Doktorlar, Aidan’ı orada oraya sürükleyip durmuşlardı. İyice kontrol etmişlerdi onu. Doktor onu son kez muayene ettikten sonra odadan çıkmıştı. “Durumu iyi, merak etmeyin, kalbi sorunsuz çalışıyor ve nefes alış verişi normal. Erken müdahaleleriniz sayesinde durumu stabil. Birkaç gün gözlem altında tutmak zorunda kalacağız, ciğerlerinde su kalmış olabilir, bu da enfeksiyon demek fakat büyük ihtimalle ciddi bir sorun yaşanmayacaktır.”

Başımı salladım ve gülümsedim. “Teşekkür ederim doktor bey.” Aynı şekilde başını sallayıp gülümsedi ve yanımdan ayrıldı. Sandalyelerden birine oturdum, derin bir iç çekerek başımı duvara yasladım. “Şükürler olsun…” Gözlüğümü saçlarıma ittirdim ve elimi gözlerime koydum. Gözlerimden yaşlar süzülmeye başlamıştı.

Çok korkmuştum, gerçekten onu bir anlığına kaybettiğimi zannetmiştim. Kafayı yerdim, aklımı sıyırırdım.

Burnumu çektim ve göz yaşlarımı sildikten sonra ceketimin cebinden telefonumu çıkarıp ekranı açtım. Mesajlara girdim, babam geçen hafta görüşmek istediği hakkında bir mesaj atmıştı. Büyük ihtimalle kardeşimle hâlâ görüşüyorlardı ve ona sağladığım maddi desteği öğrenmişti, paramı kullanmak için baba taklidi yapacaktı. Aslında yüzüne hiç bakmayacağıma dair anneme söz vermiştim ancak Aidan’ı kurtarmak için de bir söz verdim. Kaçmayacağım, gerekirse onunla yüzleşeceğim bile. Kendimi suçlu hissediyorum, anneme söz vermiştim çünkü. Ama eğer o burada olsaydı kızmazdı, bunu ne için yaptığımı biliyordu.

Bir mesaj attım. “Haftaya cuma, akşam altı da eski evin arka sokağında ki kafede olacağım.” Telefonu kapatıp cebime geri attım. Ayağa kalktım, tam odaya girecektim ki Nico’nun koşarak geldiğini gördüm. “Hey.” Soluk soluğa kalmıştı, durdu ve soluklandı. “…Selam. Aidan… nasıl?” Gülümsedim. “İyi, doktor birkaç gün gözetim altında tutacağını söyledi.”

“Manyak mı bu çocuk? Neden bir anda böyle bir şeye kalkıştı?..” Dudağımı büzüştürdüm ve omuz kaldırdım. “Bilmiyorum, Jack biraz sinirini bozdu. Sonra bir anda suya atladı… bende durduramadım.” Omzumu sıvazladı. “Saçmalama, eğer durduramasaydın şu an böyle olur muydu? Onu kurtarmışsın, daha ne istiyorsun?”

“Ne bileyim, eğer tutabilseydim hastanede bile olmamıza gerek yoktu.”

“Sürekli böylesin, kendini hep suçlayacak bir şey arıyorsun. Her şeyin sorumlusu sen değilsin, tamam mı? Eminim Aidan da pişman olmuştur. Hem sen kendini de kontrol ettin mi? Çok su yutmuş olmalısın.” Saçlarımı karıştırdım. “Unuttum ya, boşver. Önemli değil zaten.”

“Emin misin?” Başımı sallayarak onayladım. Kaskımın kemerinden tuttum. “Hadi girelim.” Onayladı. Aidan’ın motoruyla gelmiş olmalıydı, elinde kaskı üstünde ceketi vardı çünkü.

İçeri girdiğimizde Aidan’ın yatakta oksijen maskesine bağlı bir şekilde uyuduğunu gördüm. Kalp atışları normaldi, doğru düzgün de nefes alıp veriyordu. Bu benim içimi daha da rahatlattı, yani doktor söylemişti ama görmedende emin olamamıştım. “Ohh, iyi bari. Su onu çok yormuş olmalı.” Mırıldanarak onayladım. “Şimdi ne yapacaksın?”

“Ne hakkında?”

“Jack.” Sinirle iç çektim ve koltuğa oturdum. “Denize fırlattım bile. Çıkıp çıkmadığı umrumda bile değil. Gecenin bir körü olduğu için kimse de yoktur oralarda, ölürse de umrumda değil. Çırpınsın dursun.” Güldü. “Şu soğukkanlılığın bir gün hepimizi öldürecek.”

Aidan’ın bir süre uyanmasını bekledim, hatta onu beklerken bende uykuya dalmıştım. Öğlene karşı uyandığımda Nico çoktan gitmişti. Pencereden yansıyan güneş ışığı gözümü alıyordu, gözlerimi ovalayarak kalktım. Aidan uyanıktı, dalgın görünüyordu. Tavanı seyrediyordu. Pişmanlık çekiyor olmalıydı, bu hâlini nerede görsem tanırdım. “Uyanmışsın.” Bana baktı. Oksijen maskesini çıkarmışlardı, büyük ihtimalle bugün taburcu olurdu. “Birkaç saat oldu.” Koltukta yatmak her yerimi ağrıtmıştı, kollarımı iki yana açarak esnedim.

