerek bana bakıyordu. “On sekiz oldun, herhalde özel bir doğum günü yapacaktık.”
Bir anlığına babaannemi burada düşünmeden edemedim, yanımda olmasını dilerdim. Aileminde öyle ama babaannemin on sekizinci yaşımı göreceğinden çok emindim.
Ortamın etkisi, ikisinin beni düşünmesi ve ailemin eksikliği ile gözlerim dolmuştu. “Babaannem ile bu günün hayalini kuruyorduk. Sahilde kutlayacaktık.” Güldüm. Akan göz yaşlarımı sildim. “Ama şimdi o nerde, ben nerdeyim…” Derin bir iç çektim, Heather sırtımı sıvazladı. “En azından şimdi hep birlikteyiz değil mi? Buna da şükretmeliyiz.” Başımı sallayarak onayladım.
Masaya oturduğumuzda Heather pastaya birkaç mum dikti. Wayne çakmağı ile yaktığında onlara baktım. “Doğum günü şarkısı—“ Bir anda ikiside alkışlayarak söylemeye başladı. “Hayır ya, çok utanç verici. Yapmayın, durun, lütfen!”
Devam ettiler. Elimle yüzümü kapatıp güldüm. “Hadi üfle, mumlar eriyor!” Elimi yüzümden çektim ve bir dilek tutarak üfledim hepsini.
Ne olursa olsun hep birlikte kalmayı diledim, Wayne’nin iyi bir hayatı olsun diye umdum.
“Ne diledin? Ne diledin?”
“Tutmadım ki.” Heather beni ittirdi. “Ciddi misin ya? Tekrar yakalım, hadi.” Ona engel oldum. “Gerek yok, böyle iyi. Hem istediğim zaman dilek tutabilirim, mum olunca ne fark ediyor?”
“Çok gıcıksın Aidan!” Güldüm. Heather pastayı keserek tabaklara koydu. Beyaz bir pastaydı, üstünde çilekler vardı. Heather’ın hazırladığı ya da hazırlattığı çok belliydi. “Fazla olmayacak mı bu pasta?”
“Bir şey olmaz.” Şarabı bardaklara doldurdular. Pastayı yemeye başlamışken ikisi hediye paketlerini çıkardı. Şaşırarak onlara baktım. “Gerek yoktu, bu kadarı fazla zaten. Hele özellikle senin için Wayne.”
“Hadi, al.” İlk Wayne’nin hediyesini aldım. Tabağı ittirdim ve kutuyu açtım. Çok pahalı bir saat vardı içinde. “Siktir git, hayatta takmam.”
“Ulan, hediye işte.” Kutudan çıkardım. Gümüş rengindeydi, saati büyüktü ve şıktı. Sol bileğime taktım. Bir de yanında ufak bir bileklik vardı, onuda yanına taktım ve bileğime baktım. “Cho-hee benim şimdi gerçekten zengin olduğumu düşünecek, he he.” Güldüm. İkiside somurtarak bana bakıyordu. “Şaka yapıyorum ya.”
Bir şey demediler. Heather da hediyesini uzattı. Açtığımda içinden bir tişört çıkarmıştım. Açarak baktım. Beyaz bir polo tişörttü. “Güzel bir günde giymen için.” Marka bir tişörttü, gerçekten bu da çok pahalıydı. Gözlerim genişledi. Tam bir şey diyecekken Wayne lafımı kesti. “Bu da babaannenin.”
“Ne?” Bir kutu uzattı. “Ne alaka?”
“Ölmeden birkaç gün önce bana vermişti, on sekiz olduğunda sana vermem için.” Dudağımı ısırdım, yutkunamadım. Göğüsüm sıkıştığında derin bir nefes aldım, gözlerim yaşarıyordu. “Aç…açmam.”
“Saçmalama, seni düşünerek verdi, saygısızlık etme.” Tekrar derin bir nefes aldım. Bir hediye paketine sarılı değildi, düz bir siyah kutuydu. Bir hayli eskiydi. “Sen baktın mı içine?” Wayne başını iki yana salladı. “Hadi aç.”
