Theron biraz daha iyi oldu. Bir buçuk ay olmuştu, tekme atabiliyordu, koşada biliyordu. Ayağının üstüne sapasağlam basıyordu. Dikişleri de alınmıştı, aynı şekilde benim omzumdakilerde.

Rahat bir şekilde motor da sürebiliyordu, özlediği en iyi şey buydu. Motorun üstüne ilk oturduğunda ağlayacaktı neredeyse, deli gibi sürdü.

Bende daha iyiyim Wayne, Theron işe devam edecek mi, etmeyecek mi hiçbir fikrim yok. Sormayada çekiniyorum çünkü zaten çok gergin, yeni bir mekan arayışında. Daha gizli olması gerekiyor, üstelik yeni müşterileri çekmeside zor olacaktı.

Dövüşçülerden bazıları tutuklanmıştı bile, neyse ki kimse bizim adımızı vermemişti. Ya da polisler yüzümüzü doğru düzgün görmemişti. Theron bizim hakkımızda olan tüm dosyaları önceden toparlamıştı. Hepsi para çantalarının içindeydi. Polisler bize asla ulaşamayacaktı.

Theron bugün kardeşi ile görüşmeye gitmişti. Evde uzun zamandır kalmıyordum, ne kadar garipti ki sanki sen evdeymişsin gibi hissediyordum bazenleri. Theron’a pansuman yaparken sürekli sen geliyorsun aklıma, babandan yediğin dayaklardan sonra az pansuman yapmamıştım.

Merak etme, o hâlâ içeride işkencesini çekmeye devam ediyor. Ailen yıkıldı, haklarında bir sürü soruşturma açıldı, annenin, ablanın; eniştenin. Farklı farklı cezalardan para cezası ya da birkaç sene hapis cezası yediler.

Jackson ise ortalıkta yok, mezarlığa gittiğimde onu hiç görmüyorum. Sosyal medya hesaplarını da kapattı, etrafta da hiç denk gelmedim. Sonunda herkes hak ettiği cezayı çekti. İçin rahat olsun. Seni hâlâ özlüyorum.

Kapı çaldığında televizyonun başından kalktım ve ilerledim. Theron gelmiş olmaydı ama motorunun sesini hiç duymamıştım. Dikkatimi dağılmış olmalıydı. Kapıyı açtım, karşımda tanımadığım birisi vardı. Kaşlarımı çattım, kim olduğunu anlama çalıştım. Sonra sessizce karnıma bir silah dayadı. “Ce-e…” Gülümsedi. Silaha bakarak yutkundum. “Ah, Theron’un arkadaşına göre epey yakışıklısın.” Başını eğerek bana baktı.

“Sen kimsin?” Tahmin ettiğim kişi olmalıydı. “Tahmin et bakalım, ben kimim acaba…”

“Bilsem sormam.” Silahı karnıma biraz daha bastırdığında nabzım yükseldi ama sert görünmeye çalıştım. “Theron’un dostuyum, eski bir dostu. Jaxon, benden bahsetmedi mi hiç?” Tam da tahmin ettiğim kişiydi. Esmerdi ve Theron gibi uzun boyluydu. Aşırı da yakışıklı değildi, kemerli bir buruna sahipti, gözleri koyu renkteydi ve saçları kısaydı. Üzerinde bol kıyafetler vardı. Dudağında ise bir yara izi vardı. Gözleri çökmüştü, korkunç bir herife benziyordu. Tam olarak bir serseriydi.

“Hm, evet, tam bir orospu çocuğuymuşsun.” Tetiği çektiğinde yutkundum. Kalbim daha da şiddetlendi. “Zorluk çıkarmada benimle gel hadi. Artık arkadaş sayılırız ne de olsa.” Dediğini yaptım. Anahtarı alarak kapıyı çektim. Silahı aşağıdan belime yaslayarak ilerlemeye devam etti.

Siyah, film kaplı bir BMW M5 G90 kapının önünde beni bekliyordu. “Bin.” Ayak üstü kaçırılıyordum. “Theron eğer bunu duyarsa sana ne yapacağını biliyorsun değil mi?” Gülümsedi. “Umrumda değil, korkusu bile yeter ona.” Kapıyı açtı ve başıma elini koyarak eğdi. Arabaya zorla soktu, bir kişi daha vardı. Ayrıca öndede bir şöför vardı. Arabaya bindi, silahı yanımdakine uzattı. Aldığı gibi bana doğruluydu, açık açık bir tehditti.

Yol boyu hiçbir şey yokmuş gibi sohbet ettiler. Sonra bir otopark’a geldik. Terk edilmiş gibi duruyordu ya da sanki yarım kalmış bir inşaattı. Yine de etrafta birkaç araba vardı. “Otur hadi.”

Birkaç içki kasası vardı, çimento torbaları, etrafta alkol şişeleri. Pis bir mekandı, büyük ihtimalle Jaxon’un mekanıydı. Bir çimento torbasına oturdum. Karşıma oturdu ve bana baktı. “Eee, söyle bakalım, Theron benim hakkımda sana neler söyledi?”

