Theron ile benim eve geçmiştik. Yavaş yavaş yürümeye başlamıştı, arada sırada ben destek oluyordum. Antibiyotiklerini içmeyi hep unutuyordu, ben olmasam hiç aklına gelmeyecekti. Bu işi fazla ciddiye almıyordu, bir şey olmayacağını zannediyordu ama bu tarz şeylere alıştığı için böyle davranıyordu.
Merak etme Wayne, ölmedim. Keşke ölseydim diye umuyorum, belkide bir polisin kurşunu kafama denk gelebilseydi ya da omzumdan sıyıran kurşun kalbime saplanabilseydi şu an birlikte olabilirdik.
Kapı çaldığında Theron mutfakta yemek yapıyordu. Yemek yapmakta her zaman harikaydı, gerçekten elinin lezzeti vardı. Annesi hastayken zamanında kardeşine sürekli o yemek hazırlıyormuş bu sayede öğrenmiş. Annesi hastanede sürekli tarif verirmiş.
Kapıyı açtım, bizim çocuklardandı. İçeri aldım, iki kişilerdi. İki elleride spor çantaları ile doluydu. “Biz geldik.” Ayakkabılarını çıkarıp içeri geçtiler ve çantaları sehpaya koydular.
Theron yanımıza geldi, biraz topallıyordu, bacağının üzerine basmaya ürküyordu. “Paralar mı?” Biri başını sallayarak onayladı. Theron çantaların yanına gidip fermuarlarını açtı ve hepsini kontrol etti. Eksik yoktu.
“Birisi sizi takip etti mi?”
“Hayır, dikkatle geldik. Kimse peşimizde değildi. Özellikle dolanarak geldik.” Theron onlara bir aferin çektikten sonra koltuğa oturdu ve bacağını uzattı. “Bacağın nasıl?”
“Daha iyi, yürüyebiliyorum en azından.” Saate baktım, ilacını alıp bir bardak su ile getirdim. İçti ve teşekkür etti. “Kimin yerimizi ifşaladığını öğrendiniz mi?” Çocuklar koltuğa oturdu, söz sahibi diğerinden daha büyüktü. Genelde o konuşuyordu. “Hayır, hâlâ araştırıyoruz. Ama yaklaştık gibi, her şey Joxan’ı işaret ediyor.”
Derin bir iç çekti. “Joxan’ın olmasını hiç istemiyorum, gerçekten. Elimde kalacak bir gün, bu yaptığı çok fazla. Peşine birisini takın, sessizce takip etsin. Her bir adımını izlesin, kimlerle takıldığını öğrenin.” Başlarını sallayarak onayladılar. “Ne duruyorsunuz? Hadi lan.” Ayağa kalkıp evden ayrıldılar.
Bu aralar biraz fazla gergindi ama normal karşılıyordum. Mekanı patlatılmıştı, her an polisler kapıya dayanabilirdi. Joxan’ı gidip öldürmek istiyordu ama bacağından dolayı hiçbir şey yapamıyordu.
“Sargılarını değiştirelim.” Onayladı. İlk yardım çantasını alarak yanına gittim. Üstünde şort vardı, bu yüzden sargı kolayca görülüp değiştirilebiliyordu. Kıyafetini çıkarması için ekstra bir acı çekmesine gerek yoktu, havalarda sıcaktı zaten.
Bandajı yavaşça çıkardım. “Gittikçe daha iyi oluyor, birkaç haftaya bandaja gerek kalmaz.” Pansumanı pamuğa döktüm ve dikişe sürdüm. “Yerimde duramıyorum, gidip mahvetmek istiyorum o çocuğu.“ Pamuğu kenara koydum ve yeni bir bandaj aldım. Dizini hafif kaldırarak yarasını sarmaya başladım. “Ona ne yapacaksın?”
“Bilmiyorum, öldürür atarım bir kenara.” Kaşlarımı çatıp ona baktım. “Tamam, kulağa korkunç geliyor biliyorum. Ama gerçekten ne yapmam gerektiğini bilmiyorum, çocuğun kaybetmekten korktuğu hiçbir şey yok. Tamamen kurtulmam için ölmesi gerekiyor.”