Bir anda ona ne kadar kızgın olduğumu hatırladım, bencilce yaptığı hareket aklıma geldikçe üzülüyor ve sinirleniyordum. “İyi, ben doktorla konuşayım, ne zaman taburcu olacakmışsın öğreneyim.” Ayağa kalktım, sehpadan gözlüğümü alıp taktım ve odadan tam çıkarken Aidan, bana seslendi. “Çok mu kızgınsın bana?” Ona dönüp bakmadım, cevap da vermeyerek odadan çıktım.

Nasıl soruyor bunu bana? Tabii ki kızgınım, bunu tahmin edemiyor mu?… Ödüm bokuma karıştı resmen! Gözümün önünde, gemilerin arasına, cebinde bir taşla suya atladı! İntihar etmeye kalkıştı, hemde beni hiç düşünmeden! O beni hiç düşünüyor mu ki?… Sadece ben mi çok düşünüyorum? Aidan’ı fazla mı kafaya takıyorum…

Doktor’a çarptığımda ikimizde afalladık. “Ah, kusura bakmayın.” Doktor sorun olmadığını söyleyerek omzumu sıvazladı. Aidan’ın ne zaman taburcu olacağını sorduğumda öğleden sonra çıkabileceğini söyledi. “Bir sorun yok, ciğerleri oldukça temiz görünüyor, sigara haricinde. Taburcu olmadan önce son bir kez kontrol ederiz.” Doktor’a teşekkür ettim.

Aidan’ın çıkmasına bir, iki saat vardı. Onun öncesinde kardeşimle buluşup babamla buluşacağımı anlatmak istiyordum. Tepkisini çok merak ediyordum çünkü babama karşı cahil bir sevgisi vardı. Odaya geri girdiğimde yatakta oturur pozisyona geçmiş Aidan, pişmanlıkla dolmuş gözlerle bana baktı. “Doktor öğleden sonra, son kontrollerini yaptıktan sonra taburcu olacağını söyledi. Motorunu Nico aldı, bizim eve götürmüş. Ben kardeşimin yanına gideceğim, biraz işim var, sonra seni alır geçeriz.” Başını sallayarak onayladı. “Bir şey olursa ara.”

Odadan çıktım. Çok mu kaba davrandım? Hayır, hayır, Theron… hatasını anlamalı… Ama bu onu daha da kötü yapmaz mı? Şu an ona moral olmam gerekmez mi?.. Ancak bana kim moral olacak? Sadece biraz uzaklaşmam gerek, biraz sakinleşmem lazım, yoksa ona daha kötü davranabilirim.

Ceketimi giyerek kaskımı başıma geçirdim. Daha sonrada eldivenlerimi takarak motorun üstüne binerek çalıştırdım. Altımda ki makina ile kardeşimin yanına gitmek çok da geç olmayacaktı, biraz dolaşıp kafamı dağıtıp geçmek daha iyi olurdu. Yaklaşık bir saat sonra buluşacaktık.

Hızım iki yüz ellilerden aşağı görmezken Aidan bir türlü aklımdan çıkmıyordu. Onu çok kırdığımı düşünüp durdum ya da neden bir anda öyle bir şey yaptığını. Aidan’ı anlamak gerçekten zordu ama yaşadığı şeylerden sonra da bu hareketi oldukça normaldi. Küçük yaşından itibaren katlandığı şeyler herkesin kaldırabileceği şeyler değildi. Tüm ailesi gözü önünde, on iki yaşında öldü. Babaannesi ile yaşarken bir yandan okul’a giderken, bir yandanda çalışıyordu. Babaannesi öldü. Uğruna öleceği bir arkadaşı oldu, intihar etti. Yalnız kaldı, hastanelere düştü, perişan oldu. Şimdi de bir çocuk karşısına çıkmış “senin ailenin ölmesi için dualar ettim” diyor.

Sanırım ona bu yüzden kızamam, belki de biraz anlayış göstermem lazım. Burada bencilce davranan o değil de benim.

“Ha siktir lan!” Bir an da önüme çıkan tırı görmemiştim. Aslında bayağıdır sağ şeritteydi. Gözlerim irileşti. Orta şeride kırdım, o sırada da bir arabaya neredeyse yandan çarpacaktım ki ikisinin arasında kalabildim. Kalbim deli gibi çarptığında bütün hayatım gözümün önümden geçmişti. Arada daha fazla kalmamak için bastım ve çıktığım gibi debriyajı bırakıp gazı kökleyerek tekere kalktım. Hayatımın gözümün önünden kayışını sanırım bir onuncu kez izliyordum. Ama neyse ki bugün de sıyırmıştım.




novebo yorum yok

İlk yorum yazan sen ol!


Henüz yorum yapılmadı

Novebo discord sunucusu