Evde otururken Theron’un dediğini düşünüyordum. Kafam karışıktı, böyle bir şeye bulaşabilir miyim bilmiyorum Wayne. Sonuçta kafese gireceğim, dövüşeceğim ve insanlar benim üstümden iddiaya girecekler. Ayrıca illegal. Bir gün o kafeste öledebilirim, kurşunlu silah hariç her türlü silah serbest.

Belki de ölürsem en iyisi bu olmaz mı? Sana ve aileme kavuşmaz mıyım? Birlikte mutlu olmaz mıyız tekrardan?

Sorun değil, bunu kabul edeceğim. Kaybedecek bir şeyim yok, polisler tarafından yakalansam bile bir şey olmaz. Arkamdan ağlayacak kimse yok. Heather mı? Heather bile birkaç güne beni unutur. Arada bir ziyaretime gelir, aynı sana yaptığı gibi.

Mutfaktan burnuma gelen iğrenç yanık kokusu ile yerimden fırladım. Koşarak mutfağa girdiğimde ayaklarım kaymıştı, hızla tutundum ve ocağın altını kapattım. “Hay… off ya!” Yemeği yakmıştım. Kapkara olmuştu. “Düşünmekten yemek mi kaldı?…” Tencereyi bezlerle tutup lavabonun altına sokarak soğuk su ile doldurdum. Cosladı ve içerisi duman altında kaldı.

Çok kötü kokuyordu, mutfaktaki camı açtığımda camın önündeki Theron’u görünce yerimden sıçradım. “N’apıyorsun lan burada?” Gülümsedi. “İçeride misin diye bakıyordum. Kapıyı açsana.” Evimi nereden öğrenmişti?

Kapıya ilerlerken, yüz kez vurup elli kez zili çaldı. “Aççç, hadi, aççç!!” Ne kadar rahatsız edici bir herifti. Suratımı ekşiterek kapıyı açtım ve ona baktım. “Telefonlarımı açmadın, bende evine geleyim dedim.” Kapıyı ittirdi ve dudağındaki sigarayı alıp uzağa fırlatarak içeriye girdi. Ayakkabılarını ayaklarıyla ezerek çıkardı, elleri cebindeydi ve bir poşet vardı. Arkasından ona bakarken bir kez daha ne kadar rahatsız edici bir herif olduğunu düşündüm. “Girseydin.”

“Ne yaktın lan? Çok kötü kokmuş.” Mutfağa girdiğinde lavaboya baktı. Su taştığında yanına gidip musluğu kapattım. “Neyin yandığıda görünmüyor ki, zift gibi olmuş.”

“Niye geldin? Hem sen benim evimi nereden biliyorsun?” Çok rahattı, sanki beni yıllardır tanıyormuş gibi davranıyordu. Beni ittirdi ve salona geçti. Peşinden gittim. Elindeki poşeti de sehpaya bıraktı. “Neyse ki ben sana yemek almıştım, eli boş gelinmezmiş.”

Koltuğa oturup bacaklarını sehpaya uzattı. Bende diğer koltuğa oturdum. Etrafa bakınırken konuştu. “On sekizinde tek yaşamak, bir sürü ergenin hayalini yaşıyorsun.” Kaşlarımı çattım. “Tek yaşadığımı nereden biliyorsun? Beni mi araştırdın?” Bir anlığına aklıma Wayne’yi getirmeden edemedim. Sanki ilk tanıştığımız ana dönmüştüm.

“O gün bana teklifini sunduktan sonra takip ettirdim, sonra seni araştırsın istedim. Fena mı yani? Sonuçta yanımda çalışmaya başlayacaksın, ayrıca illegal de bir iş. Ne bok olduğunu nereden bileyim?” Ayağıyla benim bacağımı dürttü. “Hee, o iş n’oldu? Tamam mısın? Kabul müsün? Katılcan mı?”

Küllüğe uzanıp kucağına aldı ve hemen bir sigara yaktı. “Çok rahatsız edicisin.” Dudağında ki sigara ile gülümsedi. “Öyleyim vallaha.”

“Eğer teklifimi kabul edersen katılacağım.”

“O iş tamam, milletvekilinin peşine adam takayım istiyorsun, bir açığını bulalım ve patlatalım.” Başımı sallayarak onayladım. “Ama sabretmelisin, bir iki haftada olacak bir şey değil bu, biliyorsun değil mi?”

“O zaman olduğu gün işe başlayacağım.” Güldü ve dudaklarının arasından sigarayı indirdi. “Niye güveneyim ki sana?”