“Başına tekrar bela olacağından mı korkuyorsun?” Başını sallayarak onayladı. Bandajı sardım ve her şeyi kutuya geri koyarak sehpaya oturup ona baktım. “Seninle uğraşabileceği başka bir şey kalmadı, katil olmana gerek yok Theron.”
“Sen öyle zannet, her şeyimi biliyor. Bana saldırmak için elinde bir sürü koz var. Tek bir lafı bile hayatımı bitirir.”
“O kadar mı?” Başını sallayarak onayladı. Benim bile bilmediğim daha ne olabilirdi ki Theron hakkında? Ama gerçekten… Theron ile uzun zamandır arkadaşız fakat onun hakkında hâlâ bilmediğim bir sürü şey var. Ya eğer Theron bu yapılanları hak ediyorsa? Ya sorun çocukta değilse?
Ama bu imkansız, Theron gerçekten iyi birisiydi. İhtiyacı olan insanlara sürekli yardımda bulunurdu, kimseyi küçümsemez ya da aşağılamazdı. Birisine bir şey olduğunda aslan gibi arkasında dururdu. Kim olursa olsun.
“Gidip yemeğe bakayım, hazır olmuş olmalı.” Başımı sallayarak onayladım. Kalkmasına yardım ettim. Yine topalladığını gördüğümde konuştum. “Üstüne basabilirsin artık, neden denemiyorsun?”
Bana baktıktan sonra bakışlarını bacağına çekti. Yere basarak yürüdüğünde bağırdı. “Hâlâ mı?” Güldü. “Güç aldım sadece, korkunç bir şeydi.” Biraz korkarak yürümeye başladı ama becerebiliyordu. Zamanla alışacaktı. Kapı tekrar çaldı, Theron mutfağa gitti.
“Yine kim ya?” Kapıya gidip açtığımda karşımda Heather’ı gördüm. “Heather?” Başını salladı. “Girebilir miyim?” İçeriye baktım ve onayladım. Girdikten sonra ardından kapıyı kapattım. Yavaş adımlarla salona geçti. Arkasından girerek çantaların fermuarlarını kapatıp yere koydum. “Onlar ne?”
“Önemli değil.” Koltuğa oturdu. “Patrondan haber aldım, biraz geç oldu kusura bakma. Zamanım olmadı.”
“Sorun değil.” Etrafa bakındı, evdeki güzel yemek kokusunu almış olmalıydı. “Burada mı?” Başımı sallayarak onayladım. Theron merakla yanımıza geldi, kapıya yaslanıp Heather’a baktı. Gülümsedi. “Oo, güzellik.” Heather kaşlarını çattı. “Ölmedin mi sen?”
“Çok kırıcısın.” Heather göz devirdi ve bana baktı. “İyi misin sen? Sende bir şey var mı?” Başımı sallayarak iyi olduğumu belirttim. “Umarım bundan sonra bırakacaksın artık bu işleri, değil mi? Devam etmeyi düşünüyor musun?” Sessiz kaldım ve bir şey demedim. Bende bilmiyordum, o gün gerçekten tüm hayatımı baştan sona değiştirebilirdi. “İkinizde tam bir aptalsınız ya, ölseniz de akıllanmazsınız.” Ayağa kalktı. “Gidiyor musun?”
“Evet, bir bakayım demiştim. Neden? Kalmamı mı istiyorsun?” Bir şey demedim. Güldü ve kapıya doğru ilerledi. Theron arkasından seslendi. “Yemek yemez miydin ya?”
“Kes sesini be, ne yiyeceğim senin iğrenç yemeğini!” Theron dudağını büzüştürdü. “Gerçekten bir kıza göre çok kabasın Heather’cığım.” Orta parmağını kaldırarak ona gösterdi. Kapıyı açtım. Dönerek bana sarıldı. Bende yavaşça ona sarıldım, bir şey demeden yanımızdan ayrıldı. “Çok asi bir kız ya, nasıl arkadaşlık ettin?”
“İyi kızdır aslında.” Bir şey demedi ve mutfağa ilerledi. “Gel hadi, yeminlen parmaklarını yiyeceksin. Annemin en sevdiği yemekti.”
İlk yorum yazan sen ol!
Henüz yorum yapılmadı