Sabah erkenden sahile inmiştik, Heather’ın başı çok ağrıdığı ve midesi inanılmaz bulandığı için bizimle gelmek istememişti.
Wayne bana saatlerce sörf yapmayı öğretmeye çalışıyordu. Ama ben bir türlü beceremiyordum, o denge konusunda harikaydı ancak ben berbattım. Dengemi bir türlü sağlayamıyordum. “Ya başlayacağım, tahtasına da, suyuna da! Bırakıyorum lan ben!” Son düşüşümden sonra tahtayı suya vurarak fırlatmıştım. Wayne güldüğünde kaşlarımı çattım. “Çok çabuk pes ettin, biraz daha uğraşsan yapacaksın. Dengeni ayaklarına versene.”
“Yapamıyorum! Yapamıyorum!” Sırılsıklam olmuştum. Sudan çıkmak için ilerlemeye başladım. “Nereye gidiyorsun?”
“Oturacağım biraz, yoruldum. Çok acıktım zaten.”
“Birazdan yemek saati başlar, gideriz.” Sudan çıktım ve bir şezlonga oturdum. Çok kişi yoktu etrafta. Şezlong da bir kız oturuyordu, benim çıplak vücuduma bakıp duruyordu. Bir turistti, bana anlamadığım dilde bir şeyler söyledi ama büyük ihtimalle koreceydi. Yaramı işaret ediyordu. “Bu mu?” Yaramı gösterdim. Başını sallayarak onayladı.
“Araba kazasında—“ Ahh, o benim dilimden anlamıyordu. “Ben küçükken…” Elimle on iki yaşımdaki boyutumu gösterdim ve bir elimi açtığım avucuma vurdum. “Puufff! Araba kazası oldu.” Şaşırarak gözleri genişledi.
“Koca bir ağaç… of dursana.” Telefonumu çıkarıp çeviriye diyeceklerimi yazdım, sonra kendi dilini seçmesi için işaret ettim. Güldü. “İngilizce biliyorum.” Şaşırdığımda yazdıklarımı anlattım. Eliyle ağzını kapattı. “Çok küçükmüşsün, öyle bir ağaç dalıyla nasıl hayatta kaldın? Çok güçlüsün.” Başımı sallayarak onayladım. “Şimdi nasılsın? Ailen iyi mi?”
“İyiler.” Gülümsedi. Yutkundum, olmasını istediğim bir şeyi yalan söyleyerek birisine inandırmıştım, bir anlığına kendimi iyi hissetmiştim.
Kız kesin çok zengindi, çokta güzeldi. Asyalı olmalıydı ve çok tatlıydı. Ama benden yaşça büyüktü. “Ben Cho-hee.”
“Memnum oldum, Aidan bende.” Gülümsedim. Bana yaşımı sordu. “On sekiz.” Gerçi on sekiz olmama iki gün kalmıştı ama bir şey fark etmiyordu. Şaşırdı. Gülerek n’olduğunu sordum. “Seni daha büyük zannetim, yirmi beş falan.” Şaşırarak güldüm. “Gerçekten mi? O kadar büyük mü gösteriyorum?”
“Fiziğin ve boyun öyle gösteriyor.” Gülümsedim, bir an götüm kalktı. “Bende yirmi ikiyim.”
Bu seferde şaşıran ben olmuştum, çok genç görünüyordu, zaten genel olarak koreliler çok genç görünürdü. “Bende seni benle yaşıt zannettim.” Hafifçe başımı eğdim, onun geleneklerine uygunca özür diledim. Güldüm. “Herkes öyle sanıyor, ama güzel bir şey değil mi?” Başımı sallayarak onayladım. Telefonunu çıkarıp bana uzattı. “Beni eklesene.”
Telefonu elime alıp sosyal medyadaki ismimi girdim ve takibe aldım. “Harika, geri takip yaptım.” Telefonumdan hemen onayladım ve takipleşmeye başladım. “Ailenle mi geldin?”
“Yok, hayır, arkadaşlarımla geldim.” Elimle Wayne’yi gösterdim. Harika bir şekilde sörf yaptığını fark ettim. Bir süre ona bakakaldım, ne kadar da iyi yapıyordu ya. “Onlarda ailem sayılır.” Gülümsedim. “Birisi daha mı var?”
“Evet, Heather.” Başını sallayarak onayladı. “Ya sen?” Cho-hee çok sıcak kanlıydı, sohbet etmesini biliyor gibi görünüyordu. “Bende öyle, onlar odada ama, gelmek istemediler.” İngilizce aksanı da çok iyiydi. Bana oda numarasını ve ara sıra takılabileceğimizi söyledi. Ne zaman gideceğimi ve nerede yaşadığımı sordu.