“Ben sana niye güveneyim? Araştırıyoruz ayağına beni uyutmayasın.” Gözlerimizi birbirimize diktik, yüzünde hafif bir tebessüm vardı. “Her gün bire bir haber alabilirsin. Takip edecek olan adamlarla tanışacaksın. Hem işe ihtiyacın olduğunu biliyorum Aidan, ufak tefek ailenden ve babaannenden kalan mirasla geçiniyorsun ama büyük ihtimalle az kalmış olmalı. Evin masrafları, malum on sekiz yaşında tek başına geçiniyorsun. Ki deli hastanesinden sonra biraz çökmüşsün, tembellik etmişsin işe gitmemişsin. Hastane masrafları, hırsızlık borçların, ilaç masrafları, mahkemeler, cezalar, faturalar, avukat falan filan derken...”

Benim hakkımda bu kadar şey bilmesi inanılmaz rahatsız edici hissettirdi, Wayne bile bu kadar detaylı bilmiyordu. “N’oldu? Rahatsız mı oldun yakışıklı?” Gülümsedi. “Ölen arkadaşına kadar araştırdım, Wayne Armstrong.” Onun ismini duyduğumda yutkundum. “Büyük ihtimalle milletvekilinden de bu yüzden intikam almak istiyorsun. E Jackson’u neden serbest bırakıyorsun?”

Mideme bir bulantı girdi, benim hakkımda her şeyi biliyordu. Bundan emindim. “Parmaklarını ve burnunu kırmışsın, hatta geçen gün yine neredeyse bir tarafını kıracakmışsın. Wayne’yi zorbalayan ve onu bu hâle getiren o değil miydi? Klüpte uyuşturucu videosu? Neden ona merhamet ediyorsun?”

“Acı çekeceği kadar çekti. Yaşadığı korku ona yeter.” Sigarasını küllüğe bastırıp söndürdü. “Bir gün dövelim, olur mu? Çocuk sinirlerimi çok bozdu. Aptal liseliler. Bu arada kürsüye atlayıp yaptığın konuşma çok havalıydı ha.” Derin bir iç çektim. “Beni, bana anlatmayı keser misin artık?”

“Tamam, tamam, biraz rahatsız edici oldu.” Kaşlarımı kaldırdım. “Biraz mı?” Gülümsedi ve uzanarak küllüğü sehpaya geri bıraktı. “Eee, gelecek misin, gelmeyecek misin?” Başımı önüme çevirdim ve biraz düşündüm. Gerçektende param bitiyordu, eski işimede geri dönmek istemiyorum. Hemde sadece dövüşerek para kazanabilecektim. Kaybedecek bir şeyim ve bir korkumda yoktu. Reddetmek için hiçbir sebebim yoktu. “İyi, geleceğim.”

“Hadi, kalk o zaman. Yemeğinide al ha.”

“Nereye?” Ayağa kalktı. “Mekâna götüreceğim seni. Sonra birlikte çalışmaya başlarız, güçlenmen gerekiyor. Karşına çıkacak elemanlar çıtı pıtı değil. İyi dayak yiyeceksin, lisede dövdüğün eniklere benzemez bunlar.” Gözlüğünü düzeltti ve kapıya gidip ayakkabısına ayağını bastırarak giydi. “Bön bön bakmada gel hadi.”

Yaptığım ve onayladığım şey tam bir delilikti. Işıkları kapattıktan sonra ayakkabılarımı giydim, ceketimi de üzerime atarak anahtarı aldım ve çıktım. Kapıyı kilitledikten sonra peşinden gittim.

Bir motorun yanında durdu. Gözlüğünü çıkardı ve cebine attı. Gözlüksüz de yakışıklıydı. Motorun üstündeki kaskı alarak bana uzattı. “Tak bunu.” Motor onunmuş. O gün sokakta gördüklerimin arasındandı. Simsiyah bir Yamaha YZF-R1’di. Tahminimce en son kasasıydı ve harika duruyordu.

Kaskı alıp taktım. “Gözlüğün olmadan sürebilecek misin?”

“Niye, ölmekten mi korkuyorsun?” Gülümsedi. “Oysa pek bir cesur duruyorsun.” Gözlerimi kısıp ona baktım. Anahtarı takıp motora bindi. Çalıştırdığında motorun sesi sokakta yankılandı. “Atla hadi.” Motora bindim. “Sıkı tutun he, düşersen fena olur.”

Bir anda kalktığında sımsıkı tutundum. Yavaş yavaş hızlanırken vizörü kapadım. Çoktan trafiğe çıkmıştı ve makastaydı. Kafasında kask olmamasına rağmen deli gibi sürüyordu.




novebo yorum yok

İlk yorum yazan sen ol!


Henüz yorum yapılmadı

Novebo discord sunucusu