“Takıntılı bir piçmişsin, kıskançlıktan götün yırtılıyormuş… Bırak lan beni!” Güldü. “Sakin olsana, daha sana hiçbir şey yapmadım. Sohbet etmeye geldin işte, bir şeyler almaz mısın?”

“Seninle sohbet falan etmeyeceğim, istediğin şeyi de söylemeyeceğim.” Ukala bir şekilde güldü ve saçlarını karıştırdı. “Bak çocuk, Theron kadar yumuşak değilim ben. Öldürürüm seni, dediklerimi yap. Theron şu an ne planlıyor?”

“Asla.” Kalabalıklardı, en az bir on beş kişi vardı. Çoğunda da ya silah ya da bıçak vardı, saldırmayı düşündüm ama silahlı on beş kişinin içinde hayatta kalmam çok da kolay olmazdı. Suratıma bir yumruk attı. Aynı Theron’un ki gibiydi, acı verici ve kusursuz. Tam da vurmak istediği yer. “Yeni mekana karar verdi mi? Neresi olacak?”

Ona bakmaya devam ettim ve sesiz kaldım. Ölürdüm ki Theron’u asla ele vermezdim. Bir yumruk daha yedim. “Ahhh, sinirlerimi bozuyorsun ya! Konuş işte, Theron asla bilmeyecek zaten, hadi.”

“Hiçbir şey söylemeyeceğim sana.” Tam bir yumruk daha atacaktı ki kolumu kaldırarak engelledim. “Gerçekten öldürmem lazım seni, cidden çok sinir bozucusun.” Cebinden bir bıçak çıkarıp savurarak açtı, sonra çeneme dayayıp ona bakmamı sağladı. “Konuşacak mısın?”

“Hayır.” Bıçağı savurdu ve yanağıma bir çizik attı. Sızlanarak elimle tuttum, kanamaya başlamıştı. “Sadece benim hakkımda olan planlarını söylesen bile yeter.”

“Belli değil mi? Öldürecek seni.” Başımı tuttu ve diziyle yüzüme bir tekme attı. Burnumdaki acı bana bir anlığına kırıldığını düşündürttü. Sonra omuzlarımdan tutup yere fırlattı. Güldü, manyak bir gülüşü vardı. Suratıma uzanarak yumruklarını savurduğunda kolumla suratımı korudum.

Sonra R1’in sesini duydum, mahallede yankılandı. Theron’un geldiğini anladım. Bacaklarım tam karnına denk geliyordu, hızla vurdum ve üstüme yere düştü.

Gardını düşürmeden vurmaya devam etti, suratımı korumaya devam ediyordum. Bir anlığına dirseğimi savurup suratına vurdum, işe yarayacağını düşünmemiştim ama hakikaten suratına gelmişti. Vurduğum gibi bir de yumruğumu çenesine savurdum. Bağırdı ve eliyle sıvazladı.

Ayağa kalktım, tam burnuna işini bitirecek bir yumruk atacaktım ki aralarından birisi bana bir bıçak saplamak için arkamdan yaklaştı. Hızla döndüm ve başına bir tekme atarak yere düşürdüm. Tam tekrar vuracaktım ki bir anda ayağıma sert bir çelme geldi. Yüz üstü yere kapaklandım.

Sırt üstü döndüğümde acıyla inledim. “Ahh…” İçlerinden birisi daha gelerek üstüme çıktı ve dizlerinin üstünde durarak ellerimi iki yanda tuttu. Kollarımı çekmeye çalıştım ama çok güçlüydü. Jaxon eğilerek bana baktı ve gülümsedi. “Kolunu kırayım şimdi, bir daha yumruk atamazsın.” Ayağa kalktı.

Wayne’nin bana verdiği saate baktım, ayağı tam olarak onun üstündeydi, vurmak üzereydi. “Hayır, hayır… o kolum olmaz.” Kırılmasına asla izin veremem, kesinlikle paramparça olurdu!

Daha sonra birkaç adım sesi duydum. Başımı çevirip baktığımda gelenin Theron olduğunu gördüm. Koştu, koştu ve üzerimde duran çocuğun üstüne basarak sıçradı ve Jaxon’un suratına bir diz attı. Jaxon yere, Theron ise ayaklarının üstüne düştüğü anda üzerinden sıçradığı çocuk dönüp ona baktığında dönerek suratına bir tekme attı. “Ahhh, bacağım.”

Elimden tutup kaldırdı. “İyi misin?” Başımı sallayarak onayladım. “Otur sen, ben hallederim.” Burnumu elimle sildim, kanlar içindeydi. Saate bir şey olmamıştı, şükürler olsun. Theron biraz esnedi. “Hadi bakalım.” Teker teker üzerine gelmeye başladılar, Theron hepsini hallederken Jaxon arkadan ona bakıyordu.

Suratındaki öfkeyi seyrettim, bir insana böyle bakmanız için o kişinin tüm ailenizi katletmesi falan gerekiyor. Daha önce hiç böyle bir kin görmemiştim.




user

İŞLER KIZIŞIYOR. ÇOK HEYECANLI

Novebo discord sunucusu