“Off, çok uzakmışız. İyi arkadaş olabiliriz sandım.” Gülümsedim. “Yine oluruz, bir şey olmaz.” Bana hak verdi. “Biraz güneşleneceğim.” Başımı sallayarak onayladım. Şezlonga yüz üstü yattı ve şapkasını başına koydu.
Ahh Cho-hee’m, ben fakirim. Baban seni bana vermez… Çok güzel bir kızdı.
Sosyal medyada gezerken, Wayne elinde sörf tahtası ile denizden çıktığını gördüm. Ona bakarak gülümsedim. “Bitti mi sörfün?” Başını sallayarak onayladı, sörf tahtasını diğerlerinin yanına bıraktı. Ona havlu uzatarak kurulanmasını söyledim. Elimden aldı ve kurulanmaya başladı, saçları sırılsıklamdı, aynı benimki gibiydi.
“Açlıktan gebereceğim.”
“Bende öyle, gidelim hadi.” Şezlongdan kalktığımda Cho-hee bana dönerek baktı. “Gidiyor musun?” Başımı sallayarak onayladım. “Sende gelsene, yemeğe gideceğiz.”
“Teşekkürler, biraz daha yatacağım.” Başımı sallayarak onayladım. Vedalaştık ve Wayne ile ilerlemeye başladık. Boynuma attığım havluyla Wayne’ye baktım, o da boynuna asmıştı. “O kim?”
“Cho-hee, biraz önce tanıştık, benden bayağı hoşlandı gibi.” Bana bakarak gözünü devirdi ve hiçbir şey söylemedi.
Yemeğe gelip başladığımızda Heather da gelmişti. Aptal gibiydi, konuşmuyordu ve sessizdi. Yemeğimi çiğnerken onu seyrettim ve konuştum. “Hâlâ başın mı ağrıyor?” Başını sallayarak onayladı. Wayne ona baktı. “Ağrı kesici içtin mi? Churchill yapalım sana.”
“İstemiyorum…”
“Kim sana o kadar iç dedi ki? İlk günden kafayı mı yedin?” Wayne’ye delice hak verdim. “Ne bileyim işte, gaza geldim.” Güldüm. Cho-hee elinde bir tabakla masasına geçiyordu. Onu seyrettim, dönüp bana baktı ve gülümseyerek el salladı.
Arkadaşları epey bir kalabalıktı, beş kişilerdi. Bende ona el salladım. “O kim be?”
“Aidan’ın yeni sevgilisi.” Heather’ın gözleri irileşti ve öksürmeye başladı. Wayne onun sırtına vurdu ve su uzattı. Heather lıkır lıkır su içmeye başladı. “Öyle bir şey demedim, sadece sahilde tanıştık, bu kadar.”
“Kendine japon sevgili mi yaptın?”
“Ya, öyle bir şey yok! Ayrıca koreli, japon falan değil. Pis ırkçı seni.” Gözlerini kıstı. “Irkçılık yapmadım.”
“Hıı, kesin. Hem senden güzel.” Dilimi çıkardım. Kaşlarını çatarak somurttu. “Sen fakirsin ki, kesin o çok zengindir, senin fakir olduğunu öğrenirse sana asla bakmaz.”
“Hah.” Güldüm. “Onu fiziğimle etkiledim kızım, ne fakirliğinden bahsediyorsun sen? Zengin kız, fakir oğlan aşkı yaşayacağız.” Wayne sürekli bu konuda sessiz kalıyordu. “Şaka yapıyorum ya, zaten korede yaşıyor.”
Yemeklerimizi yemeye devam ettik. Arada bir Cho-hee ile bakışırken Heather ortaya bir soru attı. “Akşam diskoya inecek miyiz?”
“Ya bir yürü git, aklını başına almadın mı?”
“Hadi ya, eğlenmeye geldik.” Heather dirseği ile Wayne’yi dürttü. “Ne dersin? Ne dersin?” Bir süre sessiz kaldı, ikimizde heyecanla onun cevabını bekliyorduk. Ama kesinlikle reddedecekti. “Hadi ya, Wayne! Eğlenmeye geldik diyorum!!!!” Onu tutup salladığında Wayne güldü ve onayladı. İkimizde çok şaşırdık. “Gerçekten mi?”
“Evet, Heather’ın dediği gibi eğlenmeye geldik.” Heather ile keyiflenerek güldük, Wayne’nin böyle bir şeyi kabul edeceğini asla düşünmüyorduk. “Helal olsun lan!”
İlk yorum yazan sen ol!
Henüz yorum yapılmadı