Kutuyu masaya koydum ve dirseklerimi yaslayarak ellerimi yüzüme yerleştirdim. Ölmeden önce bile beni düşünüp Wayne’ye böyle bir şey vermişti. Sırf on sekiz olduğumda bana vermesi içindi. “Hay, yapamayacağım ya. Açamam ki.”
Heather sırtımı sıvazladı. “Hazır değilsen açmak zorunda değilsin. Ama yapmalısın, babaannen bunu istiyordu.” Ona baktım. Gülümsedi. Başımı sallayarak onayladım ve hediyeyi açtım. Gördüğüm an kapattım ve masaya fırlattım. “Olmaz, hayatta olmaz. Asla, asla.” İkisi merakla bana baktı.
“İçinde abimin kolyesi var.” Onlara anlamsız gelebilirdi ama benim için öyle değildi. “Bunu beni düşünerek vermiş olamaz, sadece beni üzmek için yaptı.” Kaza gününden bir anıydı, abim bana kenetlendiğinde bu kolyesi sarkıyordu. O kadar parlaktı ki asla unutamayacağımı zannetmiştim o gün, bir gümüştü ama yine de onun için çok özel olduğunu biliyordum. Asla çıkarmazdı. Koptuğumda sürekli babama telaşlı telaşlı yaptırırdı. “Öyle bir şey olur mu? Lütfen böyle yapma, babaannen senin asla üzülmeni istemiyordu Aidan.”
“Ne diye verdi bunu bana o zaman? Tekrar o güne döneyim diye mi?”
“Babaannen bunun özel bir kolye olduğunu söyledi. Abinin gerçek ailesinden kalmaymış. Sosyal hizmetler onu bulduğunda elinde tutuyormuş.”
İçim daha da kötü oldu. Göz yaşlarım akmaya başladığında hızla elimle sildim. “Nasıl bunu takayım ben? Ne diye verdi ya?”
“Bu kadar sert olma Aidan, babaannenin hiçbir kötü niyeti olmadığını biliyoruz.” Dudağımı ısırarak kutuyu açtım. Kolyeye tekrar baktım. Hâlâ aynı şekilde parlaktı, ucunda dört yapraklı bir yonca vardı. Büyük ihtimalle öz annesinindi. “Abini yaşattığını biliyor, bu yüzden kolyesini sana vermek istedi.”
“Ne diye? Sırtımdaki ruhu daha da mı ağırlaşsın diye? Onu kendimce yaşatmaya devam edeyim diye mi? Kabullenmemi söyleyen oydu, böyle bir hediyeyi vererek nasıl kabullenmeye devam edebilirim?”
“Kabullendin zaten, bu yüzden sana on sekiz yaşında vermek istedi. Hiç mi onlardan bir şey kalmasını istemiyorsun?” Wayne’ye öylece baktım. “Bu hediyeyi geri çevirirsen babaannen için nasıl olurdu? Hayal edebiliyor musun?”
Yutkundum. Haklıydı, babaannem eğer burada olsaydı ve bunu çevirdiğimi görseydi çok üzülürdü. Kolyeyi elime aldım. Heather’a uzattım. Kolyeyi boynuma geçirdi ve taktı.
Yoncayı tutarak baktım. “Of babaanne ya, yaptın yine yapacağını.” Islak yanaklarımı ve gözlerimi sildim. “İyi misin?” Heather bana sorduğunda derin bir iç çektim ve onayladım. “Belki de sana iyi gelecektir, eminim abine iyi geliyordur. Bu yüzden babaannen sana vermek istemiştir.” Başımı salladım.
“Hadi ya, bozmayalım moralimizi.” Burnumu çektikten sonra Heather konuyu dağıttı ama benim moralim darma dağın olmuştu. Wayne sürekli iyi olup olmadığıma bakıyordu.
İlk yorum yazan sen ol!
Henüz yorum yapılmadı